TAKVİM yaprakları
2019’un son gününü gösterdiğinde muhtemelen hepimiz evlerimizde, rahat
koltuklarımızda televizyon izliyorduk. Yılın son günü olsa dahi çoğumuz muhtemelen
akşam haberlerine bir göz atmışızdır. Malûmunuz, yılın son gününde, haber
bültenlerinde genellikle yeni bir şey söylenmez. Klişe sayılabilecek üç beş
dakikalık birer özet, sansasyonel bir iki ön başlık, oldu bitti.
Haberleri
izlemek için koltuğa oturduğumda, itiraf edeyim, benim de taze bir haberden
ümidim yoktu. Ama öyle olmadı. Sıra dünyadan başlıklar bölümüne geldiğinde, Çin’in,
Wuhan kentinde ortaya çıkan gizemli ve yeni bir virüs tanısı ile Dünya Sağlık Örgütü’ne
başvurduğunu okudu haber spikeri. İlk başta zatürre benzeri bir hastalık olduğu
düşünüldü. Sonrasında virüsün bugüne kadar görülmemiş etki ve kuvvette olduğu
tespit edildi. Lâtince “taç” anlamına
gelen “Korona” isimli virüsten böylece haberdar olmuş olduk.
İlerleyen
günlerde Çin’deki ilk vakanın 17 Kasım 2019’da görüldüğü söylendi. Bizler uzun bir
müddet bu illetin Çin menşeli olduğunu düşünürken, aslında Ekim 2019’da yani
Çin’deki ilk vakanın bir ay öncesinde İtalya’nın Lombardiya bölgesinde Koronavirüse
rastlandığını öğrendik.
Velhasıl,
itiraf edelim, işlerin bu noktaya varacağını hiçbirimiz öngöremedik. Dünya,
salgınla birlikte âdeta başka bir yörüngeye girdi. Kapanan işyerleri, evden
çalışma, sokağa çıkma yasakları, kısmî ve tam kapanma derken kendimizi hayâl
bile edemeyeceğimiz karamsar bir ortamda bulduk. Ülkemiz de salgından nasibini
aldı. Hemen hemen her ülke benzer süreçlerden geçti, halâ geçiyor.
Malûm,
Temmuz ayındayız. Mevsim yaz. Güneş en tepede. Havada tatil kokusu var. İyi hoş
da, Koronavirüs tablosunda rakamlar her geçen gün iyiye gitse bile tatile
çıkmak için gerekli şartlar oluştu mu? Pandemi sonrası tatil anlayışı nasıl
değişti? Hijyenik hassasiyetlerin ön plânda olacağı gelecekte hangi tatil
konsepti revaçta olacak? Gelin, yakından göz atalım…
Değişen
koşullar ve değişen anlayış
Öncelikle
hijyen koşulları, tatilde olmazsa olmazımız hâline geldi. Pandemi öncesinde de
tatil alışkanlıklarımız için hijyenik bir yerde konaklamak hepimizin arzusuydu
ama Koronavirüs sonrasında temizlik, hayatî bir önem taşımaya başladı. Sosyal
mesafenin ve temizliğin kritik önem taşıdığı bu süreçten sonra yavaş yavaş
seyahat etmeye başlayacak kişilerin bir tesiste rezervasyon yaparken dikkat
edeceği en önemli kriter, tesisin temizliği ve alınan hijyen önlemleri olacak.
Tesisin
genel alanlarının ve odalarının düzenli olarak detaylıca dezenfekte edilmesi,
tesis personelinin bu durum hakkında eğitilmesi, odalara kişisel dezenfektan
temininin yapılması neredeyse zorunlu bir hâl aldı. İlerleyen günlerde oda
kartı, kumanda gibi kişiselleştirilmiş araç ve gereçlerin dijital ortamda
sunulmasının gündeme geleceğini düşünüyorum. Çünkü herkes, teması minimize
etmeye çalışacak.
Mevcut durumda hizmet vermeye devam eden tesislerin gelen konukların ateşini sık sık kontrol etmesi, genel alanlara el dezenfektanı konulması ve tesislerin çeşitli noktalarına bilgilendirici duyuruların asılması, zaten hâlihazırda alınan önlemler arasında yer alıyor.
Güvenli Turizm
Sertifikası’nı daha önce duymuş muydunuz? Pandemi
sonrasında pek çok insan bu sertifikadan haberdar oldu. Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın verdiği Güvenli Turizm
Sertifikası’nın en önemli maddeleri arasında hijyenle ilgili konular yer alıyor.
Ülkemizin gözde tatil beldelerinde yerli ve yabancı turistlere hizmet veren
oteller bu sertifikayı alabilmek için hijyen önlemlerini ve tedbirlerini arttırdılar.
Artık tatilciler bir otele gitmeden önce o otelin Güvenli Turizm Sertifikası’na sahip olup olmadığını araştırıyorlar.
Sertifikası olmayan otel tercih edilmiyor.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı bu yaz otel bazında yapılacak denetimlerde hijyenik koşulların
sağlanması noktasında taviz verilmeyeceğini açıkladı. Hijyenik kurallara
uymayan tesisler için yaptırımlar uygulanacak. Bu, işin resmî boyutu. Bir de
madalyonun öbür yüzü var: Sosyal medya ve internet siteleri… Hijyenik
yeterliliğe sahip olmayan, müşterileri nezdinde sınıfta kalan her otel ve tesis,
sosyal medyadaki olumsuz yorum ve negatif tavsiyelerden nasibini alacak. Tatil
severler hijyene pandemi sonrasında her zamankinden daha fazla dikkat ettikleri
için otel tercihlerini yaparken konuk yorumlarını da okuyacaklar. Bu noktada
hijyen açısından olumsuz yorum alan otelleri kötü günler bekliyor. Özellikle
çocuk dostu oteller için temizlikle ilgili yorumlar çok daha önemli olacak.
