
YIL 2019… Çin’in Wuhan
kenti… Haberlere göre hızla yayılan bir salgın hastalık başladı. Belirtileri
nefes alamama ve eklem yerlerinde şiddetli ağrı… Virüsün adı, Corona... Ve
müdahale: Şehir tümden karantina altına alındı. Giriş çıkış yasaklandı!
Salgını
durdurmayı başarabildiler mi? Hayır! Zira hastalık çok bulaşıcı… Neden oldu,
kim yaptı, nasıl önlenecek, ekonomik ve siyâsî etkileri nelere mâl olacak?
İlk
tepkiler şöyleydi: “Dünyada krallığını ilân iddiasındaki Evanjelist yapı bu
virüsü üretti ve yaydı. Maksadı, ‘Dünya nüfusu çok kalabalık, yeterli hâle
gelmesi için nüfusun azaltılması gerekiyor’…” (Ki bu iddia doğru olsa gerek.
İmâl eden, adını da koymuş: Covid-19.)
Ekonomiye
etkisi şöyle oldu: Üretim ve yatırımlar durdu, işsizlik arttı. Kelime haznemiz
Corona, Covid-19, pandemi ve semptom
gibi yeni kelimeler kazandı.
Siyâsete
etkisi ise şöyle: Oluşan kaos ortamını yönetmek her yiğidin harcı değil!
Böylece medeniyetlerin çapı ortaya çıktı. Tek dişi kalmış nitelikli medeniyet
canavarı “yaşlılarını ölüme terk ederken”, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”
diyen medeniyet ise dinine ve diline bakmaksızın tüm insanlara yardım malzemeleri
gönderdi. Farkı fark ettik!
Nerede
başladı salgın? Çin… Ve Çin, küresel sermayenin ucuz emek nedeni ile çöktüğü
alan… Yaşamak için her türlü canlıyı yiyerek tüketen insanların diyarı… Bir
nevi şeytanın çocuklarının toplanma üssü…
Çalışma
yapılmış mıdır? Yapılmıştır. Allah (cc) yarattığı her şeyi vesileler ile
yaptırır. “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle
işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunuzu affeder.” (Şûrâ,
30.) Yani insan yapıp ettiklerinin karşılığını alır. Bu gerek hayrolsun, gerekse şer…
Ve
dünya, şimdi kocaman bir hapishane!
Müslüman
bu olaya nasıl bakmalı?
Şeytan
huzurdan kovulduğunda, insanın Cennet’i yeniden kazanması konusunda imtihan
vesilesi olmak için, “Rabbim! Öyleyse insanların yeniden diriltileceği güne
kadar bana mühlet ver” dedi (Hicr, 36). Allah, “vakti bilinen bir güne kadar
mühlet verilmiş olanlardansın” buyurdu (Hicr, 37-38). İblis, “Rabbim! Benim
sapmama imkân verdiğin için, yemin olsun ki, ben de yeryüzünde onlara
(günahları) şirin göstereceğim ve onların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım”
dedi (Hicr, 39), “Aralarından senin kulların hâriç” (Hicr, 40). Allah buyurdu:
“Şüphesiz, sapıklardan sana uyacak olanlar dışında kullarım üzerinde senin bir
hâkimiyetin olmayacaktır!” (Hicr, 42)
Bu
âyetlerden anlaşılacağı üzere, “Müslümanım” diyenler olarak Müslüman olacak ve
bu olaya Kur’ân ve Sünnet ölçüsünden bakacağız. Yeniden diriltileceğimiz hesap
gününe tam iman edeceğiz.
“Pandemi
bize neleri getirdi, neleri aldı ve neden aldı?” sorularına cevabımız ise
şudur:
Ne
getirdi? Ölüm, ayrılık, özlem… Neden? Lûtfedilen nimetlere nankörlük edip selâmlaşmayı
bıraktık, güvenmeyi unuttuk… Pandemiden nasıl kurtuluruz? Birinci şart: “Kendi
ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara, 195) mucibince, “Bulaşıcı bir
hastalık zuhur ettiğinde bulunduğunuz yeri terk etmeyin, dışarıdan gelenlere
müsade etmeyin” hadisini uygulayacağız. Böylesi musibetlerin bir daha
yaşanmaması için mottomuz belli: Temizlik, maske, mesafe! Yani her hâlimizle
maddî-mânevî temizlik... Maddî olarak ağzımızı, burnunuzu, ellerimizi
temizlerken mânevî mânâda ağzımızı kötü sözden, burnunuzu pis kokudan,
ellerimizi harama uzatmaktan koruyacağız. Bu, şu anlama da gelir: Maskeyi ve
mesafeyi çirkinliklere karşı engel ederek, “Muhakkak ki, Allah adâleti, ihsanı,
akrabaya vermeyi emreder. Çirkin işleri (edepsizlik, fuhşiyat), kötülük (münker)
ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir” (Nahl, 90) emrini
yerine getirmeliyiz. Yani kaybettiğimiz değerlerimizi bulmak için “İyiliği emredip,
kötülükten engelleyiniz” hadisini rehber edineceğiz. Komşularımızı hoşnut
edeceğiz, sıla-i rahimi (akrabaya ziyareti) sıklaştıracağız.
“O
ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı
yaratmıştır. O Azîz'dir, Rahîm’dir”
hükmünü, sınavda olduğumuzu unutmayacağız.
Heykeltraş
Mikelanjelo’ya sormuşlar: “Böylesi güzel heykelleri nasıl yapıyorsunuz?” Cevabı
şu: “Benim yaptığım, sadece murcuma çekiç ile vururken kıvrımlara gelince
durmak…”
Mikelanj
taşın içini gördü, arkasını göremedi. Bizse arkasını görelim. Taşın içine
heykeli saklayan Allah’tır (cc). Yapmaya vesileler yaratan O’dur. Bizden
istenen, vesileleri kullanmak, onları rab edinmemektir. Yani virüsleri (mikropları)
kendi ellerimizle kendimize düşman değil, belki işlediğimiz günahların dünyada
çekeceğimiz kefaretleri olarak kabul edip teselli görmektir. Zira yaratan da O,
öldürüp, yapıp ettiklerimizden hesaba çekecek olan da O’dur.
Kısaca
demem o ki, mikroskop altında zor görülebilen iki hücreyi, hücrelerde kemik,
kemik içinde ilik, et, damar, sinir, kol, bacak, kulak, göz, diş, dudak, el,
ayak ve bir de ruh ve nefs ile anne rahminde var eden de Allah, mikroskop
altında zor görülebilen ama dev gibi adamı yerden yere çalan, solunum yollarını
tıkayıp nefessiz bırakan mikrobu musallat edip öldüren de Allah’tır.
Tekerrür
etmemesi için, Allah (cc) basiretimizi açık etsin. (Âmin.)
Selam
ve duâ ile…