
Oyunun
çocuk gelişimine etkisi
ÇOCUKLARIN oyun oynaması,
oyun, oyuncak, eğlence gibi etkenlerden bahsedildiğinde çoğu insan için bunlar
birer zaman kaybı, boşa zaman öldürmek, boş boş oyalanmak gibi algılanır.
Oyun,
çocuk gelişimini ve de eğitimini destekleyen en temel ve olmazsa olmaz bir gereksinimdir.
Oyunsuz, oyuncaksız çocuk ve çocuk eğitimi düşünülemez. Çünkü oyun oynamak,
çocuğa başka birinin veya birilerinin öğretemeyeceği konuları ve becerileri
kendi deneyimleri ile öğrenerek içselleşmesini sağlar.
Çocukluk
döneminde yeterince yaşa uygun oyuncaklarla oyunlar oynanmalıdır. Çocuk kendi
başına ve arkadaşları ile oyunlar oynamalıdır. Burada kesinlikle ihmâl
edilmemesi gereken bir durum da, çocuğun tek başına veya arkadaşları ile ne
kadar oynarsa oynasın, mutlaka aile bireyleri ile birlikte zaman geçirmesi ve
oyun oynaması gerektiğidir.
“Çocuk oyunla
akıllanır. Oynaya oynaya aklı başına gelir onun. Oyun görünüşte akla uymaz ama
iş böyledir işte” diyen
Mevlâna (Mesnevî, VI/2255), çocuğun
akıllanmasını oyun oynamasına bağlamaktadır. Oyun çocuğun kendini, zihinsel ve
motor becerilerini, dünyayı ve hayatı oluşturan unsurları tanıması, anlaması,
anlamlandırması ve hayata adapte olmasında önemli bir araçtır. Froebel, “Oyun, insan gelişiminin çocukluktaki en
yüksek dışavurumudur” der.
Çocuğun
toplum içindeki yaşamı öğrenmesi çeşitli etkenlere bağlıdır; genetik miras,
ailenin sosyal ve fiziksel geçmişi, eğitim olanakları, ebeveynleriyle ilişkisi
ve oyun oynama olanakları gibi… Çocukların oyunlarını ve oyuncaklarını
küçümseyerek, onları oyundan uzaklaştırarak oyundan ve oyun ortamlarından ayrı
tutmak, onlara faydadan çok zarar verecektir.
İbni
Sina da herkes gibi çocukken oyun oynamayı çok severmiş. Bir gün onun üstün
yeteneklerini sezen bir ihtiyar, sokakta oynayan İbni Sina’ya, “Sen çok akıllı bir çocuksun, ileride
büyük bir bilgin olacaksın. Sana oyun yakışmaz. Git de dersine çalış”
deyince, küçük İbni Sina şöyle cevap vermiş: “Her yaşın bir hâli vardır, ben daha
çocuğum!”
Piaget,
“Oyun, çocuğun en önemli işidir. Oyun,
çocukların kendilerini ve deneyimlerinin ifade şeklidir ve onlar için çok
önemli bir iştir. Çocuk, oyun sayesinde deneyim kazanır, kendini ifade eder,
eğlenir ve önemli olan bir şey yaptığını hisseder. Biz yetişkinlerin onları
tanımasında, bireysel özelliklerinin farkına varmasında, en önemlisi de onlara
nasıl yaklaşmamız gerektiği konusunda bizi yönlendirirler. Bazen biz büyükler
de bu sayede onlardan çok şey öğreniriz. O yüzden oyun, çocuğun bilişsel,
psiko-motor, sosyal-duygusal gibi alanlarına hitap ederken çocuğumuza neyi ne
kadar verdiğimizi gördüğümüz bir geri bildirimdir. Hem çocuk için, hem de
yetişkinler açısından önemli bir iştir” der.
Oyun
oynamak çocuklar için sosyal, fiziksel ve kavramsal gelişim konusunda en iyi
eğitim programıdır. Malzemeleri kullanarak, diğer çocuklarla iletişime geçerek
çevrelerini kontrol etmeyi, rekabet ve eğlence duygusunu öğrenirler. Yapılan
araştırmalar beyin fonksiyonları ile öğrenme arasındaki bütünleşmenin çocuk
gelişimi açısından çok önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Oyun
oynamak, aynı zamanda çocukların dünya ile ilgili temel bilgileri edinmelerinin
bir yoludur. Bu bilgiler daha sonra öğrenecekleri dil, sanat, sosyal bilimler,
matematik ve fen ile ilgili tüm bilimlerin yolunu açar. Çocuklar
bebekliklerinden itibaren basit de olsa oyun oynamayı severler. Bebeklerin
ağlamaları, tekme atmaları, ellerine geçirdiklerini evirip çevirip fırlatmaları,
sürünmeleri, emeklemeleri hep oyundur ve bunların hepsinden zevk alırlar.
Hareket etmek onlara doyum sağlar. Biraz büyüyünce hareketleri daha da artar. Bu
arada çocuklar, büyüklerin davranışlarını gözlemeyi de ihmâl etmezler. Bu
hareketler hem birer oyun, hem öğrenmedir.
