
80’lerin ilk yılları. Yusuf Özaslan’ın genç yazarlar arasında isminin anıldığı zamanlar… Beyazıt civarında bir evde kalıyorlar.
“Bir çalışma masam olsa” diyor arada bir.
Bırakın çalışma masasını, yemek masası bile yok. Yere serilen gazete üzerinde yeniyor peynir, ekmek. Yanına karpuz yahut üzüm de bulunursa, ne âlâ…
Yusuf Özaslan’ın bu sözü, arkadaşlarına dokunuyor. “Yazar bir arkadaşımız var, ona bir çalışma masası alamıyoruz” diye hayıflanıyorlar.
Aralarında para toplayıp, Topkapı’nın Topkapı olduğu o günlerde kocaman bir masa alıyorlar.
Bütün parayı masaya ödedikleri için, nakliye parası kalmıyor. Koca masayı Topkapı’dan Beyazıt’a elde götürüyorlar, sürükleyerek. “Dizlerim yara oldu masaya çarpmaktan” diyor taşıyanlardan Celal Abi. “Masa da masaymış ha!.. Heybetli bir şeydi. Taşıdıkça ağırlaşıyordu.”
Götürmüş, eve bırakmışlar. Yazılar masada yazılmaya başlanmış artık.
“Hey gidi günler!..” demenin tam vakti galiba.
O sıralar biz de elimizde bir ışıklı masa olmadığı için, koyu kahverengi bir sehpa üzerinde renkli montaj yapıyorduk. Neyse…
Birkaç gün sonra Yusuf Abi evdeyken dışarıdan gelen “İyeskiciii...” sesiyle uyanmış.
Adam bağırarak yaklaşıyor:
- Eskiler alırım... İyeskiciii...
Çağırmış adamı.
- Kaç para verirsin bu masaya?
Çok az bir para teklif etmiş eskici. Üç aşağı, beş yukarı; pazarlık sonucu anlaşmışlar.
Parayı cebine koyup Çorlulu Ali Paşa Medresesi-Erenler’e gitmiş.
- Herkese çay!
Arkadaşlar şaşırmış. Parayı nereden bulduğunu merak etmişler.
- Sormayın. Enayi parası işte.
Israrlar kâr etmemiş. Biraz sonra çıkıp yemek yemişler ve para bitmiş.
Yemekten sonra “Hadi eve gidelim” diyenlerin teklifini kabul etmemiş Yusuf Abi. Masayı getirenleri bir süre oyalamış.
Sonrasında daha fazla engelleyemeyeceğini fark ettiğinde, bir akşam üstü eve doğru giderken, “Hani sizin geçen hafta getirdiğiniz masa vardı ya...” diye söze başlayıp, yemek ve çay parasının nereden geldiğini açıklamış.
***
İstanbul’da Erenler-İlesam-Türk Ocağı-Yazarlar Birliği tayfasının en önemli şahsiyetlerinden sevgili Yusuf Özaslan ağabeyimiz dünyaya veda etti. 21 Şubat’ta karlı bir günde toprağa emanet ettik.
Eşsiz bir insandı. Yazar, şair, senarist, reklâmcı… Onunla ilgili pek çok güzel hatıra var. Hepsi toplanabilse, bir kitap boyutunu aşacak görünüyor. Yine de vefatının yıl dönümüne yetişecek şekilde bir kitapta toplama düşüncesi içindeyiz.
23 yıl önce yazdığım yazıyı burada paylaşmak istedim. Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun.