Paralel şeytanın müridi, halkına kurşun sıkan hainler ve aparatları

Hukukî mücadele elbette değerlidir ancak bununla birlikte FETÖ’nün temellerindeki ihanetler de ifşa edilerek toplumdan ayrışması sağlanmalıdır. Oysa FETÖ’ye karşı mücadele, sadece buzdağının görünen kısmına yönelik bir sığlıkta yürütülmektedir. Asıl FETÖ, 1960’lara kadar inen ve hâlâ zararsız olarak bilinen bölümde gizlidir. “Hizmet cemaati olarak başlamışlardı, büyüyünce yabancı istihbarat örgütleri tarafından FETÖ’ye dönüştürüldü” yaklaşımı, bu örgüte yardım ve yataklık anlamında bir saptırmadır.



FETÖ, dış yüzüyle dinî bir hizmet faaliyeti gibi görünse de aslında gizli yüzü ile siyâsî, ideolojik ve ekonomik hedefleri olan bir “menfaat şebekesi”, aynı zamanda 15 Temmuz’la birlikte hain karakteri gün yüzüne çıkmış olan bir “terör örgütü”dür. 

Yıllardır kendilerini “muhabbet fedaileri” olarak tanıtan münafıkların aslında birer “husumet fedaisi” olduğu, artık hepimizin bildiği bir gerçektir.

FETÖ, Allah-u Teâlâ’nın İsmini, Sıfatlarını ve ayetlerini istismar etmiştir. FETÖ, Kur’ân-ı Kerim’in ayet ve hükümlerini istismar etmiştir. FETÖ, Peygamberimizin hadislerini ve manevî şahsiyetini istismar etmiştir. FETÖ, Ashab-ı Kiram’ın hayat hikâyelerini istismar etmiştir. FETÖ, ibadetleri tahrif ve istismar etmiştir. FETÖ, İslâmî kavramları istismar etmiştir. FETÖ, duayı ve bedduayı istismar etmiştir. FETÖ, gençlerin enerjisini ve İslâm’a adanma heyecanını istismar etmiştir. 

FETÖ elebaşı F. Gülen’in İslâm’a aykırı söylemleri şunlardır: Allah’ın dünyada görülebileceği iddiası, Hazreti Peygamber ile sürekli irtibat hâlinde olma iddiası, meleklerle ve cinlerle görüşme iddiası, geçmişte yaşayan İslâm büyükleri ile görüşme iddiası, gaybdan haber verme iddiası, rüyalardan oluşan sahte haberlerle İslâm’a dair pek çok inanışı tahrif etmek.

Sekizinci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı zehirleyip, Başbakanlık ve ANAP Genel Başkanlığı yolunda Mesut Yılmaz’a alan açan, MHP’de Devlet Bahçeli’yi kurultayla göndermeye niyet edip Meral Akşener’in MHP Genel Başkanlığı konusunda destek olan, CHP’de Deniz Baykal’a kasetle kumpas düzenleyip Kemal Kılıçdaroğlu’nu Genel Başkan yapan, FETÖ’nün ta kendisidir.

Osmanlı’yı parçalatmadı diye İkinci Abdülhamid Han’a, ezanı Arapça okuttuğu diye eski Başbakanlarımızdan Adnan Menderes’e, Türkiye’yi kalkındırdı diye Özal’a, ülkeyi İsrail’e peşkeş çektirmedi diye eski Başbakanlarımızdan Necmettin Erbakan’a, MHP’yi FETÖ’ye teslim etmedi diye Bahçeli’ye, Türkiye’yi bölgesel güç yaptı diye Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a düşman olanların son dönemdeki ihanet aparatı, FETÖ’nün ta kendisidir.

İhlas Finans’ı batırıp Bank Asya’yı, Deniz Feneri Derneği’ne iftira atıp Kimse Yok Mu Derneği’ni büyüten, FETÖ’nün ta kendisidir.

28 Şubat’ta Erbakan’a darbe yapanların yanında yer alan, eski Başkanlardan Bülent Ecevit’e şefaat dileyen, tesettürü ve imam-hatip okullarını yasaklatan, muhafazakâr kesimi kendi okullarına tutsak eden, FETÖ’nün ta kendisidir.