Çocuğun
gelişmesinde oyun kadar rol oynayan başka bir eğitim aracı daha
düşünülememiştir. Çocuğun hayatında oyuna düzenli olarak yer verilirse,
yapılması gerekenin yarısının yapılmış olduğu söylenebilir. Ne mutlu evini
fikirlerin uçuştuğu ve çocuklarının öğrenmeye gerçek anlamda tutkuyla
bağlanacakları bir oyun alanı hâline getirenlere!
Çocuğun gelişim alanlarına göre oyunun
etkisi
“Kimin çocuğu
varsa, onunla çocuklaşsın.” (Hadis-i Şerif)
Fiziksel
gelişiminde oyunun etkisi
Oyun
sırasında çocuğun bazı hareketleri sürekli olarak tekrarlaması doğal olarak kas
gelişimini hızlandıracaktır. Koşma, atlama, sıçrama, tırmanma, sürünme gibi
fiziksel güç gerektiren oyunlar da çocuğun dolaşım, sindirim, solunum ve
boşaltım gibi sistemlerinin düzenli çalışmasını sağlamaktadır.
Psiko-motor
gelişimde oyunun etkisi
Psiko-motor
gelişim; fiziksel büyüme ve merkezî sinir sisteminin gelişimine paralel olarak
organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanmasıdır. Bir başka deyişle,
temelinde hareket olan becerilerin kazanılmasını içeren ve doğum öncesi dönemde
başlayıp ömür boyu süren bir süreçtir.
Psiko-motor
gelişim, fiziksel büyüme ve gelişme ile birlikte beyin ve omurilik gelişimi
sonucunda organizmanın isteme bağlı olarak hareketlilik kazanmasıdır. Büyük kas
motor gelişimi ile ince kas motor gelişimini etkilemektedir. Atlama, zıplama,
tırmanma, yoğurma, kesme ve bağlama gibi birçok etkinliğin tekrarlanması,
günlük yaşamda birçok becerinin kazanılmasını sağlamaktadır.
Duygusal
gelişimde oyunun etkisi
Çocuk,
oyun yolu ile gerçek yaşamda kendisini rahatsız eden durumları veya diğer
kişilerle paylaşamadığı olumsuz duyguları ifade edebilir ve bu olayları
sembolik olarak oyuna yansıtabilir. Ayrıca çocuk, oyun sırasında mutluluk,
hüzün, acıma, korku, kaygı, düşmanlık ve güven duyma gibi birçok duygusal
tepkiyi de öğrenebilir. Oyunda anne, baba, kardeş, abla veya öğretmen gibi
birçok rol alarak insanlar arası duygusal ilişkileri de öğrenebilir.
Sosyal
gelişimde oyunun etkisi
Çocuk,
oyunda üstlendiği anne-baba, kız-erkek çocuk gibi rolleri üstlenerek cinsel
kimliğini kazanabilir. Aile içindeki rolleri üstlenerek sorumlulukları,
davranış biçimlerini öğrenebilir, kendine uygun gördüklerini tekrarlayarak
pekiştirebilir.
Oyun,
çocuğun kendine güveni, kendini denetleme, çabuk karar verme, iş birliği yapma,
doğruluk ve disiplini gibi kişisel ve toplumsal alışkanlıklar kazanmasında
etkilidir. Teşekkür etmek, “Günaydın”, “Kolay gelsin” gibi sözel olan veya
sırasını beklemek, konuşan birini dinlemek gibi sosyal kuralları da öğrenir. Doğru-yanlış,
iyi-kötü, haklı-haksız gibi ahlâkî kavramları öğrenebilir.
Zihinsel
gelişimde oyunun etkisi
Oyun,
çocuğa çevresini araştırma, objeleri tanıma ve problem çözme imkânı
sağlamaktadır. Büyüklük, şekil, renk, boyut, ağırlık, sayma, zaman ve mekân
gibi pek çok kavramı eşleştirme, sınıflandırma, sıralama ve problem çözme gibi
birçok zihinsel işlemi öğrenmesini de sağlamaktadır.
Dil
gelişiminde oyunun etkisi
Oyun
sırasında çocuk hem kendisini ifade etmek, hem de karşısındakini anlamak
zorundadır. Oyunu devam ettirebilmek için yönlendirme yaparak, zaman
çekimlerini kullanarak, hayâlî durumları ifade ederek dil gelişimi sağlanır.
Kısaca,
çocuğu oyun sürecinden birdenbire koparmamak, çocuğun oyuncağını kendisinin
seçmesine izin vermek önemlidir. Çocuğun duygusal ve fiziksel yönden
gelişimini sağlayan en doğal öğrenme ortamı oyun zamanıdır.
Doğru
bakmak ve değerlendirmek
Sokaktaki
olumsuz örneklere bakarak bütün çocukları ve gençleri eleştirmek ve suçlamak da
doğru, gerçekçi ve objektif bir değerlendirme yaklaşımı olamaz. Ayrıca
karamsar, olumsuz, eleştirel, suçlayıcı ve öteleyici söylemleri bırakıp
özümüze, çocukluk yıllarımıza dönelim ve o çocukluk günlerimizi filtrelemeden zihnimizde
yaşayalım. O zaman bugünkü gençlere bakışımız değişecektir.
Karamsar
olduğunuzda, herhangi bir çocuğun sıcaklığını hissedin ve onun ellerini tutun.
Yüreğinizle yüreğine dokunun ve gözlerinin içine bakın. Orada tarifsiz ve
nedensiz mutluluğu, saflığı, duruluğu, temizliği ve umudu göreceksiniz.