PKK “iyi” niyetli değil

Darbe, artık askerden beklenen darbe değil. Peki, başka hangi darbe var ki CHP ve HDP buna umut bağlasın? Şahsî öngörüm, sokak hareketleri ile ortamı hazırlanan ancak bazı “saldırı” türü ile zemini oluşturulacak bir “ittifak edilmiş darbe” türü… Peki, o ne olabilir?

MERAL Akşener, “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz!” diye açıklama yapıyor.

Erdoğan’a karşı birlikte konumlanırken bu kadar açık konuşmuyordu!

Demek ki, arka plânda bir gelişme var.

CHP’nin HDP ile yaptığı bir hazırlık olsa gerek…

Ve bu, büyük ihtimâlle Korona sonrası süreçte “ekonomik kriz” gündemiyle sokak hareketleri eksenli bir hazırlık içeriyor.

Nitekim CHP sözcülerinin kışkırtıcı ve “saray rejimi” gibi absürt dili de bu hazırlığa işaret ediyor.

Korona gibi, Devlet’in ve tabiî ki Hükûmet’in başarılı olduğu bir yönetme sürecinde, Hükûmet’e karşı kışkırtıcı bir tutuma girmenin sadece Cumhur İttifakı’na yarayacağını Akşener görüyor. Dolayısıyla CHP’nin hazırlık yaptığı sokak hareketleri plânlanmasına eklemlenmek istemiyor. Hattâ bu kenara çekilmenin İyi Parti’ye iyi geleceğini hesaplıyor…

Peki, CHP, konu ve Türkiye’nin gündemi ne olursa olsun, tek sermaye olarak “Saray rejimini devirelim!” ifadesine neden odaklanıyor?

Bunu sadece Erdoğan karşıtlığıyla izah edemeyiz. Bu dil, HDP’yi Türkiye’de iki partiden biri yapma gayretine matuf bir strateji sebebiyledir. Yani iki ana büyük parti olarak CHP ve HDP kalsın istenmektedir. Hattâ CHP’nin Türkleri, HDP’nin de Kürtleri temsil edeceği bir Türkiye plânlanmaktadır!

Kuşkusuz bu, HDP’nin CHP’ye yönelttiği ve ikili arasındaki “Seni destekledim; karşılığını almakta güçlük çekiyorum, sabrımı zorluyorsun!” gerginliğinden kaynaklanıyor.

HDP hiçbir plânında İyi Parti’yi oyuna dâhil etme hesabında değil. Hattâ İyi Parti’nin, MHP’nin enerjisini bölmesi ve Erdoğan karşıtlığındaki konumlanışını, “yorulmadan elde edilen kazanç” tanımıyla görüyor. İyi Parti bundan oldukça rahatsız ve CHP’nin kendisini bu tuzak içinde tutmasından yoruldu.

Neden?

Tahminim, CHP adına alınan belediyelerdeki gelişmeler istendiği gibi yürümüyor. Özellikle İstanbul!

CHP ne zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde beceriksizlik ortamı görünür olsa, hemen ulusal gündem olacak polemiklere başvuruyor.

Kuşkusuz Korona sürecinin yaşattığı “ekonomik fetret dönemi”nin akabinde görülecek ekonomik normalleşme çabasında yaşanacak beklentiler ve gerginlikler, CHP açısından “sokak hareketleri için malzeme” imkânı gibi algılanıyor.

Oysa CHP’nin tipik unutkanlığı devreye bir kez daha giriyor: Ortada tek kişilik bir saray rejimi yok, meşru ve demokratik halk rejimi olan başkanlık sistemi var!

Başkanlık sistemini “Başkan Sistemi” diye anlayan bir zekâ eşiği olmadığına göre, geriye tek ihtimâl kalıyor ki CHP ve HDP, aynı karakterde buluşuyor: Darbe!

Ancak bu darbe, artık askerden beklenen darbe değil. Peki, başka hangi darbe var ki CHP ve HDP buna umut bağlasın?

Şahsî öngörüm, sokak hareketleri ile ortamı hazırlanan ancak bazı “saldırı” türü ile zemini oluşturulacak bir “ittifak edilmiş darbe” türü… Peki, o ne olabilir?

Bu sorunun cevabını “Kandil” operasyonu içinde aramak gerekir!