Paralel ihanet şebekesinin cevaplayamayacağı zor sorular

Bitmedi…

BBP Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’na suikast düzenleyen, gazeteci Hrant Dink’i katlettiren, Millî İstihbarat Teşkilatı’na sızarak kurumu MOSSAD ve ClA’ya servis eden, Gezi Kalkışması’nı alevlendirip Batı’nın eline malzeme veren, 17-25 Aralık darbesini düzenleyerek Amerikan çıkarlarını gözeten, Uludere’yi vurarak ve Rus uçağını düşürerek Devlet’i töhmet altında bırakan, FETÖ’nün ta kendisidir. Fakat öyle alçaklar ki FETÖ’cü don koklayıcılar, sloganlarında “Katil Devlet” demekten uzak durmadılar.

Sevgili dostlar, Allah var, gam yok ancak memlekette adalet algısı çöktü. Gerçek mânâda adalete ihtiyaç var. Devletine ve milletine ihanet edenlere hâlâ bu topraklarda nefes almaya müsaade ettiğimiz için, adaletin namlunun ucunda olduğunu FETÖ’ye göstermediğimiz için adalet olmadığından dem vuruyoruz.

Öyle bir süreç yaşıyoruz ki, bu hain terör örgütünden 17/25 Aralık Yargı/Polis ihanetini görünce ayrılanlar, MİT tırlarını durdurma ihanetini görünce “Ben bunlardan korktum” diyenler, PKK terör örgütü ile ittifakını görünce “Çüş! Bu kadar olmaz” diyenler, “MİT Müsteşarını ifadeye çağırma ihanetini görünce ayrıldım” diyenler, şunu veya bunu görüp de ayrıldığını söyleyenlerden müteşekkil binlerce insan vardır etrafımızda. Bu örgütten ayrılan herkesin ayrılma sebebi olarak ifade ettiği gerekçelerin toplamı, kısaca şu cümle altında toplanabilir: “Paralel devlet yapılanmasını fark edince ayrıldım.”

Paralel devlet görüntüsü ve bu yapının ihaneti yüzünden organizasyonun bünyesinden ayrılmış gibi görünüyor. Acaba gerçekten herkes böyle mi? 

Görüyoruz ki, yüksek sesle, “Bunlar dinin bile paralelini kurmuş, Paralel İslâm oluşturmuşlar” diyerek ayrılanı yok aralarından. Varsa da çok sesleri çıkmıyor. Acaba kripto FETÖ’cü olmak böyle bir şey mi?

Takiyeye razı olup itiraz etmeyenler, alkol ve zinaya fetva verilmesine sesini çıkarmayanlar, Resûl-i Zîşân’ın İsm-i Şerifinin okunmadığı ezana isyan etmeyenler, başörtüsünün furuat/teferruat olmasına gülüp geçenler, eşlerinin tesettürü terk etmeleri yönündeki talimata “Haydi oradan!” diyemeyenler, soru çalmaya ve kul hakkı yemeye itiraz etmeyenler, makam ve mevki için iman zafiyetine uğrayanlar, ahlâksız kaset kumpaslarıyla yönetilen süreçlere “Mücadele sırasında olur böyle şeyler” diyenler, İslâmî cemaat ve tarikatlara yapılan itibar cellatlığına “Zaten yolları yanlıştı” diye kulp takanlar, “Dinler arası diyalog” denilince “Tek din İslâm’dır!” hakikatini söylemeyenler, 15 Temmuz’dan sonra mı gerçeği anlayıp terör örgütünden ayrılmış olsun? 

Yalana, tezgâha, iftiraya, tuzağa, kumpasa fetva verilince “Bize ne?” diyenler, elebaşları Yahudilerle Hıristiyanları Cennet’e koyduğunda “Asla olamaz!” diyemeyenler, Peygamber Efendimizi (sav) kendi sapkın hikâylerine eklemleyip kamyon kasasına bindirince susanlar, “Cebrail parti kursa oy vermem” deyip siyasete dizayn biçmeye çalışanlar, elebaşları “Peygamber gelse dinlemem” dediğinde sessiz kalanlar, zekât, fitre, kurban ve sadaka paralarının idarî işlerde kullanılmasına  itiraz etmeyenler, 28 Şubat’ta tanklar Müslümanların adeta üzerinden geçerken cunta ile sessiz ittifak yapılmasına itiraz etmeyenler, İslâm’ın içini boşaltmak için uğraşanlara seslerini yükseltmeyenler yani “Paralel İslâm” gerekçesiyle FETÖ ile kurduğu ilişkiyi kesmeyenler, 17/25 Aralık’tan sonra bu terör örgütünden uzaklaştıklarını söyleseler ne olur?