Ebeveynler çocuklarının sağlığı için konaklayacakları otelin temizlik konusunda
kusursuz olmasını isteyecekler.
Genel
anlamda otel tercihlerinde çok büyük etkisi olan sosyal medya ve internet
sitelerindeki yorumların, otellerin hijyen tedbirleri üzerinde belirleyici rol
oynayacağından şüphe yok.
Geçtiğimiz
yıl yeni normalleşme dönemiyle hayatımıza giren HES kodu, ilk olarak şehirlerarası
toplu ulaşım araçları için kullanılıyordu. Daha sonrasında kamu daireleri,
AVM’ler, şehir içi ulaşım araçları ve oteller için de kullanılmaya başlandı.
Otel rezervasyonlarında belirtilen HES kodu sayesinde tesisler, konuklarının
risk durumlarını kontrol edebiliyor ve olumsuz durumlarda önceden haberdar olup
buna göre aksiyon alabiliyorlar. Covid-19’un hayatımızdaki etkileri tamamen
ortadan kalksa bile HES kodu kullanımı bir süre daha devam edecek gibi
görünüyor.
Ülkemizin
her bir köşesi cennet bahçesi; tarihî yapıları ve doğal güzellikleriyle âdeta
bir açık hava müzesini andırıyor. Pandemi sonrasında eski tip otel konseptinin
popülaritesini yitireceği, tatillerin olabildiğince kalabalıktan uzak ve
doğayla iç içe olan yerlerde geçirileceği öngörülüyor. İnsanların doğa ile baş
başa tatil konseptini tercih edecek olmasının en önemli sebebi hijyen.
Bildiğimiz üzere açık havada virüslerin yayılma olasılığı asgarî düzeye iniyor.
İnsanlar böylelikle tatilin biricik amacı olan bedeni ve ruhu dinlendirme
eylemi süresince en azından bir de virüslerle kendilerini meşgul etmemiş oluyorlar.
Bir
diğer sebepse özellikle evlerimizde kapalı kaldığımız süre boyunca açık havaya
olan özlemin hâd safhaya ulaşması. Bu yüzden doğa içerisinde konumlanmış tesislerin
tercih edilmesi anlaşılabilir bir seçim. Temiz havadan ve güneş ışığından uzak
kalmak herkesi olumsuz yönde etkiledi ve insanlar ellerine geçen ilk fırsatta
kendilerini doğanın kucağına bırakacaklar. Müşterilerine tek veya iki katlı
yapılarda konaklama fırsatı sunan ağaç evlere kurulmuş bungalov oteller, 2021
yazı için şimdiden en çok tercih edilen konaklama türleri arasında.
Koronavirüs
etkisini azaltsa ya da tamamen bitse bile tatil severler bir süre daha
kalabalık ve büyük otellere gitmeyi tercih etmeyebilirler. Kişisel olarak
israfı teşvik ettiği için şiddetle karşı çıktığım açık büfe konseptinin yavaş
yavaş gözden düştüğünü büyük bir mutlulukla söylemek isterim. Çok şükür, şer
gibi görünen bir şeyden hayra ulaşmış oluyoruz. Pandemi koşullarında artık hiç
kimse, herkesin kendi elleriyle tabağına yemek koyduğu toplu yemek sunumlarını
istemiyor. İhtiyaçtan fazlasının tabaklara doldurulduğu, sonrasında neredeyse
bir iki çatal alınıp dolu tabakların çöpe gittiği açık büfelerin inşallah
sonuna gelmişizdir.
Huzur
ve sükûnet arayan tatilciler, konaklama için kendilerini evlerinde gibi
hissedecekleri butik otelleri eskisinden daha fazla tercih edecekler. Turizm
cenneti ülkemizde zaten fazla sayıda butik otel vardı ama artan talebi
karşılamak için popüler tatil bölgelerinde yeni butik otellerin açıldığını
göreceğiz bu süreçte.
Dağcıları
ve karavancıları da unutmamak lâzım. Mis gibi temiz havasını soluyacağınız dağların
eteklerinde kurulu oteller, deniz kenarlarında ya da orman içindeki kamp ve
karavan tatilleri de tatilciler arasında popüler seçenekler olarak ön plâna
çıkacak. Doğayla baş başa zaman geçirmeye olanak sağlayan kamp alanlarında talep
patlaması var. Koronavirüs sonrasında da daha fazla seyahat severin kampçılığı
deneyimleyeceği aşikâr. Karavanlar bir yere bağlı kalmadan tatil yapma fırsatı
sağladığı için tatillerinde özgür olmayı seven tatilciler karavanları tercih
edecekler.
Tatil
süreleri de pandemiden nasibini alacak. Genellikle yılda bir ya da iki kez
tatil yapma imkânı bulan kişilerin ortalama 7-10 gün olan tatil süresinin
pandemi sonrası dönemde değişeceği öngörülüyor. Tatiller daha çok 3-4 günlük
sürelere indirgenmeye başlandı ve genellikle de hafta sonları ile
birleştiriliyor.
Görüleceği üzere, önümüzdeki dönemde turizm sektöründe kartların yeniden dağıtılacağı bir döneme giriyoruz. Hijyenin ve sosyal mesafenin ön plânda tutulduğu, açık hava ve doğaya nazır mekânların tercih edileceği ve de sürenin kısalacağı pandemi sonrası tatil koşullarında ülke turizminin bu süreçten de inşallah alnının akıyla çıkmasını umuyoruz.