Paşinyan boşuna çabalıyor

Türkiye’nin net tavrı ve Azerbaycan’ı her türlü desteklemeye hazır olduğunu dünya kamuoyuna açık ve kararlı bir dille deklare etmek sûretiyle ön alması, bir taraftan Azerbaycan’a büyük bir moral sağlarken, diğer taraftan Ermenistan yanlısı güçleri duraklatmıştır. Türkiye’nin bu tavrı, savaşın kaderi üzerinde büyük ölçüde etkili olacaktır, olmaktadır.

ERMENİSTAN’IN dünyadaki en önemli destekçileri kimlerdir? Rusya, Fransa ve ABD…

Ermeni işgali konusunun çözümü için AGİT’in 1992 yılında görevlendirdiği Minsk Grubu’nda eş başkan sıfatıyla hangi devletler bulunuyor? Rusya, Fransa ve ABD…

Şimdi bu ne demek oluyor?  

Bu emperyalizmin en küçük bir utanması, hiç olmazsa insanlara zâhiren dahi bir saygısı bulunmuyor!

Biz onların huyunu çok iyi biliriz. Bunlar, Kıbrıs’taki Kofi Annan Plânı oylaması öncesinde olumlu oy kullanacak olan tarafı ödüllendireceklerini, ret oyu kullanan tarafı ise cezalandıracaklarını söyledikleri hâlde, oylamadan sonra verdikleri sözün tam tersini yapıp ret oyu kullanan Rumları, üstelik Garantörlük Anlaşmasını da çiğneyerek AB’ye alanlardır.

Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin, o zaman yüzlerine karşı açıkça “Yahu, hani siz böyle böyle bir söz vermiştiniz, şimdi bu yaptığınız nedir?” sorusu karşısında hiç yüzleri kızarmamıştı.

Bu iş bir de Lozan Konferansı’nda Musul vilâyetinin kaderiyle ilgili verilen karara benziyor. Bilindiği gibi İngiltere ile Türkiye arasında anlaşma olmayınca, Musul meselesinin Milletler Cemiyeti’ne havale edilmesine karar verildi. Milletler Cemiyeti’ni kuran da, yönlendiren de İngiltere’ydi. Orada Türkiye’nin lehine karar çıkması için binde bir dahi ihtimâl yoktu. Dolayısıyla bile bile “Lâdes” denilmiş, Musul, Lozan’da kaybedilmişti.  

Şimdi bu saygısız, terbiyesiz insanlar bu işlerde -affedersiniz- bizleri ahmak yerine koyuyorlar koymasına da, bizimkiler bunu nasıl kabul edebiliyorlar diye düşünmek de doğru değil.

Azerbaycan meselesinde şartlar o derece olumsuz hâle getirilmişti ki, Türkiye’nin de onayıyla gelişmelerin daha da kötüye gitmesinin önüne geçmek ve zaman kazanabilmek için ortaya konulan formül kabul edilmek zorunda kalınmıştı.

Sözde çözüm için oluşturulan Minsk Grubu, gerçekte Karabağ’ı Ermenistan’a bağlama tezgâhından başka bir şey değildi. “Bizler, 28 senedir bir arpa boyu yol alamadı” diye Minsk Grubu’nu eleştiriyoruz ama aslında bu durumdan memnuniyet duymalıyız. Çünkü bir şeyler yapmış olsalardı, bu elbette Azerbaycan’ın aleyhine bir gelişme olmuş olacaktı.

Minsk Grubu’nun çözüm için otuz yıla yakın hiçbir şey yapmamış olması, tabiatıyla bizim değerlendirmemizdir. Onlar aslında işi uzatabildikleri kadar uzatmak, bu süre içerisinde Ermenistan’ın bölgedeki demografik yapıyı Azerbaycan aleyhine daha da değiştirip, ondan sonra da “Canım, olan olmuş, bundan sonra artık bu yapıyı değiştirmek mümkün değil!” gibi bahanelerle işgali meşrulaştırmaktan ibâret olan, bizim çok iyi bildiğimiz metotlarını uygulamaktaydılar.

Hocalı Katliamı’ndan sonra da Azerbaycan için çok acılı başka olaylar yaşandıktan sonra bugün artık Azerbaycan ve Türkiye sırt sırta vermişlerdir ve Haçlı emperyalistlerin oyununu inşallah bozacaklardır! 

Azerbaycan ordusunun beklemedikleri ilerleyişi karşısında bu Haçlı üçlüsü önce münferiden, 1 Ekim 2020 günü ise müştereken bir açıklama yaparak ateşkes yapılmasını ve soruna görüşmeler yoluyla çözüm bulunmasını yani onların istediği önceki duruma dönülmesini talep ettiler. 