Sözde Devlet’e ihaneti gördüğünde veya Devlet’in sert tokadını yediğinde FETÖ’den ayrıldığını beyan edenlerin aslen akide olarak FETÖ’den ayrılmamış olabileceklerini asla unutmayalım. Kripto yapıyı asla unutmayalım!

Hâlâ içimizdeler. Ve hâlâ geri dönüş hesabı yapmaktadırlar. Allah’tan güzel ülkemizin başında FETÖ’ye karşı mücadeleden bir adım dahi geri atmayan ve bu mücadeleyi hep gündemde tutan Recep Tayyip Erdoğan gibi cesur yürek bir dünya lideri, bir Cumhurbaşkanımız var. Allah onun varlığını bu devletin, bu milletin ve ümmetin başından eksik etmesin!


Sözde Devlet’e ihaneti gördüğünde veya Devlet’in sert tokadını yediğinde FETÖ’den ayrıldığını beyan edenlerin aslen akide olarak FETÖ’den ayrılmamış olabileceklerini asla unutmayalım. Kripto yapıyı asla unutmayalım!


Nerede ses vereceğini bilmeyen çığırtkanların FETÖ’ye karşı sesleri çıktı mı?

İşte 15 Temmuz hain darbe girişiminde yaşanan acı gerçek şudur: İnanmadık.

Darbeyle imtihan olduk. Allah güç verdi, millet imanını ortaya koydu ve kazandık. Ekranda konuşan muhalif kanatla birlikte eski emekli generaller, “Türk Silahlı Kuvvetleri FETÖ’ye karşı mücadele ediyordu ama AK Parti iktidar olduktan sonra bu mücadelenin önüne geçti. FETÖ de bundan dolayı çok palazlandı” diyorlar ya, kimlerin FETÖ’ye hizmet ettiğini bu millet TSK’nın içine sızmışlarla gördü. AK Parti yüzünden FETÖ’ye karşı mücadelede zaaf yaşandığı iddiası da kocaman bir yalan bu yüzden.

Kim kimin döneminde FETÖ’ye karşı mücadele etti, anlatın da bilelim. 

Ey FETÖ ile geçmişte mücadele yalanını söyleyenler, siz asıl namaz kıldığı için şeriatçı ilân ettiğiniz kesimlerle mücadele ettiniz! Oruç tutuyor diye dindar insanlarla mücadele ettiniz. Şehit olan oğlunun şehadet beratını almaya gelen başörtülü anneyi kışladan içeri sokmamak için mücadele ettiniz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eşleri tesettürlü mensupları ile mücadele ettiniz. Siz sadece okumak isteyen, üniversite kapılarından geçirilmeyen genç kızların hayatlarını karartmak için başörtüleri ile mücadele ettiniz. İmam-hatip okullarını kapatmak, ilâhiyat fakültelerini kurutmak ve FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan medreseleri ve tarikatları kapatmak için mücadele ettiniz. 

Evet, bu mücadele sırasında FETÖ’ye hizmet ettiniz! FETÖ’nün değirmenine sürekli su taşıdınız. FETÖ’yü muteber yaptınız. Necmettin Erbakan Hoca’nın yolunu sürekli kapatırken Ecevit’in 

Başbakan olmasının yolunu kim açtı? Bu örnek bile size yeter ey gafiller!

FETÖ, 7 Şubat MİT Krizi’nde Müsteşar Hakan Fidan’ı gözaltına almaya çalışıp o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ı ameliyat masasında tutuklamayı plânlarken bu eskilerin sesleri duyulmadı. Sadece Ergenekon ve Balyoz Operasyonlarında çıktı avazları. İrtica ile mücadele ediyormuş gibi davranarak, bu ülkenin millî değerlerine zorba gibi, mafya gibi çökenler, bankaları hortumlayıp milletin milyarlarca dolar parasını alıp cebine atanlar kimler? Sizlersiniz!

Tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de FETÖ’ye karşı mücadele etmek yerine FETÖ’nün karşısındakilerle mücadele eden sizsiniz. FETÖ’ye karşı mücadele etmek yerine FETÖ’ye karşı mücadelenin sembol ismi Recep Tayyip Erdoğan’ı alaşağı etmeye çalışan sizsiniz. FETÖ’ye karşı mücadelede hayatını ortaya koyan Sayın Erdoğan’ı “FETÖ’nün siyâsî ayağı” ilân edecek kadar hain olan sizsiniz!

