Pandemi ne getirdi?

Mikroskop altında zor görülebilen iki hücreyi, hücrelerde kemik, kemik içinde ilik, et, damar, sinir, kol, bacak, kulak, göz, diş, dudak, el, ayak ve bir de ruh ve nefs ile anne rahminde var eden de Allah, mikroskop altında zor görülebilen ama dev gibi adamı yerden yere çalan, solunum yollarını tıkayıp nefessiz bırakan mikrobu musallat edip öldüren de Allah’tır.

YIL 2019… Çin’in Wuhan kenti… Haberlere göre hızla yayılan bir salgın hastalık başladı. Belirtileri nefes alamama ve eklem yerlerinde şiddetli ağrı… Virüsün adı, Corona... Ve müdahale: Şehir tümden karantina altına alındı. Giriş çıkış yasaklandı!

Salgını durdurmayı başarabildiler mi? Hayır! Zira hastalık çok bulaşıcı… Neden oldu, kim yaptı, nasıl önlenecek, ekonomik ve siyâsî etkileri nelere mâl olacak?

İlk tepkiler şöyleydi: “Dünyada krallığını ilân iddiasındaki Evanjelist yapı bu virüsü üretti ve yaydı. Maksadı, ‘Dünya nüfusu çok kalabalık, yeterli hâle gelmesi için nüfusun azaltılması gerekiyor’…” (Ki bu iddia doğru olsa gerek. İmâl eden, adını da koymuş: Covid-19.)

Ekonomiye etkisi şöyle oldu: Üretim ve yatırımlar durdu, işsizlik arttı. Kelime haznemiz Corona, Covid-19,  pandemi ve semptom gibi yeni kelimeler kazandı.

Siyâsete etkisi ise şöyle: Oluşan kaos ortamını yönetmek her yiğidin harcı değil! Böylece medeniyetlerin çapı ortaya çıktı. Tek dişi kalmış nitelikli medeniyet canavarı “yaşlılarını ölüme terk ederken”, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen medeniyet ise dinine ve diline bakmaksızın tüm insanlara yardım malzemeleri gönderdi. Farkı fark ettik!

Nerede başladı salgın? Çin… Ve Çin, küresel sermayenin ucuz emek nedeni ile çöktüğü alan… Yaşamak için her türlü canlıyı yiyerek tüketen insanların diyarı… Bir nevi şeytanın çocuklarının toplanma üssü…

Çalışma yapılmış mıdır? Yapılmıştır. Allah (cc) yarattığı her şeyi vesileler ile yaptırır. “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunuzu affeder.” (Şûrâ, 30.) Yani insan yapıp ettiklerinin karşılığını alır. Bu gerek hayrolsun,  gerekse şer…

Ve dünya, şimdi kocaman bir hapishane!

Müslüman bu olaya nasıl bakmalı?

Şeytan huzurdan kovulduğunda, insanın Cennet’i yeniden kazanması konusunda imtihan vesilesi olmak için, “Rabbim! Öyleyse insanların yeniden diriltileceği güne kadar bana mühlet ver” dedi (Hicr, 36). Allah, “vakti bilinen bir güne kadar mühlet verilmiş olanlardansın” buyurdu (Hicr, 37-38). İblis, “Rabbim! Benim sapmama imkân verdiğin için, yemin olsun ki, ben de yeryüzünde onlara (günahları) şirin göstereceğim ve onların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım” dedi (Hicr, 39), “Aralarından senin kulların hâriç” (Hicr, 40). Allah buyurdu: “Şüphesiz, sapıklardan sana uyacak olanlar dışında kullarım üzerinde senin bir hâkimiyetin olmayacaktır!” (Hicr, 42)

Bu âyetlerden anlaşılacağı üzere, “Müslümanım” diyenler olarak Müslüman olacak ve bu olaya Kur’ân ve Sünnet ölçüsünden bakacağız. Yeniden diriltileceğimiz hesap gününe tam iman edeceğiz.

“Pandemi bize neleri getirdi, neleri aldı ve neden aldı?” sorularına cevabımız ise şudur:

Ne getirdi? Ölüm, ayrılık, özlem… Neden? Lûtfedilen nimetlere nankörlük edip selâmlaşmayı bıraktık, güvenmeyi unuttuk… Pandemiden nasıl kurtuluruz? Birinci şart: “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara, 195) mucibince, “Bulaşıcı bir hastalık zuhur ettiğinde bulunduğunuz yeri terk etmeyin, dışarıdan gelenlere müsade etmeyin” hadisini uygulayacağız. Böylesi musibetlerin bir daha yaşanmaması için mottomuz belli: Temizlik, maske, mesafe! Yani her hâlimizle maddî-mânevî temizlik... Maddî olarak ağzımızı, burnunuzu, ellerimizi temizlerken mânevî mânâda ağzımızı kötü sözden, burnunuzu pis kokudan, ellerimizi harama uzatmaktan koruyacağız. Bu, şu anlama da gelir: Maskeyi ve mesafeyi çirkinliklere karşı engel ederek, “Muhakkak ki, Allah adâleti, ihsanı, akrabaya vermeyi emreder. Çirkin işleri (edepsizlik, fuhşiyat), kötülük (münker) ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir” (Nahl, 90) emrini yerine getirmeliyiz. Yani kaybettiğimiz değerlerimizi bulmak için “İyiliği emredip, kötülükten engelleyiniz” hadisini rehber edineceğiz. Komşularımızı hoşnut edeceğiz, sıla-i rahimi (akrabaya ziyareti) sıklaştıracağız.

“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O Azîz'dir,  Rahîm’dir” hükmünü, sınavda olduğumuzu unutmayacağız.

Heykeltraş Mikelanjelo’ya sormuşlar: “Böylesi güzel heykelleri nasıl yapıyorsunuz?” Cevabı şu: “Benim yaptığım, sadece murcuma çekiç ile vururken kıvrımlara gelince durmak…”

Mikelanj taşın içini gördü, arkasını göremedi. Bizse arkasını görelim. Taşın içine heykeli saklayan Allah’tır (cc). Yapmaya vesileler yaratan O’dur. Bizden istenen, vesileleri kullanmak, onları rab edinmemektir. Yani virüsleri (mikropları) kendi ellerimizle kendimize düşman değil, belki işlediğimiz günahların dünyada çekeceğimiz kefaretleri olarak kabul edip teselli görmektir. Zira yaratan da O, öldürüp, yapıp ettiklerimizden hesaba çekecek olan da O’dur.

Kısaca demem o ki, mikroskop altında zor görülebilen iki hücreyi, hücrelerde kemik, kemik içinde ilik, et, damar, sinir, kol, bacak, kulak, göz, diş, dudak, el, ayak ve bir de ruh ve nefs ile anne rahminde var eden de Allah, mikroskop altında zor görülebilen ama dev gibi adamı yerden yere çalan, solunum yollarını tıkayıp nefessiz bırakan mikrobu musallat edip öldüren de Allah’tır.

Tekerrür etmemesi için, Allah (cc) basiretimizi açık etsin. (Âmin.)

Selam ve duâ ile…