PAPA, Grekçe “pappas”
kelimesinden türemiştir. Katolik kilisesinin en yüksek yöneticisi ve Vatikan
Devleti’nin başkanına verilmiş dinî ve siyâsî bir unvandır. Milât’tan sonra
4’üncü yüzyıldan itibaren Roma piskoposu tarafından kullanılmış bir unvandır.
Katoliklerin inancına göre Hazreti İsa, sadece Petrus’a “kuzularını gütme”
yetkisi vermiştir. Petrus, havarilerden birisidir. İmparator Neron tarafından
Milât’tan sonra 64’teki Roma Yangını’ndan sorumlu tutularak çarmıha
gerilmiştir. 380’de Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğu’nun resmî dini
sayılmıştır.
Papalık Devleti için Milât’tan sonra 764 yılı başlangıç sayılmış, 1870’te
bütün İtalya’yı tek bir yönetim altında toplamaya çalışan Savoya Hanedanlığı tarafından
ortadan kaldırılmışken 1929’da Lateran Anlaşması ile Papalık Devleti yeniden
kurulmuştur.
Papalık 44 hektarlık, 45 kilometrekarelik yüzölçümüne sahip, 1 buçuk milyar
nüfuslu Katoliklerin dinî-siyâsî temsilcisidir. Papanın ölmesi veya istifa
etmesi üzerine, dünyadaki Katolik kiliselerin 80 yaşını doldurmamış kardinallerinden
oluşan Katolik Meclisi tarafından yeni papa seçilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Lozan Anlaşması’nda Katolik kilisesinin
Türkiye’de varlığını kabul etmemiş, buna karşılık 1929’da kurulan Vatikan
Devleti’ni tanıyarak o devletin Türkiye’de büyükelçilik açmasını kabul
etmiştir. Böylece Türkiye’de Katolik kilisesinin faaliyetleri, Vatikan
Devleti’nin Ankara’daki büyükelçiliği eliyle yürütülmektedir.
Papa, yeryüzündeki bütün Hıristiyan Katoliklerin temsilcisidir. Yani ulusal
değil, evrensel bir lider durumunda sayılmaktadır. Ama aynı zamanda Vatikan
Devleti’nin de başkanıdır. Bu yüzden Papa, başka ülkelere yaptığı ziyaretlerde “devlet
başkanı” sıfatıyla karşılanıp uğurlanmaktadır. Papa aynı zamanda Hazreti
İsa’nın “kuzularını gütme” yetkisine sahip sayıldığından, Hazreti İsa’nın
yeryüzündeki temsilcisi, vekili durumundadır. Burada sözü edilen kuzular ise
elbette Katolik Hıristiyanlardır. Papanın kararı, İsa’nın kararı sayılmaktadır.
Papaya itiraz da doğrudan İsa’ya itiraz sayılmaktadır.
Vatikan Devleti, teokratik bir devlettir. Türkiye işte bu teokratik devleti
tanıyarak onun Ankara’da elçilik açmasına izin verdiği gibi, kendisi de
Vatikan’da elçilik açmıştır. Aynı Türkiye, Müslümanlar adına ortak (belki
sembolik) bir yönetim demek olan Halifeliği kaldırmış ve bunu da büyük bir
devrim saymıştır.
Papa’nın Irak ziyareti ne anlama geliyor?
İşte bu Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus, 6 Mart 2021 Cumartesi günü
Irak’a gitti. Irak’ta dinler arası barış ve diyaloğu tavsiye eden bir konuşmayı
da Ur şehrinde yaptı.
“Diyalog” kavramı, Türkiye’de FETÖ marifetiyle çok bilinen bir kavramdır.
Çünkü FETÖ lideri Gülen de 1998’de Vatikan’a giderek Papa’ya, “Papalık mâkâmının
kutsal hizmetinin bir parçası” olmak istediğini açıklamıştı. Papa’nın Irak
ziyaretinde bir kere daha görüldü ki, dinler arası diyalog çalışmaları doğrudan
Katolik kilisesinin bir faaliyet alanıdır.
Hazreti İbrahim’in bir Sümer şehri olan Ur’da doğduğuna inanılmaktadır. Ur,
günümüzde Irak’taki Nasıriye şehri yakınlarında Zikar denilen antik bir yerdir.
Hazreti İbrahim, üç büyük kitabî din (İslâm, Hıristiyanlık ve Yahudilik) tarafından
kabul edilen bir nebî-resuldür. Bu yüzden dinler arası diyalog çalışmaları
içinde ortak sembol olarak seçilmiş bir isimdir. Elbette diyalog çalışmalarında
yeri olan İbrahim, Kur’ân’da anlatılan değil, Tevrat ve İncil’de anlatılan
İbrahim’dir. İki anlatımda da büyük bir fark vardır.