İmkân bulsanız, içerideki FETÖ’cüleri dışarı çıkaracak ve zaten bu konudaki iğrenç niyetinizi “Bir milyon KHK mağduru var” diyerek açık açık söyleyen de sizsiniz.

FETÖ terör örgütü, silahlı bir örgüt olarak, hedefi küresel şeytanî düzene itiraz eden İslâm’ı ve Türklüğü tasfiye etmektir. Bunu bile söyleyemeyecek kadar, Müslüman Türk milletine karşı olan sizsiniz. Hazreti İsa’ya gelen İncil’i tasfiye ettikleri gibi, Hazreti Musa’ya gelen Tevrat’ı tasfiye ettikleri gibi, İslâm’ı yok etmek niyetinde olan FETÖ’yü pamuklara sarıp koruyup kollayan da sizsiniz!

Bakıyoruz da hâlâ tek bir sözünüz yok. Samimî ve gerçekçi bir şekilde FETÖ’ye karşı mücadele için Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli dışında kaç lider var bu ülkede? 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi, pusuya yatmış gibi, darbenin başarılı olmasını bekleyenler de sizdiniz. Belki de o darbe başarılı olmuş olsaydı makam ve mevkileri hazır olan da sizdiniz. Çünkü bu örgüt, yakın tarihimizde Türkiye’ye yönelik emperyalizmin operasyonlarının içerideki en stratejik elemanıdır. Çok az istisna hariç, bütün cemaatlerin ve organize yapıların içerisine ve en stratejik kurumlara sızmıştır. Bunu dahi bilip hareket eden yine sizdiniz.

Bunları okusa da akıllanmayan, hâlâ bu örgütle ilgili siyasetin ya da kurumların içerisinde alan açanlara verilecek tek mesaj, 15 Temmuz’da hain darbe gecesi verilmiştir.

Bitmedi… Sakın cesaretlenmeyin ki, bu millet gerektiğinde bir kez daha bu tokadı size vurmaya hazır şekilde bekliyor. Söz konusu vatan olduğu zaman bu millet için gerisinin teferruat olduğunu asla unutmayın!

15 Temmuz’u okumak

15 Temmuz hain darbe girişimi Allah’ın inayeti, idarecilerimizin dirayeti ve aziz milletimizin cesaretiyle bertaraf edilirken, tüm dünya din istismarının karanlık çehresiyle yüzleşmiştir. 

FETÖ, din kisvesi altında yalan ve hileyle yayılan, İslâm’ı maddî-manevî her anlamda çıkarlarına alet eden bir sömürü sistemidir. Devletimizin bekâsını hedef alan, milletimizin inanç ve değer dünyasını hiçe sayan, dış mihrakların emelleri uğruna kendi halkı üzerine ateş açmaktan çekinmeyen bu asi topluluğun elebaşı, insanımızı Allah’ın dini ile aldatmıştır. 

İslâm’ın inanç, ibadet ve ahlâk esaslarını tahrife yönelen FETÖ’nün yapısını ve söylemlerini ele alan bu dosya, din istismarına karşı farkındalık oluşturmayı amaçlamaktadır. Zira bir ibret, metanet ve hamaset gecesi olan 15 Temmuz, üzerimizde derin izler bırakarak hepimize silkinme, kendine gelme ve muhasebe etme sorumluluğu yüklemektedir.

Bugün de Türkiye’yi bağımsızlık çizgisinden uzaklaştırarak, tekraren bütün kazanımlarımızı erteleyerek yani ürettiğimiz silahları ve teknoloji üretimlerini erteleyerek, yeni projeleri askıya alarak, Türkiye’nin tarihi değiştirecek stratejik bilgi üretimi ile ortaya çıkmış savunma sanayii projelerini rafa kaldırarak Türkiye’yi bir kez daha 1940’lı yıllardaki gibi edilgen bir ülke hâline getirmek isteyenlerin bu arzularının millet olarak farkındayız ve hep beraber, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, buna müsaade etmeyeceğiz!


Bizler tarihe, ülkemize ve milletimize karşı sorumluluğumuzun gereği olarak elimiz erdiği, gücümüz yettiğince bizi buraya kadar taşımış Sayın Erdoğan’ın peşinde durup “Türkiye Yüzyılı” yürüyüşüne destek sunmaya devam edeceğiz.


