Pâyidâr olmak

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, varlığıyla insanlığa güven tanzim etmektedir. Onun varlığı, insanlık en dar odalarda mahpus olduğunda dahi güneşi ve havayı ümit ümit içeri dolduran pencere gibidir. Nerede bir Türk bayrağı görseniz, oranın emin bir yer olduğuna bu yüzden kani olursunuz…

DEVLETTE devamlılık esastır!

Bizi millet olarak âdeta yerden bitmiş, devlet olaraksa geçmişi olmayan köksüz bir organizasyon biçiminde anlamak ve anlatmak isteyenlerin anlamadığı şey şudur: Türk’ün tüten her ocağı ve yaşayan her ailesi, bu Devletin birer tohumudur!

İmanın, inanmışlığın ifadesi olan Türklük, yarınlarını Hilâl’in gölgesinde yeşertmekten asla vazgeçmez!

Bunu bilen sömürgeci aklın asıl hedefi, her zaman Türk’ün Hilâl ile bağı olmuştur. Türk devlet geleneğindeki Hanif aklı ve Tevhîdî anlayışı unutturmak için Cumhuriyet’i dinle kavgalı bir hâle getirmek istediler…

Ancak Anadolu irfanı zamana direnmiş, közünü küle gömmüş, ancak asla söndürmemiştir. Birilerinin heves ve arzularına uymamış, boyun eğmemiş ve Devletiyle imanını kavga ettirmemiş, bu kavgaya girmemiştir.

29 Ekim 1923 günü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Cumhuriyetimizin kurulduğu tarih olarak kayda geçti. Dün olduğu gibi bugün de, milletimiz Cumhuriyet’i öyle benimsemektedir ki, Devletin başında kendisinden bir vatan evlâdını görmenin verdiği özgüvenle, 2023’te tam bağımsız ve daha güçlü Türkiye’nin 100’üncü yılını dünyaya ilân edecektir.

Karahanlı, Selçuklu, Altınordu, Osmanlı ve daha nice devlet, tıpkı Cumhuriyetimiz gibi “bizimdir”!

Cumhuriyet, geçmişte bıraktıklarımıza rağmen değil, aksine, geçmişin güçlü fizikî ve aklî mîrası üzerinde ortaya çıkmış ve yükselmiştir.

Geçmişin gücü, bize yenilgiden galibiyet çıkartan bir aklın ürünü olarak Cumhuriyetimizi hediye etmiştir. Yenilgi sandığımız her zorluk ve sıkıntı, bizim için müjdelenecek olan zaferlerin birer ekini olmuştur. Ruh aynı ruh, toprak aynı topraktır!

Cumhuriyet ile Türk’ün ruhunu ve aklını elinden aldığını sananlara inat, Cumhuriyetimizi bir galibiyetin, temiz ve apaçık bir zaferin anıtı hâline getirdik, onu yaşatmakta kararlıyız.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünden bugüne, Osmanlı ve Selçuklu Devletleri gibi, millet ve devlet olma geleneği ile bilgisinin geleceğe taşındığı, çağımızın “Nûh gemisi”dir.

Biz kimiz?

Güven, insan için oksijen kıymetindedir.

Yeryüzünün en geniş yuvasını verseniz ona, ancak tek bir pencereden mahrum bıraksanız, hayatı eksik kalır ve hattâ sonunda, hayattan mahrum kalır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, varlığıyla insanlığa güven tanzim etmektedir.

Onun varlığı, insanlık en dar odalarda mahpus olduğunda dahi güneşi ve havayı ümit ümit içeri dolduran pencere gibidir.

Nerede bir Türk bayrağı görseniz, oranın emin bir yer olduğuna bu yüzden kani olursunuz.

Harap olmuşken yeni evine kavuşup da isteği sorulduğunda, Kadırgalı Ninemiz sıcak sudan, doğalgazdan geçmiş hâlde, bu yüzden evinin önüne bir Türk bayrağı istiyor!

Sancak dikilirken arşa, bu yüzden tekbir getiriyor!

Biz kim miyiz?

Biz, zulümden ve zalimlerden sığınılan sancak; biz, sancağa dalga veren rüzgâr; biz, güneşin değdiği yere muhafaza olan sancağın gölgesiyiz!

Bayrak vatandır!

Bayrak özgürlüktür!

Bayrak gelecektir!

Bayrak devlettir!

Ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, insanlığın bayrağıdır.