Irak, 1991 ve 2003’teki ABD saldırısı ve işgaliyle önemli felâketler
yaşadı. Bu işgallerde 1 milyondan fazla Iraklı katledildi. Çok daha fazlası
yaralandı, sakatlandı. Fırsatını bulanların milyonlarcası Irak dışına mülteci
olarak gitmek zorunda kaldı. Bütün bunların doğrudan sorumlusu olan ABD ve İran
hakkında Papa, Ur’da ve diğer şehirlerde tek kelime etmedi. DAEŞ’i çokça anıp
lânetledi. Elbette DAEŞ, lânetlenecek işler yaptı. Ancak lânetli işler
sıralamasında ABD ve İran’ın yapıp ettiklerinin yanında onun yaptıkları gölgede
kalmaktadır.
ABD işgaline karşı uzun süreli en önemli direniş yerlerinden birisi
El-Ambar eyaletine bağlı Felluce şehri olmuştu. Karadan ve havadan kuşatılmış
on binlerce insan acımasızca katledildiği gibi ilâç ve gıda ambargosu, elektrik
ve şehir sularının kesilmesi ile de katliamın boyutları büsbütün artmıştı. Bu
katliamın doğrudan sorumlusu ise işgalci ABD ordusu, İran bağlısı Bedir
Tugayları ve Barzani’ye bağlı Peşmerge grupları idi. Felluce, mazlum ve mağdur
edilip viraneye çevrilmişti.
Papa, Felluce’ye giderek katliamı kınayıp barış çağrısında bulunabilirdi
ama Ur/Zikar şehrindeki harabelere seslenmeyi tercih etti. Irak’ta barışa engel
olan, en önemli katliamlardan birisini yaşamış, gözle görülür somut bir veri
olan Felluce’deki enkazı görmedi. Papa, Irak’ta ABD’nin kurduğu düzeni vaftiz
etmiş oldu.
DAEŞ tarafından saldırıya uğrayan, Asuri, Keldani, Nasturi gibi Hıristiyan
temsilcileri ile görüştü. Kendince onlara güven ve cesaret vermeye çalıştı.
Hıristiyanların arkasında olacaklarını vaat etti.
Batılı dinî ve siyâsî liderler, İslâm dünyasındaki Hıristiyan azınlıkları
kendilerinin doğal bir uzantısı olarak görüp işgalleri ve sömürüleri için o
azınlıkları öncü kuvvetleri saymaktadırlar. Maalesef azınlıklar da Batılıların
uzantısı ya da öncüsü olmaya hevesli davranmışlardır. Oysa azınlıklar, en mesut
dönemlerini Batılıların uzantısı/öncüsü gibi davranmadıkları dönemlerde
yaşamışlardır. Tarihte bunun sayısız misali vardır.
ABD işgali, Irak’ı fiilen “Şii ve Kürt bölgesi” diye ikiye ayırmıştır.
Sünnî bölgenin varlığı kabul edilmiş, ancak Sünnî Arapların silahlı milis
oluşturmaları engellendiğinden, Irak fiilen Kürt ve Şii bölgesi diye ikiye
ayrılmıştır. Bu adlandırma da sorunludur. Çünkü Kürtlerin de ezici çoğunluğu
Sünnî’dir. Ancak ABD, Kürtler söz konusu olunca Sünnîliklerini yok sayarak ırk
adlarını öne çıkarmışken, Araplar söz konusu olduğunda ırk adları olan Araplık
silinmiş, onun yerine “Sünnî” ve “Şii” deyimi öne çıkarılmıştır. Araplar ve
Kürtlerden sonra üçüncü büyük etnik unsur olan Türkler (Türkmenler) ise yok
sayılmıştır!
Papa ziyaretini, ABD işgalinin koyduğu kurallar içerisinde yapmıştır. Papa’nın
ziyareti nedeniyle Irak Hükûmeti, 7 Mart 2021 gününü “millî gün” ilân etmiştir.
İşgalcilerin temsilcilerine duyulan bağlılığın ve hayranlığın ibretlik bir
örneğidir bu. Papa’nın uğradığı her yerde bir bayram havası görüntüsü ortaya
çıkmış, her taraf Papa’nın dev posterleri ile doldurulmuştur.
Sistani ile görüşmenin önemi nedir?
Devlet Başkanı sıfatıyla Papa, Irak Hükûmeti temsilcileriyle görüşmeyi yeterli
saymamıştır. Necef’te ikâmet eden ve Irak Arap Şiilerinin lideri sayılan 90
yaşındaki Ayetullah Sistani’yi ziyaret etmiştir. Papa da dinî bir lider olduğu
için Sistani’yi ziyaret etmiş olabilir mi? Papa, Sünnî Arapların ve Sünnî
Kürtlerin dinî liderleriyle görüşmemişken, Sistani ile görüşmesinin özel bir
anlamı olmalıdır.
