
ANLAŞILAN o ki, Nensi Pelosi tehlikeyi seviyor. Çin’in yüksek
seviyede karşı çıkmasına, açıkça tehdit etmesine, vurma ihtimâlinin
yüksekliğini belirtmesine rağmen çekinmedi, Tayvan’a gitti.
Peluş Teyze belki de “Yaşadık yaşayacağımız kadar”
diye düşündü. “Çin uçağımı düşürürse, hiç değilse tarihe geçerim” dedi, kim
bilir.
Ne yapsın, onlarda “şehitlik” mefhumu bizdeki gibi
değil.
En fazla şu olur: Adını bir parka verirler, parkın
ortasına bir de heykelini dikerler, tamam. Daha ne isteyebilir? Öpsün, başına
koysun! Tabiî onlarda öptükten sonra başa koyma da yok ya neyse. Sözün gelişi...
*
Amerika Birleşik Değnekçisi, Ukrayna’da savaş
çıkarmayı başardı. Rusya kazansa da, kazanmayıp geri çekilse de ülke (Ukrayna)
yerle bir olma noktasına geldi. Rusya’nın ekonomik zararı ise hatırı sayılır
seviyede.
“Benzer bir durum Çin ile Tayvan arasında neden
olmasın?” diye bakıyor baştan beri.
Bir savaş da orada başlatıp kenara çekilirse,
seyretmekten büyük keyif alacak.
İki büyük rakibini savaşlarla oyalamak, siyaset işte.
Galiba Amerikalılar sanıldığı kadar şapşal değil.
Bütün hareketler, açıklamalar, hesap kitap neticesi
yapılıyor. Hem de incesinden…
Bizim de Yunanistan’la kapışmamızı çok arzuladığını
belli ediyor ama biz oyuna gelmeyecek kadar geniş bakabiliyoruz.
*
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı günlerde, bütün
dünyada ortak bir soru doğdu: “Üçüncü Dünya Savaşı mı başlıyor?”
Tayvan’da sıcaklık yükselirse, olaylar ABD’nin
istediği şekilde gelişirse, yine aynı endişe: “Dünya Savaşı’na dönüşür mü?”
Arada bir akşamüstü Balkanlar’da bir hareket başladı.
Daha doğrusu, hareket bile sayılmaz. Sırbistan’la Kosova arasındaki sınırda
siren sesleri duyuldu. Bir iki de silah patladığı söylendi. Ne olduğunu kimse
anlamadı ama bölgedeki hassasiyet ve iki ülke arasında bulunan yıllara dayalı
gerginlik sebebiyle hemen eski hatıralar canlandı ve yine o soru karşımıza
çıktı: “Üçüncü Dünya Savaşı başlamasın?”
*
Arkadaş, bu işin şakası yok. İki ülke arasındaki
çatışma sebebiyle bütün dünya niye birbirine girsin?
Bir Sırp milliyetçisi, Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu veliahdını vurmadıktan sonra, dünya savaşı için korkmaya gerek
yok.
Ya da Almanya, Polonya’yı işgal etmediyse…
Tamam, bunlar önceki savaşların sebebi. Yenisi için
farklı bir gelişme gerekir. Demek istediğim şu ki, artık siyasetçiler daha
hassas. Hemen eli silahına giden kovboylar gibi davranmıyorlar.
Aksi hâlde şimdiye kadar kırk defa nükleer savaş
başlardı.
*
Hâlbuki geleceğe dair pek çok plânı var herkesin.
Bilhassa ülkeleri yönetenlerin…
Duble bilhassa, Amerika Birleşik Değirmenlerini
yöneten (ya da yönettiğini zanneden) Baydın’ın…
Gelecek seçimde tekrar aday olmak istiyor. Yaşına
başına bakmadan…
Büyük başın ağrısı da büyük olur, plânları da.
Gereksiz yere bütün dünyayı ateşe atmanın âlemi yok.
Kendini kurtarsa bile etrafında kalacak birkaç kişiyle
ne yapacak koca dünyada? Nereyi yönetecek? Kimlere hükmedecek? Dahası, nereyi
sömürecek?
O yüzden, “Büyük bir savaş çıkmaz” diyoruz.
Tabiî bu dediğimiz de bir tahminden ibaret.
Peki, yanılıyorsak?
Fazla iyimser bakıyorsak?
Peluş Teyze yüzünden Çin saldırıya geçer ve ateş bütün
dünyayı saracak ölçüde büyürse?
O zaman da her zamanki gibi, “olacak olan olur”.
Gelişimiz teker tekerdi. Gidişimiz -şairin dediği
gibi- cümbür cemaat olur.
Kimsenin kimseye üzülecek vakti kalmaz.