2021 yılı Mart ayının
gelmesiyle beraber yirmi birinci yüzyılın ilk pandemi
süreci birinci yılını tamamlamış bulunuyor. 2020 Mart ayında ilk vakaları gören
ülkemiz, sürecin yıl dönümünde mücadelesini sürdürüyor.
Bu
konu üzerine nice yazıların yazıldığından haberdarım, lâkin bu öykünün
karakterlerinden biri olarak pek çoklarını okumaya yeltenemiyorum. Fakat bunun
yanı sıra, daha öncesinde bu hususa dair bir çalışma yapmamış olan ben, virüsün
yıldönümüne atfen geçtiğimiz seneyi gözden geçirmek arzusunda bulundum.
Koca
bir yılı tüm zorluklarıyla geride bırakan bizler, bu süreç sayesinde kendimize
dair daha öncesinde tanımıyor olduğumuz bir yüz ile tanışmış olduk. Bu yüz kimi
zaman sürecin zorluğuna zorluk kattı, kimi zamansa yeni bir soluk olup
karşımızda beliriverdi. Öncelikle bu yeni tanışılan yüzün sunduğu zorluklardan
bahsetmeyi diliyorum.
İlk
olarak pandeminin bireyler üzerinde tesirde bulunduğu “takıntılı olmak, geçmişte
takılı kalmak ve sorgulamak” hâlleri listelenebilir.
Malûm,
takıntılı olmak hâli kişilerde titizliğin bir abartısı şeklinde etki ederken,
bunun yanı sıra dünya genelinde ve kişisel hayatta yaşananlar üzerinde çokça
düşünme olarak etkisini gösterdi. Sık sık yıkanan eller, dışarıdan dönüldüğünde
buzdolabına konulmazdan evvel sudan geçirilen mutfak ürünleri ve dezenfekte
edilen telefonlar, tüm bunlar ve niceleri özüne bakıldığında aklımızı derinden
derine olabildiğince meşgul eden ve farkında olarak veyahut olmayarak bizleri
yoran hususlardan yalnızca bazılarıdır.
Bu
etkenlere ilâveten zihin, rutin yaşamın içerisinden de optimum koşullarda
bulunsa da kendi yoğunluğuna katmayacağı kimi hususları meşguliyetine ilâve etmektedir.
Kişi yapmayı plânladıklarını tekrar ve tekrar gözden geçirmekte, yakın geçmişte
yaptıklarına dair ise derin düşüncelere dalmakta ve hâliyle bu durum bireylerde
ruhsal bunalımlara yol açmaktadır.
Şahsî
gözlemlerimce bizleri zorluklarla karşı karşıya bırakan bir diğer olgu da
listemizde yer aldığı gibi geçmişte takılı kalmak hâlidir. Bu durum kolaylıkla
bu üç madde arasındaki en zehirli madde olarak nitelendirilebilir. Nedeni ise, geçmişte
takılı kalan kimsenin ânı yaşamakta güçlük çekiyor ve geleceğe bakışında yer
yer hasarların bulunuyor olmasıdır.
Evet,
pandemi birçoğumuzu sıkça bundan önceki yıllarımızı anmaya itmektedir fakat bu
anmalar, yaşadığımız ânın yaşanışını engeller tesirde bulunuyorsa önü
ehemmiyetle alınmalıdır.
Geçmişte
takılı kalmaya dair bir diğer bakış da anıların zaman ve mekânla beraber
yazılır olmasıdır. Bir yıldır aynı mekânda olmak, geçtiğimiz sene bu zamanlarda
solunan bir bahar havasıyla, giyilen bir çift ayakkabıyla, dinlenilen bir
müzikle geçmişe dönmeye yol açmaktadır. 2018 yılı Mart ayında bireyler günün
herhangi bir zamanında 2017 yılının baharını tekrar yaşarcasına hatırlamazken,
günümüzde bir önceki yılların baharları alelâde bir anda kendini tekrar
yaşatabilmektedir. Bu da günümüzde yaşanan her ânın aynı mekânda yazılmasından
kaynaklanmaktadır. Kitaplar hep aynı ortamda okunmakta, filmler hep aynı yerde
izlenmekte, yapılan muhabbetler hep aynı odalarda yapılmakta, giyilen
kıyafetler de hep aynı yerde giyilmektedir.
Son
madde ise sorgulamak hâlidir. Bahsinde bulunduğum sorgulamak hâli, hem
süregelen düzeni, hem de kişinin kendi benliğini sorgulaması temeline sahiptir.
İçerisinde olduğumuz bu durum dâhilinde düzeni sorgulamak pek çoklarının
isyanını beraberinde getirmektedir. Kendi benliğini sorgulamak ise çok daha
büyük bir önem taşımaktadır. Bir açıdan bu sorgulayış önceki maddelerden
birinde de vurgulamış olduğumuz hususu yani takıntılı olmak hâlini de beraberinde
getirmektedir. Fakat bu etkene takıntı olgusu haricinde bakacak olduğumuzda,
benliğe ithaf edilen sorgunun getirdiği buhranın ardında bireye tesirde
bulunacak bir yarar da yatmaktadır.
Tanıştığımız
bu yüzün yeni bir soluk olup karşımızda belirivermesi ise bizleri ayakta tutan
asıl şeylerden yalnızca biridir.
Bir
önceki yıllarda sahibi olduğumuz günlük koşuşturmacalarımız arasında
vakitsizlikten yakınırken, bu süreçte dilediklerimizi gerçekleştirebilmek adına
bolca vakit bulabilmemiz, dönemin pozitif yaklaşımlarından birini sunmaktadır.
Daha önce kaos ortamında daha telâşlı bir ben ile karşılaşmayı beklerken
kaygılarını kontrol altına alabilmeyi başarmış ve istediklerini tamamlamaya
odaklanmış bir yüzle karşı karşıya gelmek mümkündür. Bu koşullarda kendini
anlama çabası içerisine girmek ve bulunan anlama sevgiyle kucak açmak, soluğu
tazeleyecek ve zorlukların buhranını dinginleştirecektir.
Daha
önce bu kadar uzun bir müddet evinde, kendisiyle baş başa kalmamış olan birey,
elbette benliğine dair yeni şeyler keşfedecek, zorluklar çekecek ve
soluklanacaktır.
Dilerim
ki bu yıldönümü ardından yaşadığımız tüm zorluklar nihayete erer ve aldığımız
soluklar daha da ferahlar.
Yeni tanıştığımız yüzlerin benliğimize iyi gelmesi dileğiyle…