2003’te ABD’nin Irak’ı işgalinde Sistani, bağlılarına ABD askerlerine karşı
direnişi yasaklamıştır. Sistani’nin ABD işgali esnasındaki kolaylaştırıcı ve
işgalcilere hizmet eden tutumu, Moğolların 1258’de Bağdat’ı işgal etmesi
sırasında İbnü’l Alkami’nin tutumu ile aynıdır. Irak’ın tarihinde ihanetin
örnekleri çoktur.
Sistani bağlıları, ABD işgalcilerine karşı tek kurşun atmadan teslim
olmuştur. Ancak Felluce gibi şehirlerde ABD’ye karşı direnen Sünnî Arapların
katliamına gönüllü olarak katılmışlardır. Papa’nın Sistani’ye gösterdiği ilgi,
ABD işgalini kolaylaştırmasının bir sonucu olmalıdır. Sistani ezik, mahcup, hesap
verir bir görüntü ile ayakta durmaya zorlanırken bile kapı önünde Papa’yı
karşılamıştır. Buna karşılık Papa, mütehakkim, buyurgan, üstten bakan bir
müfettiş havasında kameralarda görünmüştür. Bu durumu sadece Papa ve Sistani
gibi iki insanın görüntüsü olarak değil, Hıristiyan Batı ve İslâm dünyasının
görüntüsü olarak da ele almak mümkündür.
Irak nüfusunun muhtemelen yüzde 40 kadarını oluşturan Sünnî Arapları ve
Türkmenleri Papa muhatap almamıştır. Ancak yüzde 1-2 kadar olan Asuri, Keldani
ve Nasturi gibi Hıristiyan azınlıkları Müslüman çoğunluğa karşı teşvik
etmiştir.
İlginçtir, Papa, Kürdistan Erbil’e gidince de Bağdat’taki coşkuyu aratmayan
bir velvele ile karşılanmıştır. Erbil Stadı’nda Kovid-19 salgınına rağmen on
binlerce insanı toplayarak Ur-Zikar’dakine benzer şekilde göstermelik barış ve
diyalog nutukları çekmiştir. Bağdat ve Erbil hükûmetlerine, “Siyâsî tutukluları
serbest bırakarak onların insanî ve dinî haklarını kabul ederek barışı sağlayın”
dememiştir. Erbil hükûmeti ise Bağdat hükûmeti ile yarışarak sömürgeci Batı temsilciliğini
elde etmek için lâzım gelen bütün şirinliği göstermiştir.
ABD öncülüğünde Irak, Suriye ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kurulmaya
çalışılan bir hatta Papa’nın da özel bir misyonu olmalıdır. Bu hatta kimler yer
alacaktır? Elbette İran gönüllüdür ve fiilen o hattın içindedir. O hattın
içinde olmasının bir ödülü olarak tek kurşun atmadan Irak, ABD eliyle İran’a
armağan edilmiştir. Sistani, Türkiye’ye karşı kurulan hattın içinde İran’ın
sağlam durmasını temin edebilir. Bu konuda katkı sağlayabilir. ABD’nin 1991 ve
2003’te Irak’a yaptığı saldırı ve işgalin tek kazançlı çıkan tarafı özellikle
İran olmuştur. ABD’nin bilmeden, cehaletten dolayı bu sonuca yol açtığını
düşünmek akıl dışıdır.
Kürdistan en zor durumda olanıdır. Çünkü bir taraftan Türkiye’nin Irak’ta
PKK’ya karşı operasyonlarına sessiz kalırken, diğer taraftan da Suriye’deki
PKK’ya askerî malzemenin ulaştırılmasında fiilî bir görev üstlenmektedir. Suriye’de
işlerin yoluna girmesi hâlinde Kürdistan’ın Türkiye’ye karşı kurulan bu hattın
içindeki yeri ve görevi de muhtemelen artacaktır.
Üstelik Türkiye’ye karşı, Körfez ülkelerinden Mısır ve İsrail’e uzanan
ittifak ile kurulmuş olan hat, bugünlerde çökmeye başlamıştır. Mısır’ın Doğu
Akdeniz’de Türkiye ile bir anlaşma yapmak üzere olduğu haberlerine karşılık,
Mısır’dan boşalacak yerin İran tarafından doldurulması ve Türkiye’nin Irak’ta ve
Suriye’de sürekli meşgul edilmesi, Doğu Akdeniz’de yenilmesi sonucunu
doğurabilir. Bu yüzden Papa’nın Irak ziyaretini sadece sevabına yapılan bir iş
gibi görmek fena hâlde aldatıcıdır. Papa’yı Batı sömürgeciliğinin beyaz
elbiseler giyinmiş, ağzında barış-diyalog, elinde İncil olan aldatıcı bir
temsilcisi görmek daha gerçekçidir.
Papa’nın ayinleri ABD eliyle Irak’ta işlenen katliamları örtmeye ve
unutturmaya yetmeyeceği gibi, Papa karşısında suçluluk ve ezik hâliyle yer alan
Sistani’nin çabalarının Irak’ta ABD ve İran işgalini kalıcı hâle getirmesi
şüphelidir.