PARİS Olimpiyatlarında 3 gümüş ve 5 bronz madalya alsak da bu sonuçlar beklentilerimizin çok uzağında kaldı. Bunun muhasebesini hem sporcularımız, hem federasyonlar, hem de Bakanlık yapacak ve gereken adımlar atılacaktır.
Paris’te istediğimiz sonuçları alamasak da gelecek adına güzel gelişmeler de yaşandı.
Yüzmede yeni bir rekortmen mi doğuyor?
Olimpiyat tarihinde yüzme alanında kayda değer bir başarımız yoktu. Ama bu Olimpiyatlarda 16 yaşındaki genç yıldızımız Kuzey Tunçelli, Olimpiyat tarihimizde ilk kez bin 500 metre finallerde yüzme başarısını gösterdi.
Bu sonuç, yüzme branşı açısından birkaç açıdan çok önemli. Her şeyden önce genç yıldızımız Kuzey Tunçelli, daha 16 yaşında. Yani hem fiziksel anlamda, hem de yetenek olarak gelişme çağında. Kuzey’in finalde elde ettiği derece, önümüzdeki dönemde madalyanın ve hatta rekorların habercisi niteliğinde. Çünkü Kuzey, bin 500 metre serbest finalinde 14:41.22 ile dünya gençler rekoru kırarak Olimpiyat 5’incisi oldu. Yani aslında o bir rekortmen. Bu da demek oluyor ki, gençler arasında dünyada Kuzey’den daha iyisi yok!
Kuzey’in başarısının perde arkası
Kuzey Tunçelli’nin başarısında, antrenörü Aykut Çelik hocanın büyük payı var. Aykut hoca yüzmeye gönül vermiş ve bu alanda ülkemizin önemli sporcularını yetiştiren en önemli antrenörlerden biri.
Kuzey’in başarısındaki bir diğer etmen de hiç şüphesiz annesi Oylum Hanım ve babası Melih Bey. Gençlik ve Spor Bakanlığımız, Kuzey gibi özel yetenekli sporcularımıza her türlü desteği veriyor. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Yüzme Federasyonu, Kuzey için Fenerbahçe’ye ve Millî Takım’a yaklaşık 4 milyon liralık destek sağlıyor. Yüzücümüz ise teşkilattan 16 bin lira destek alıyor.
Olimpiyatlara en fazla sporcu gönderen ve bu anlamda Türk sporunu Olimpiyatlarda sırtlayan Fenerbahçe de kendisine yaklaşık 2 asgarî ücret tutarı maaş ödüyor.
Ama bu başarının sürekliliği ve artması için hem desteklerin artırılması gerekir, hem de daha profesyonel destek verilmelidir. Gerekirse Kuzey’in yurt dışında eğitim alması sağlanmalıdır. Eminim, ilgili merciler bu hususta gerekenleri yapacaklardır.
Bir Olimpiyat ikonu: Yusuf Dikeç
Paris’te bizim adımıza bir diğer önemli başarı ise atıcılık alanında geldi. Yusuf Dikeç ve Şevval İlayda Tarhan’dan oluşan Millî Takımımız, karma 10 metre havalı tabancada altın madalyayı kıl payı kaçırarak gümüş madalya aldı.
Ama Yusuf Dikeç’in atış stili, Paris Olimpiyatlarının en ikonik hareketi oldu. Yusuf Dikeç’in atış stili, yarışma birincisini adeta gölgede bıraktı. Kimse birinci olan Sırp sporcuları konuşmazken, herkes bizim sporcularımız hakkında sohbet eder oldu. Öyle ki, yarışlarda rekor kıranlar, altın madalya alanlar ve ekran yüzleri dahi Yusuf Dikeç pozu verdi. 6,25 metre atlayarak sırıkla yüksek atlamada dünya rekoru kıran İsveçli sporcu Armand Duplantis de bunlardan biriydi.
Ayrıca dünyanın dört bir yanında, sosyal medyada Yusuf Dikeç hareketi yapılmaya başlandı. Capslar dolaşıma sokuldu. Karikatürler çizildi. Bunlar hâlen devam ediyor.
Yusuf Dikeç’in dünyada ikon hâline gelen atış stili, ülkemizin tanıtımına çok büyük katkılar sundu. Büyük bütçeler ayırsak belki bu kadar büyük tanıtım yapamazdık.
Lobi gücümüz zayıf mı kaldı?
Otoriteler, boksta Busenaz Çakıroğlu’nun altın madalyasının, güreşte ise Taha Akgül’ün finalde güreşmesinin, dolayısıyla da altın madalyaya uzanmasının hakemler tarafından engellendiğini ifade ediyorlar. Hiç şüphesiz bu tür adımların önüne geçmenin en önemli yolu, güçlü bir lobiye sahip olmak. Bu anlamda spordaki lobi gücümüzün de artırılması gerektiği ortaya çıktı.