Bunu söyleyen her üç devlet de BM Güvenlik Konseyi’nin daimî üyesidir. Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından koşulsuz olarak derhâl çekilmesini isteyen 1993 tarihli 822, 853, 874 ve 884 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarında bu devletlerin de imzası olduğu hâlde, bunların hiçbiri Güvenlik Konseyi’nin bu kararları uyarınca Ermenilerin işgal ettikleri yerlerden çekilmesi gerektiğini dile getirmiyor, bilakis işgalin devamını talep ediyorlar.  

Bununla beraber, Rusya ve ABD şimdilik ılımlı bir dil kullanırken, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, yine Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklemesine atıp tutuyor.

Doğu Akdeniz konusunda bağırıp çağırıp Türkiye’ye karşı yaptığı blöf ve tehditlerin arkası fos çıkınca Cumhurbaşkanımızı arayarak diyalog istemesiyle rezil olan bu acemi düşman, bir kere daha Türkiye tarafından ciddiye alınmayacak ve bir kere daha rezil olacaktır!    

Minsk üçlüsünün ateşkes taleplerine ve Türkiye’nin Azerbaycan’da askeri olduğuna dair imalarına karşı Cumhurbaşkanımız, “Otuz yıla yakın hiçbir iş yapmadınız, şimdi kalkmış, yine diplomasiden dem vuruyorsunuz; Azerbaycan’a Türk askeri soruyorsunuz. Ermeniler işgal ettikleri toprakları boşaltmadıkça ateşkes olamaz” şeklinde sert bir cevap verdi.

Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu da defaatle tek çözüm yolunun Ermenilerin işgale son vermesi olduğunu, bölgeye başka türlü barışın gelmeyeceğini dünyaya ilân etti.

Türkiye’nin bu net tavrı ve Azerbaycan’ı her türlü desteklemeye hazır olduğunu dünya kamuoyuna açık ve kararlı bir dille deklare etmek sûretiyle ön alması, bir taraftan Azerbaycan’a büyük bir moral sağlarken, diğer taraftan Ermenistan yanlısı güçleri duraklatmıştır. Türkiye’nin bu tavrı, savaşın kaderi üzerinde büyük ölçüde etkili olacaktır, olmaktadır.

***

Azerbaycan-Ermenistan Savaşı bir turnusol kâğıdı gibi, tarihe not olarak düşülecek birtakım hâdiseleri de ortaya çıkardı. Rusya’yla resmen savaş hâlinde bulunan Gürcistan’ın ve Ukrayna’nın Azerbaycan’ı desteklemiş olması, bilhassa Gürcistan’ın Ermenistan’a yardım malzemesi taşıyacak olan Rusya’ya hava sahasını kapatmış olması hoşumuza gitmiştir.

İmran Han Pakistan’ının tok bir sesle Azerbaycan’ın yanında olduğunu açıklaması, tarihteki yerini alacaktır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin desteğini açıklaması da çok değerlidir.

Bunların dışında Azerbaycan’ı destekleyen başka bir ses duymadık. Bölgenin önemli devleti İran, meşrebi icabı bu meselede de münafıklığını ortaya koydu. Bir taraftan yarım ağızla Azerbaycan’a destek lâfları ederken, fiiliyatta ise Rusya’nın Ermenistan’a yardım konvoylarını ülkesinden geçiriyor. Ama onun bu ikiyüzlü tavrı, korktuğunu başına getirecek, Güney Azerbaycan’ın kopma sürecini başlatacaktır!

***     

Bu meselede bizim için en dramatik şey, kardeş Türk devletlerinin tavrı oldu. Onlar da tıpkı Ermeni yanlılarının ağzıyla ateşkes tavsiyesinde bulundular. Hava sahasının açılması konusunda Rusya’ya “Hayır” diyememiş olmalarını bağışlayalım ama hiç olmazsa Pakistan’ın yarısı kadar da olsa kardeşleri Azerbaycan’a destek vermeleri beklenirdi. Onu da yapamıyorlarsa, keşke sussalardı!

Bu kardeşlerimize ben kırılmıyorum. Demek ki Rusya korkusu içlerine iyice sinmiş. Türkiye olarak bu olaydan ders çıkarmalı ve onlarla daha sıkı siyâsî ve kültürel yakınlaşma projeleri üzerinde kafa yormalıyız.

***

Ermenistan Cumhurbaşkanı Paşinyan, tıpkı Yunan Başbakanı Miçotakis gibi sağa sola koşup yardım dileniyor, kendini paralıyor.  Fakat bütün yalanlarına, ağlamalarına rağmen kimseden yüz bulamıyor. 

İngiliz BBC televizyonunda katıldığı bir programda spiker tarafından öyle bir azarlandı ki neye uğradığını şaşırdı.

Allah’ın izniyle savaşı Azerbaycan kazanacaktır. Türk SİHA’ları yine destan yazıyor. Ermeni ordusu buna dayanamaz. Temenni edelim, Rusya savaşa bilfiil müdâhil olmasın.