Yüzyıllar boyunca topraklarımızda oluşan ve dinî hayatımızı ayakta tutan Anadolu irfanına sahip çıkalım. İslâm’ın erdemlerini ve manevî derinliğini öne çıkaralım. Birlik ve beraberliğimizden, ayrıca kardeşliğimizden ödün vermeyelim. Zira menfaatleri uğruna mukaddesatımızı çiğnemeye kalkışanlar, iman ve vatan aşkıyla dolu yürekler karşısında rezil ve perişan olmaya mahkûmdurlar.

Bu anlamda cemaatler siyasetten uzak durmalı, vatandaşımızın FETÖ’ye karşı mücadeleedildiğine inanması için daha somut işler yapılmalı, “Siyasette adamı olan FETÖ’cü kurtulur” düşüncesini vatandaşımızın yüreğinden ve aklından silinmelidir. FETÖ’ye karşı etkin biçimde mücadele edilmelidir.

Neden cemaatler siyasetten uzak tutulmalı? Çünkü FETÖ gittikçe renklendi ve diğer tarikatlar ile cemaatlere yayıldı. “FETÖ temizliği bitti” ya da “FETÖ temizliği büyük oranda tamamlandı” diyenler ya yanılıyor ya da onlarla iş birliği içerisinde, bunu asla unutmayalım.

AK Parti içinde FETÖ ihanet şebekesine karşı mücadele veren kimseler sosyal medyada hâlâ seçim yenilgisinin sebebi olarak gösterilmeye çalışılıyor. Ve AK Parti’den uzaklaştırılmaları isteniyor. FETÖ’nün intikam tuzağına düşmeyin. “Her konuyu herkesten iyi bilirim” cahilliğine kapılmayın. Batılı sömürgeciler açık açık söylüyorlar, Türkiye durdurulamazsa sömürü çarkları işlemez hâle gelecek. Sömürgeleştirdikleri ülkelere ve halklara örnek isteyen Fransa’ya, Fransa’nın Afrika ülkelerinden kovulmasına bakabilir. Fransa’nın sömürge düzeni bozuldu, Fransa karıştı. Ülke yangın yeri. Afrika ülkelerinin neredeyse tümü “kazan-kazan” formülüyle çalışan Türkiye ile ortak hareket etmeye başladılar. Yakın bir zamanda buna başlamayanlar da ortak hareket etmeye başlayacaklar. 

Türkiye Yüzyılı işte budur. Bu yüzden oyuna gelmeyin.

Evet, ekonomik sorunlar var. Ama çözülecektir. 22 yıldır elde edilen kazanımları yok ettiğiniz zaman, bilin ki FETÖ’lü günler başlayacaktır. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek için FETÖ ve PKK ile bile iş birliğine hazırlar. Görmedik mi seçimlerde? Sayın Erdoğan’ın halk desteğini azaltmak için sosyal medyada binlerce Erdoğan taraftarı kılığında örgütlü eleman, dezenformasyon yaptı. Onların salladığı oltalara yakalanmamak için yanımıza yöremize sokulanlara çok dikkat etmeliyiz. Unutmayın, İkinci Abdülhamid Han’ı tahttan indirenlerin tamamı hain değildi; hainlerin zokasını yutmuş birçok vatansever Müslüman da İngilizlerin suret-i haktan görünen sinsi propagandalarına alet oldular. Sonuçta yüz yıl sömürgeci Batı’nın boynumuza, elimize, ayağımıza vurduğu prangalardan kurtulmak için yoğun mücadele verdik. Tam “Kurtuluyoruz” derken Batı’nın tuzağına düşmek bir yüzyılımızı daha heba eder.

Bu adamlar niçin “DEM Parti’yle, terörün taşıyıcı annesi CHP ve FETÖ’yle mücadeleedeceğiz” demiyorlar da “Recep Tayyip Erdoğan’la mücadele edeceğiz” diyorlar? Reis’i FETÖ’ye karşı mücadele sürecinde yalnız bırakanlar, içeride “Erdoğan’sız AK Parti” operasyonuna girişenler yok mu? Var. Sanıyorlar ki, bizler uyuyoruz. 15 Temmuz gecesi Reis’in hallini dört gözle bekleyenler, o gece mahzenlere sığınanlar, FETÖ darbesi başarılı olsaydı göreve hazır ve nazır bekleyenleri bilmiyor muyuz?

