Oy verme saikleri: Hayır mı, şer mi?

Bir yönetici seçmek vatanı 100 yıl geriye de götürebilir, ileriye de. Bir oy vermek ah da aldırır, dua da. Birbirimize etki ettiğimiz her alanda sorumluyuz. Öfkenin, sen-ben, siz-biz ayrımlarının ne yeri, ne de zamanı. Hizmete, sevgiye, dürüstlüğe ve halis niyete oy verelim inşallah. Vatanın bölünmezliği şiarımız olsun!

“HAYIRLI olanı isteme” anlamına gelen “istihâre” kavramı, TDV Sözlük’te, “Yapılması düşünülen bir işin Allah katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini isteme” mânâsıyla verilmiş.

Her arzu ve beklentinin Allah katında en hayırlı şekilde dizayn edilmesi talebi çok akılcı ve imanî olurdu. Buradaki “-di’li geçmiş zaman” ekiyle kurulan cümlenin nedenine gelirsek…

Acaba kaçımız bir isteğimiz için Yaradan’dan hayırlısını istiyoruz? İllâ istemek, akla da yakın değil oysa. Allah’a tevekkülle, O’ndan gelecek bir hayırla, bazen istenen ve beklenenlerin de aksinin gerçekleşebileceği ve bunun bize daha iyi geleceği hakikatini yok saymamak lâzım.

“İstihâre” demişken…

Peygamber Efendimiz (sav) istihâre duası ve namazıyla birlikte bazı işlerin akıbetinin hayırlı mı, hayırsız mı olacağı hususunda Allah’tan yardım dilememiz gerektiğini de bildirmiştir. İslâmî literatürde genel kabul, dua ve namazla birlikte Allah’tan yardım dilemek, kalbe gelecek duygu ile doğru yönü seçebilme salahiyeti de verecektir. Tabiî bunun yanında istişare de oldukça kıymetli bir kavram. Yine Yaradan’dan hayırlı yolu seçme talebinde olan bir insan, halis niyetle inancına ve ilmine güvenilir yakınlarına danışarak, Rabbinden ilhamla hayırlı istikametlere varabilir.

Pek tabiî istihâre ve istişare yalnızca Allah’a sığınma ve O’ndan hayırlı olanı dileme gayesiyle yapılabilir. Fakat akıbet ne olursa olsun, tevekkülle ve şükürle karşılanmalıdır.

Hâl böyleyken, en inançlı kalplerin bile bu iki yönteme çok az başvurduğunu söylesem… Ve hatta pek çok dil, el açıp Rabbine dua ederken dahi isteklerini sıralamakta ve “Hayır değilse olmasın” diyememektedir. İşte bu cahillik!

İnsan, hakkında hayırlı olmayan bir şeyi neden illâ ister? Sırf, “Ya hayırlı değilse ve yapmamam gerekiyorsa?” endişesiyle istişare etmekten ve istihâreden kaçınan bir kalp, neyi murat etmektedir? Aslolan, hakkımda hayırlı olan ve kalbimize iyi gelecek sonuçlara vasıl olmak değil midir?

İnsanın bu illâ isteme hâli, duygu, düşünce ve bunların götürdüğü eylemler dizi için de geçerli.

Bir seçim sürecine geçirdik. Hâlâ o sürecin bir kesiti üzerinde bulunuyoruz. İnsan hem vatanın tamamı, hem de şahsî beklentileri için doğru adaya oy verme derdinde mi? Hiç olmazsa yapılanları ve yapılacakları ölçüp tarıyor mu? Yoksa yine Allah’tan doğru istikameti talep etmeden ve güvendiği insanlarla istişare etmeden şahsî duygusunun emrinde mi? Ama bunun kölelikten farkını bana kim söyleyebilir?

İnsanın kendi aklına, düşüncesine ve duygusuna tapması, tüm bunların kölesi hâline gelmesiyle eşdeğer. Aklın ve duygunun yanılabilirliği kabul görmeyen bir nefiste bütün tercih istikametleri hüsrana gebedir. İnsan aklı yanılır. Yanılgıyı bertaraf edecek ilk eylem, aklı kullanmaktadır. Fakat akıl, okumadan ve araştırmadan doğruyu elimine edemez. Bu analiz sürecinde insan evvelâ “Kim ne yapmış ve ne yapacak?” sorularını sormalı, güvenilir ve objektif kaynaklardan öğrenmeye gayret etmelidir. Akabinde bütün nefsî tutkularını ve öfkelerini rafa kaldırmalı, şahsiyeti, ailesi ve vatanı adına en verimli olacak yönü tutmalıdır. Şahsî analizlerin ve duyguların yanıltıcı olabileceği esemesiyle, Rabbinden hak yolu talep etmeli, bu hususta el açıp secdeye varmalıdır.

Bilgili, görgülü ve araştırıp okuyan, olaylara geniş açıdan ve çeşitli yönlerden bakabilen zihin sahipleriyle istişare etmelidir. Ancak bütün bu gayretler yoluyla en hayırlı akıbete ulaşmak mümkün olacaktır. Ve neticede ne olacaksa, “Allah’ın murat ettiği bir hayır vardır” diyerek tevekküle sığınacak ve hamd edecektir.

Bir oy verme sürecine daha girmişken, şu kendi duygusuna ve fikrine iman etme garabetini bir köşeye bırakalım da kim gerçekten vatanı için canla başla çalışıyor, kim vatanı bölme derdinde, kim hizmet aşkıyla yanıp tutuşuyor, kim makam peşinde, kim gerçekten bu vatana, insana ve İslâm âlemine hizmet edecek, hem ölçüp biçelim, hem de Rabbimizden yardım dileyelim. O’nun yardımı olmaksızın akıl yürütme, doğruyu eğriden ayırma, hayırlı menzillere varma hayâlleri yıkıma uğrar.

Zira ben de bütün hayatî tercihlerde olduğu üzere siyâsî seçimlerde de hep bu usule uymuşumdur. Araştırmış, okumuş, anlamaya gayret etmiş ve istişare etmişimdir. Ama evvelâ şu duaya el açmışımdır: “Rabbim, benim aklım da, duygum da yanılır. Sen bana doğru olanı, razı olduğun yönü göster ve o doğrultuda hareket etmeyi nasip eyle! (Âmin.)”

Bir yönetici seçmek vatanı 100 yıl geriye de götürebilir, ileriye de. Bir oy vermek ah da aldırır, dua da. Birbirimize etki ettiğimiz her alanda sorumluyuz. Öfkenin, sen-ben, siz-biz ayrımlarının ne yeri, ne de zamanı. Hizmete, sevgiye, dürüstlüğe ve halis niyete oy verelim inşallah. Vatanın bölünmezliği şiarımız olsun!