Parlameral sistem

Tüm bu varsayımlardan yola çıkarak rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Seçimi Altılı Masa’nın kazanması hâlinde gelecek olan parlamenter sistem değil, “Parlameral Sistem”dir. İşin içine anneliğini de katarsak, ittifakın ana parametresi olduğu kesin. Kendi koltuğunu belirlemede ve garanti etmede ise çok ince bir siyaset yürütüyor ve bunda da oldukça başarılı.

ZAMAN kısalıyor ama 2023 için adaylar henüz ortada yok. Aslında adayları görüyoruz ama çarşaf çarşaf serilen listeleri, billboardları süsleyen o karizmatik afişleri yok. İllâ olacak. Şunun şurasında seçime ne kaldı?

Son günlerde hem Cumhur İttifakı, hem de Millet İttifakı kanadında dillendirilen bir konu var: 2023 Seçimlerinin öne çekilmesi… İster mevsimsel (!) olsun, ister takvimsel ya da başka tür hesaplamalar, görünen o ki Haziran 18’in pabucu dama atıldı. Çankaya Köşkü’nün bahçesine göbek bağları saklanan muhtemel Cumhurbaşkanı adaylarının hazırlıklarını 14 Mayıs’a göre şekillendirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Seçim takvimine İmamoğlu’nun siyâsî yasaklı konumunda girip girmeyeceği gizemini korurken, ülke gündemini sarsan Sinan Ateş suikastı da bu gizeme dâhil oldu. Belli ki, seçime konfor içinde girmemizi istemeyen bir güruh var ve bunda azimliler.

Tüm bunları bir kenara bırakarak başka bir gündemi irdelemek istiyorum: Çok uzun süredir “Altılı Masa”nın tek kadın lideri olan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in mevcut Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne karşı yeniden tesis edilmesini arzu ettiği “Parlamenter sisteme geri döneceğiz” ısrarı… Bunu sıklıkla vurguladığı “Ben Başbakanlığa talibim” söyleminden anlıyoruz.

Parlamenter sistemin başına getirilen “güçlendirilmiş” ibaresi ile neyin değişeceği ya da düzeleceği şimdiden ciddî bir merak konusu. Çok başlılık olarak ele alınması gereken “güçlendirilmiş parlamenter sistem” ile bizim bildiğimiz ve geçmişte denediğimiz sistem arasında bir benzerlik olmayacağı kanaatindeyim.
Çünkü seçime “ortak payda” üzerinde giren liderlerin olası zaferde pay sahibi olmasından doğan şerefiye payını ülke yönetiminde Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı, bakanlık ve imza yetkisiyle donatacaklarına kesin gözüyle bakılıyor.

Hatırlanacağı üzere Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, “Cumhurbaşkanı ister içeriden ya da dışarıdan olsun, genel başkanlar karar süreçleri içerisinde imza yetkisine sahip olarak bulunacaklar” demişti.

Hâl böyle olunca, sembolik bir ismin etrafında ilerleyen Altılı Masa görüşmelerinde yer alan bir liderin Bakanlar Kurulu’na başkanlık edecek Başbakanın o kudretli günleri hayâl etmesi son derece normal karşılanmalı.

Millet İttifakı seçimi galibiyetle sonuçlandırmayı kurgulayadursun,

iki sistem arasındaki geçiş sürecine dair muhtemel bir “yol haritasının” da çizildiğini öğreniyoruz.

Bunu gazeteci İsmail Saymaz’ın muhalefette yer alan önemli bir isimle yaptığı konuşmayı referans alarak öngörmek mümkün. Saymaz’ın Altılı Masa’nın “1” numaralı kararnamesinin hazır olduğunu, güçlendirilmiş parlamenter sistemin ilkelerine uygun hareket edecek adayın açıklanmasından sonra ikinci adıma geçileceğini, altı liderin cumhurbaşkanı yardımcısı sıfatıyla kabineye gireceğini duyurduğu görüşmeyi baz alırsak, bu durumda Altılı Masa liderlerinin milletvekili olamayacakları ihtimâlini de gündeme taşımış oluruz.

Aynı yazıdan, “kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerle cumhurbaşkanına verilen yetkilerin Anayasa değişikliği ile uyum sağlamak üzere tek bir KHK ile değiştirileceği, bunun da Bakanlar Kurulu ile bakanlıklar tarafından kullanılacak şekilde yeniden düzenleneceği, ayrıca cumhurbaşkanının seçimin yenilenmesine karar verme, OHAL ilân etme, millî güvenlik politikalarını belirleme ve tedbirler alma görev ve yetkilerini kabine mutabakatı ile kullanacağı, Diyanet İşleri Başkanlığı, MİT, Genelkurmay ve Merkez Bankası gibi önemli kurumların başkanlarını belirlerken, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’a üye atanırken cumhurbaşkanı ve yardımcılarının birlikte karar vereceğinin öngörüldüğünü” öğreniyoruz.

Özetle “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e geri dönüşü sağlayacak, ittifaka mutlak bağlı olacak adayın açıklanmasını müteakip, seçim çalışmasının startı verilmiş olacak.

Tüm bu varsayımlardan yola çıkarak rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Seçimi Altılı Masa’nın kazanması hâlinde gelecek olan parlamenter sistem değil, “Parlameral Sistem”dir.

İşin içine anneliğini de katarsak, ittifakın ana parametresi olduğu kesin. Kendi koltuğunu belirlemede ve garanti etmede ise çok ince bir siyaset yürütüyor ve bunda da oldukça başarılı.

Seçime birkaç ay kala oy oranını ciddî seviyelerde artıran tek parti konumunda aynı zamanda. Bu güçle masada oturuyor, bu güçle İstanbul çıkarması yapıyor, bu güçle İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğini söylüyor.

Bugün rakip yarı alanda gördüğümüz liderlerden Kılıçdaroğlu hariç, tamamı bir zamanlar Cumhur İttifakı sınırları içinde hareket eden partilerin safındaydı. Rakip olmaları demokrasinin mukadder bir sonucudur ama bunda pay sahibi olanların “Eyvah!” deyip demediğini biz duymuyoruz…