Amaçlarına ulaşamayınca bırakıp gidenler kimlerdi, iyi bakın! Tek tek nereye bağlı olduklarını görürsünüz bu nankörlerin. Tekrar ediyorum ki oyuna gelmeyin. Bu dâvaya gönül verdiğini söyleyen sahtekârlar ile dürüstleri ayırın. AK Parti bu yolları Recep Tayyip Erdoğan ile aşarak tarih yazdı, yine onunla yazmaya devam edecektir inşallah. Recep Tayyip Erdoğan, bu milletin kabul edilmiş duasıdır.

FETÖ’nün ortağı Süleymancılar

Dostlar, sağlıklı bir özeleştiriyle beraber gerçekleşecek değişimle AK Parti’nin eskisinden güçlü hâle gelmesinden duydukları rahatsızlığı, bu tarz dışarıdan müdahalelerle engellemeye çalışıyorlar. Bu tuzağa gelmemek lâzım. Onlara sözümüz şudur: “Düşün yakamızdan artık! AK Parti için neyin gerekli olup olmadığına Recep Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşı sevdalıları karar verir. Aklınıza ihtiyacımız yok. Aklınızı kendi siyasetiniz ve yok oluşunuz için kullanın!”

Çanakkale ruhu asla bitmez bu topraklarda. O nedenle, bu ruhla teröre karşı mücadele etmek gerekir. Din, dil, ırk, siyâsî görüş ve ideoloji gözetmeksizin mücadele verilmesi lâzım. FETÖ, PKK ve DHKP-C, aynı işgalcilerin, aynı kirli aklın tasmalı köpekleridir. Terörle mücadele, Yeni Türkiye Yüzyılı’nın Kurtuluş Savaşı’dır.

Şu gerçeği de asla unutmayın: FETÖ’cüler ve Süleymancılar, kendileri dışındaki bütün Müslümanları, dinî grupları, cemaatleri dışlayan ve aşağılayan bir yapıya sahiptir. Liderin her yaptığında bir “hikmet” ve “ilâhî bir onay” olduğu kanaati, bu menfur yapıların içinde öyle köklüdür ki kibirli adımlar, “müminlerin bir tarağın dişleri gibi eşit olduğu” ilkesini alenen çiğnemiştir.

Öyle aşağılıklar ki, “Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza, kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar” diyerek ümmeti küfre götürmeye çalışan FETÖ’nün dinler arası diyalog projesi, Almanya’da Süleymancılar üzerinden devam ettiriliyor.

Belki bilmeyen ya da duymayanlarınız vardır, Süleymancıların Almanya’daki kuruluşu İslâm Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ), 16 Eylül 2023’te kuruluşunun 50’nci yılını kutladı. Etkinliğe kim katıldı? Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier. Şaşırdınız mı? Süleymancıların Almanya’da devletle doğrudan bağlantılı olduğu, artık herkesin bildiği bir gerçek. Ancak etkinlikte konuşma yapan bir başka isim daha vardı. Alman Piskoposlar Konferansı Dinlerarası Diyalog Alt Komisyonu Başkanı Dr. Bertram Meier. Meier konuşmasında şöyle dedi: “Bugün bile VIKZ, hâlâ kültürler ve dinler arasında pek çok köprü kuruyor. Kendisi, Katolik Kilisesi ve diğer dinî topluluklar için değerli bir diyalog ortağıdır.”

Okuyabildiniz, değil mi? FETÖ projesinin kimlerin elinde olduğunu görünüz mü? Meier, FETÖ’nün dinler arası diyalog projesinin yurtdışındaki yöneticilerinden biri. Süleymancıların da Almanya’da bu projenin ortaklarından olduğunu vurguluyor. 

2016’da Süleymancıların lideri Ahmet Arif Denizolgun’un şüpheli ölümü, Alihan Kuriş’in aynı gün lider olması, 2016’dan itibaren FETÖ’nün Süleymancılar içinde gizlenmesi, Süleymancıların açıkça Devlet karşıtı konuma gelmesi, CHP’ye oy atılması için ikna odalarının kurulması ve bu tarihten itibaren arka arkaya gelen pek çok dikkat çekici olay uyanık olmamızı gerektirmiyor mu?

