Oyunlar kuracak Türkiye yakındır!

Özellikle geçtiğimiz ay TSK envanterine giren Akıncı TİHA, sahip olduğu muhabere kabiliyeti ve silah gücü bakımından emsâlsiz bir silahtır. Bu silah ile Türkiye, artık terörle mücadelede menzil kısıtını aşmıştır. Akıncı ile 2 bin 500 ilâ 3 bin kilometre çapında bir alana operasyon yapma aşamasına geçmiş olan Türkiye’yi artık sahada durduracak herhangi bir gücün olmadığı alenen görülüyor. Bana öyle geliyor ki, terör örgütünün kırk yıllık cânileri olan dinozor lider kadroyu imha etmek Akıncı’ya nasip olacaktır.

YİRMİ birinci asrın yükselen güçlerinden biri de Türkiye olacaktır. Hegemonik gücün Avrupa’dan Asya’ya kaydığı bu yüzyılda, Asya’da küresel ölçekte üç büyük güç hüküm sürecektir. Bu güçlerden biri Çin, diğeri Rusya ve üçüncüsü Türkiye’dir.

Ancak Rusya’nın süreç içerisinde Türkiye’nin gerisinde kalacağına şüphe yoktur. Bunun nedenlerinden biri, Rusya’nın derinlikli bir ekonomik üretim kapasitesinin yokluğu, diğeri de yakın gelecekte nüfusunun yarısını Müslümanların teşkil edeceği gerçeğidir.

Türkiye’ye gelecek olursak… Türkiye’nin önüne, coğrafî konumu ve tarihî mirasından dolayı mükemmel fırsatlar gelmek üzeredir. Türkiye’nin bu fırsatları yetkin bir biçimde değerlendirmesi için yapması gereken ilk şey, yakın bekâ hattı tâbir edilen güney sınırlarındaki tehditleri bertaraf etmektir.

Peki, nedir bu tehditler? Elbette ABD ve AB’nin kırk yıldır eğitip donatarak karşımıza koyduğu kukla PKK terör örgütü ve bu kukla terör örgütüne benzer DEAŞ gibi yapılar…

Yetti mi? Hayır! Güneyimizde bunlara ilâveten bir de İran’ın Şiilik afyonuyla mankurtlaştırdığı Haşdi Şabi ve Hizbullah gibi milis terör grupları var. Ayrıca İdlip içinde Körfez ülkeleri namına çalışan bazı marjinal grupları ve en sonunda da ülkeyi gözünü kırpmadan ateşe veren bir rejimi dikkate almakta fayda var.

Bu sayılan grup ve yapılar içinde Türkiye’yi en çok ilgilendiren sorun, ABD ve AB kaynaklı olan PKK ve türevleridir. Türkiye’nin birinci önceliği, kökü dışarıda olan bu sorunu yok etmektir. Malûmdur ki, bu sorunu ortaya koyanlar gizli ve açık ajandalarla Türkiye’yi bu yapay sorun üzerinden dizayn etmeye çalıştılar. Ülkeyi ekonomik ve siyasal açıdan istikrarsızlaştırmak ve askerî açıdan kısa ve güdük bırakmakta hep bu tür yapıları baskı aracı olarak kullandılar.

Ancak ne zaman ki Türkiye bu prangalardan kurtulmak istedi ve bu isteğin kestiği faturaları ödedi, işler tersine dönmeye başladı. Türkiye çok yerinde ve doğru bir hamleyle savunma sanayiinde büyük devlet olma vakarına yaraşır bir üretim yapmaya başladığı andan itibaren içte ve dışta dengeleri değiştirmeye başladı.

Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Afrin Harekâtlarının ardından Kuzey Irak’ta giriştiği ve hâlen bir dantela gibi nakış nakış işleyerek tamamlama sürecine getirdiği Pençe-Şimşek ve Pençe-Kartal Operasyonları, yukarıda söylediğimiz ilk bekâ hattı olan güney sınırlarının tehditlerden arındırılmasını amaçlamaktadır.

Bu “yakın bekâ hattı” tanımı, Türkiye’nin güneydoğu sınırlarının tamamını içeren bir tanımdır. Türkiye bu amaçla yapay zekâ ve dijital dönüşüm çağını tam yerinde yakalayarak klasik savaş konseptlerini temelden değiştiren bir silah sistemi olan mâliyet-etkin SİHA’ları üretip devreye sokarak oyunun kurallarını değiştirdi.

