
Mostar,
Bosna-Hersek
GEÇEN sene Ağustos
ayında Malazgirt Şenlikleri hazırlıkları için Ahlat’a giderken elim verici bir
trafik kazâsında şehit olan Haluk Dursun Hocamız, 2007 yılında yayınladığı “Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk” kitabının
önsözünde şöyle yazmıştı:
“Bu coğrafyayı
yaşayanlar tarihe karıştılar. Ger iye bizim gibi gezerek, dinleyerek, okuyarak
öğrenmeye çalışanlar kaldı. Bu dünyadan bir gün biz de göçüp gideceğiz ama bu
diyarlarla ilgimiz bizden sonraki nesiller ile sürüp gitsin diye bu kitabı ve
kültür coğrafyasını özellikle bütün gençlere, öğrencilere, onların şahsında da
kızım Nilay Dursun’a ithaf ediyorum…”
Bu
sözleri ailece kendimize düstur
edinip, dümenimizi Adriyatik kıyılarına çevirdik. Tarihimizi ve coğrafyamızı
sevdiren Hocamıza Allah rahmet eylesin!
Dubrovnik’e yakın bir yerde tatilimizi yaparken, şehirdeki tarihî ve kültürel yerleri öğrenmek için şehir rehberlerini karıştırdığımız sırada “Bize ait bir şey bulur muyuz?” diye de içimde bir ümit vardı. Venediklilerin 1728 yılında diktiği, Osmanlı ile Venediklilerin sınırını belirleyen taşı bulmak nasibimizde varmış.
Sınır taşı ile ilgili olarak rehberde şu nota yer verilmiş:
“Eski
Ragusa/Dubrovnik Cumhuriyeti topraklarının kuzeybatı kesiminde bulunan ve monolit
olan sınır/hudut taşı, Imotica’dan eski Neum’a giden yolun kenarında yer
alıyor.
Üzerine ‘Confine
Turco Klep 1728’ yazılmıştır. 1715-1718 Osmanlı-Venedik-Avusturya Savaşı’ndan sonra,
Pasarofça Antlaşması ile savaşan taraflar arasındaki barışın, Ragusa/Dubrovnik
Cumhuriyeti topraklarının Türkiye ile doğrudan toprak/bölge bağlantısı
sağlayacağını belirterek dikildi.
Böylelikle,
Ragusa Cumhuriyetinin Venedik ile Dubrovnik arasındaki Türk yerleşim
bölgelerini (Neum, Klek ve Sutorina) koruma çabaları gerçekleştirilmiş, bu da
arkabölge (interland) ve genel olarak Türkiye ülkeleri ile serbest ticâret
sağlamıştır.” [i]
İmotica-Eski Neum şehir yolunun bir kısmı Hırvatistan’da kalsa da
sınır taşı Bosna-Hersek sınırları içerisinde yer almaktadır. Osmanlı döneminde
ise devletler arasındaki sınırlar “hududnâme” adını verdikleri
raporlarla belirlenirdi. Komşu memleketlerle olan sınırlar, il, köy, vakıf ve
mülk statüsündeki topraklar, bölge ahalisinden yardım alınarak çizilirdi.
Sınırların çizilmesinde doğal şartlar (dağ, vadi, ırmak gibi) göz önüne alınsa
da, bazen yapay sınır belirleme yöntemleri de kullanılmıştır.
Doğal
şartların belirleyemediği durumlarda hudutlara büyük taşlar konularak
işaretleme yapılmıştır. Neum’daki bu sınır taşı da bunlardan bir tanesidir.
Bu sınır taşının bugüne ışık tutan yönünü ve Bosna’nın bugünkü
deniz sınırı oluşunun süresini anlayabilmek için Ragusa Cumhuriyeti, Dubrovnikli
tüccarlar, Venedikliler ile ticârî mücadelemiz ve bölgedeki Osmanlı hâkimiyetinin
bilinmesi gerekmektedir.
Bölgedeki Osmanlı hâkimiyetine dair
1683 yılındaki başarısız İkinci Viyana Kuşatması’ndan sonra
Avusturya ile süren 16 yıllık cephe savaşlarının ardından Osmanlı geri çekilerek
birçok toprağını kaybetmiş ve Karlofça Antlaşması’nı imzalamıştır. Fakat
Osmanlı, kaybettiği toprakları geri almak için tekrar mücadeleye girişmiştir.
1711’de Prut Seferi ile kısmen hedefine ulaşmış ve 1718’de Pasarofça
Antlaşması’nı imzalamıştır.
Bu antlaşmanın 20 maddesinin ilk 7 maddesi, Osmanlı Devleti ve
Avusturya arasındaki sınırlar ile ilgili hükümleri içermektedir. Bu sınır
maddeleri ise Eflak-Boğdan, Tuna nehrinin döküldüğü bölgeler, Sava ve Una Henri
gibi Osmanlı’nın batı ve kuzey sınırlarını belirlemiştir.[ii]
Pasarofça Antlaşması’nda yer aldığı şekliyle Osmanlı-Venedik arasındaki
barış ise 26 maddeden oluşmaktadır ve 5 madde, iki ülke arasındaki sınırları
tespit etmektedir. Antlaşmanın 2 maddesinde ise Dobrovnikli beylerin arazilerinin
Osmanlı ile bitişik olması kabul edilmiş, fakat Venedik Cumhuru’nun zaptına girerek
bu duruma engel olunmuş, “Popova” adı verilen bölgedeki Çarine, Ötöve, Söbsi ve
diğer yerler tahliye ettirilerek bu şekilde Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştır.