Şimdi ha FETÖ, ha Süleymancılar! Yok birbirinden farkı. Süleymancılar adeta FETÖ’den bayrağı devralmış durumda. Bu noktada ayrı bir açılım yapalım mı?

Dinler arası diyalog için F. Gülen’in Papa Altıncı Paul’e yazdığı mektup şöyle başlıyor: “Papa Altıncı Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) Misyonu’nun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En veciz bir şekilde, hatta biraz cüretle bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.” (Zaman, 1998) 

Fakat FETÖ’cüler, dinler arası diyalogu Papalığa F. Gülen’in empoze ettiğini, Papalığın da benimsemesiyle dinler arası diyalogun başladığını, bunun Muhterem Hoca Efendilerinin (!) yani FETÖ’nün dâhiyane bir öngörüsü olduğunu kibirle anlatırlardı. Hâlbuki neymiş? F. Gülen’in kendisi, yukarıda giriş kısmını verdiğimiz mektubunda dinler arası diyalogu Papa Altıncı Paul’un başlattığını ve devam etmekte olan sürece katkıda bulunmak istediklerini söylüyor. Yani FETÖ, kullanışlı bir aparattır Müslümanlara, Türklere karşı!

“Haçlı lejyonerlerinin” 15 Temmuz 2016’daki “vekâleten işgal teşebbüsünün” üzerinden 8 yıl geçti. Yıllardır devam eden mücadele sonrasındaki fotoğrafa bakıldığında, fitne çınarının sadece dallarından bir kısmının budandığı görülmektedir. Ana gövde tamamen durmaktadır. Yani sadece suça bulaşan örgüt üyelerini cezalandırarak FETÖ’yü yok etmek mümkün değildir. Hukukî mücadele elbette değerlidir ancak bununla birlikte FETÖ’nün temellerindeki ihanetler de ifşa edilerek toplumdan ayrışması sağlanmalıdır. Oysa FETÖ’ye karşı mücadele, sadece buzdağının görünen kısmına yönelik bir sığlıkta yürütülmektedir. Asıl FETÖ, 1960’lara kadar inen ve hâlâ zararsız olarak bilinen bölümde gizlidir. “Hizmet cemaati olarak başlamışlardı, büyüyünce yabancı istihbarat örgütleri tarafından FETÖ’ye dönüştürüldü” yaklaşımı, bu örgüte yardım ve yataklık anlamında bir saptırmadır.

“FETÖ hıyanetinin asıl gövdesi, İslâmiyet’e yönelik operasyonların yapıldığı hizmet ambalajlı hıyanet” dönemidir. Devlet’e ve iktidara yönelik olmadığı için mücadelede “milât” olamayan “dinler arası diyalog” adlı Haçlı saldırıları karşılıksız kaldığı sürece FETÖ’ye karşı mücadele, “geçici etkili narkoz” mesabesinde kalmaya mahkûmdur. 

Bugün bu yüzden en tehlikeli salgın hâline gelen din istismarını önlemenin tek yolu, İslâmiyet’in doğru olarak öğrenilmesini ve yaşanmasını sağlamaktır. 

Kısaca Haçlı-Siyonist ittifak, İslâmiyet’i yozlaştırmaya yönelik sözde reform projesini aynı sinsi yöntemlerle içimizdeki yeni taşıyıcılar üzerinden devam ettirmektedir. Gerçek İslâmî bilgilerle tahkim edilmeyen beyinler, bu uzaktan kumandalı çakma âlimler tarafından iğfal edilmektedir.

Şundan emin olunabilir: Yüz yıl sonra askerî vesayet prangasından kurtarıp derin ve paralel yapılardan temizlediğimiz ve “tam bağımsız” bir dünya devleti olma yoluna soktuğumuz bu ülkenin idaresini buradan sonra Türkiye karşıtı güçlerin taşeronu olan birilerine bırakacak değiliz. Bizler tarihe, ülkemize ve milletimize karşı sorumluluğumuzun gereği olarak elimiz erdiği, gücümüz yettiğince bizi buraya kadar taşımış Sayın Erdoğan’ın peşinde durup “Türkiye Yüzyılı” yürüyüşüne destek sunmaya devam edeceğiz.

2028’i de Sayın Erdoğan’ın ülke liderliğinde karşılayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın! 

“Cahillik eğitilebilir, sarhoşluk ayıltılabilir. Ama şerefsizlik, namussuzluk, hırsızlık ve sadakatsizlik sonsuza kadar sürer.”