Bu nitelikli silah sistemleriyle terörü içeriden dışarı doğru süpüren Türkiye, terör unsurlarını orada da rahat bırakmayıp tam anlamıyla etkisizleştirmek için terörün belini kıran bir mücadele biçimi olan “Ara, bul, yok et ve yok ettiğin yere yerleş” anlayışına geçti. Bu anlayışın nasıl etkin bir mücadele biçimi olduğu, gelinen süreçte kendisini açıkça gösterdi.

Terör örgütünün Kandil ve mücâvir alanlarda yuvalandığı yerler bir bir ele geçirilerek bölge hâkimiyeti elinden alındı. Bununla da yetinilmedi, terörün insan, finans ve silah kaynaklarına da muazzam operasyonlar yapıldı.

Türkiye’nin asimetrik bir savaş için ürettiği silahlar, terör destekçisi ülkeleri âdeta felç etti. Ellerindeki milyarlarca dolarlık ağır silahlar, Türkiye’nin akıllı SİHA ve son teknoloji ürünü elektronik muharebe vasıtaları karşısında çâresiz kaldı. Türkiye, sahiplerine göstere göstere onların gayr-ı meşru çocuğu olan terör örgütünü Irak’ta bitme noktasına getirdi.

Türkiye, Kuzey Irak’ta bitme noktasına gelmiş olan terör örgütüne son darbeyi indirmeden önce, sahadaki A takımını telef eden psikolojik bir ek mücadele yöntemini daha devreye soktu. Türkiye’nin gelişmiş gözlem ve istihbarat araçları ile sahadaki elemanlarının çalışmalarını birleştirerek yürüttüğü bu mücadele biçimi, terör örgütünün saha liderlerini ortadan kaldırmasına yol açtı. Gittikçe daralan bir çember mantığıyla işleyen bu mücadele, terör örgütünü neredeyse yönetilemez hâle getirdi.

Artık, her gördüğü kamera ve mikrofona şov yapan terör baronları hiçbir yaban hayvanının yaşayamadığı yer altı derinliğine inerek örgüt yönetmeye çalışıyorlar ki bu, sonun başlangıcından başka bir şey değildir zâten! Türkiye, uzak olmayan bir zamanda Kuzey Irak’taki bu kuklalarla mücadelesini muhtemel bir Kandil-Sincar harekâtıyla taçlandıracak ve Kuzey Irak işini çözecektir.

Özellikle geçtiğimiz ay TSK envanterine giren Akıncı TİHA, sahip olduğu muhabere kabiliyeti ve silah gücü bakımından emsâlsiz bir silahtır. Bu silah ile Türkiye, artık terörle mücadelede menzil kısıtını aşmıştır. Akıncı ile 2 bin 500 ilâ 3 bin kilometre çapında bir alana operasyon yapma aşamasına geçmiş olan Türkiye’yi artık sahada durduracak herhangi bir gücün olmadığı alenen görülüyor. Bana öyle geliyor ki, terör örgütünün kırk yıllık cânileri olan dinozor lider kadroyu imha etmek Akıncı’ya nasip olacaktır. 

ABD’nin Afganistan macerasından sonra Suriye macerasına da son vereceğini düşünüyorum. Göstergelere bakınca, bu ihtimâlin uzak olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. ABD’nin böyle bir karar almasının ardında Orta Doğu bölgesindeki önceliklerinin değiştiğini söylemek mümkündür. Artık İsrail’in güvenliği konusu ABD’nin ilk önceliği olmaktan çıkmıştır. Zaten Biden yönetiminin İsrail’e karşı sergilediği mesafeli tutumdan bu tercih değişiminin parametreleri okunabilir.

Türkiye, ABD’nin bölgeden ânî çekilmesinin yaratacağı şoka en hazır ülke olarak görülüyor. Bu hazırlığın yarın sahadaki yansımalarının ilk işaretlerini görmek için, Türkiye’nin Suriye Millî Ordusu bünyesindeki beş askerî yapıyı tek çatı hâline getirmesine bakmak yeterlidir.

Uzak olmayan bir zamanda, Türkiye’nin yakın bekâ hattındaki mücadelesini bitirerek, üzerine oyun kurulan ülke olmaktan çıkıp üzerlerine oyun kuran bir ülke olduğunu göreceğimiz günler yakındır!

ABD’nin dostları olan içerideki siyâsi ve işbirlikçi çevrelere gelince, hüsran ve firar ise onları beklemektedir.