Üç
ülke arasındaki hudutların tam tespit edilmesi için devletler diplomatlarını
görevlendirdiler. Sınırların tespitinde ise bazen “humka” denilen taşlar dikiliyordu. Osmanlı-Avusturya sınırı için
43 adet humka ile Avusturya hudut komiserleri tarafından 2 adet haç
dikilmiştir. Osmanlı-Venedik sınırları ise antlaşmadan 3 ay sonra
kesinleştirilmiştir.
Ragusa
Cumhuriyeti Osmanlı himâyesinde olsa bile, Osmanlı, bölgeye yönetici ve
bürokrat görevlendirmediği için bölge ile alâkalı detaylı bilgilere vâkıf
değildi. O bakımdan sınırların tespitinde yöre halkından ve Dubrovniklilerden
destek almıştır. Sınırın tespiti için Bosna Valisi Osman Paşa görevlendirilmiş,
sınır tespitlerinde ise Dubrovnik beylerinin gayretleri ile deniz ile
bağlantısı olan araziler Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bırakılmıştır.
Dubrovnik
sınırlarının çizimi yaklaşık 50 gün sürmüş ve humkalar yerleştirilmiş, bazı anlaşmazlık
noktaları için yine bir bekleme süresi tayin edilmiştir.[iii]
Osmanlı’nın
denize açılan kapısı olan bu anlaşma hem Dubrovniklilerin Osmanlı içerinde
rahatça ticaretini devam ettirmesini sağlamış, hem de Osmanlı’nın Adriyatik’e
çıkışına imkân vermiştir. Bugün için de Bosna’nın denize çıkışının yolunu
açmıştır.
Dubrovnikli tüccarlar Osmanlı Devleti zamanında Rumeli’den
Avrupa’ya ticaretin gelişmesinde önemli bir rol oynamışlardır. 1358 yılında
kurulan Ragusa Cumhuriyeti, darü’l-İslâm,
darü’l-harb
tâbirlerinin hâricinde, 1421-1444 yılları arasında
padişah olan İkinci Murad döneminde Osmanlı Devleti’nden ticârî imtiyazlar
alması nedeniyle “darü’l-ahd”
olarak tanımlanmıştır.[iv]
Venedik
tarafından her fırsatta tehdit edilen Ragusa Cumhuriyeti, Osmanlı himâyesinde
olmayı tercih etmiş ve zamanla Venedik ve Macaristan’a karşı bölgede ticareti
eline alarak bölgede önemli bir konumuna yükselmiştir. Osmanlı himâyesi
sayesinde de bölgedeki birçok korsan saldırısında korunmuştur. Ragusa Cumhuriyeti,
bir yandan Osmanlılara tâbiyetini bildirirken, bir yandan da Venedik tehdidi
nedeniyle 1358-1526 yılları arasında Macaristan Krallığı’nın koruması altına
girmeyi tercih etmiştir.[v]
Osmanlı
Devleti ile ilişkileri ve diğer devletlerle ittifak durumlarına göre de vergi
miktarları birçok padişah döneminde yükselerek devam etmiştir. Osmanlı ticârî
mahkeme kayıtlarından anladığımıza göre, Dubrovnik tüccarlarının hakları her
zaman korunmuştur.
Osmanlı
sınırlarına giren Avrupalı malların girişleri ise bu bölgedeki limanlardan
sağlanıyordu. Bu sebeple Saraybosna ve Mostar üzerinde gerçekleşen ticâretler
için bu yolların üzerine birçok hanl ve güvenlik için hisar inşâ edilmiştir.
Dubrovnik, Bizans ve Roma İmparatorlukları döneminde “Ordu Yolu” olarak bilinen
ve Konstantinapolis’ten başlayarak Yunanistan üzerinden Adriyatik’e bağlanan Via Egnatia’nın varış noktalarından bir
tanesi idi.
Osmanlı
Devleti’nin Dubrovnikli tüccarlar için belirlediği vergilerin hâricinde vergi
alanlar uyarıldı. Dubrovnikli tüccarlar bu ticârî imtiyazlar ile Rumeli ve
İstanbul’da birçok koloni kurdular.
İmparatorluk
dönemlerinde diğer devletlerden istihbarat toplama işini genelde tüccarlar
yaparlardı. Osmanlı Devleti her zaman Dubrovnikli tüccarların ikili istihbarat
sağladıklarını bilirdi. Kendileri ile alâkalı bilgileri Dubrovniklilerin
Osmanlı Devleti’ne vermelerinden dolayı Venedikli diplomatların gözünde
Dubrovnikliler, “Hıristiyanlığın bağrında
bir yılandırlar”.[vi]
Bosna-Hersek’in yani Osmanlı Devleti’nin Trebinje kazasından
Adriyatik Denizi’ne bağlanan Neum çıkışı, bugün Karadağ sınırları içerisinde olan
Herceg Novi şehrindeki Sutorine vadisindedir. Osmanlı Devleti’nin denize çıkışı
ise, o zamanlar Avrupalı devletlerini ikna eden ve Osmanlı himâyesinde olan
Ragusa Cumhuriyeti sayesinde olmuştur. Bu sayede Ragusa Cumhuriyeti, ileride
ihtilâf oluşturabilecek Venedik ile doğrudan bir sınıra sahip olmamış ve
Osmanlı’yı bu denize bağlayan bu koridor sağlayarak daha önce aldığı ticârî
imtiyazları devam ettirebilmiştir.
Sutorine bölgesi ise Yugoslavya döneminde gizli bir antlaşma ile
1947 yılında Karadağ sınırlarına dâhil edilmiştir.[vii]
1850 yılında Karadağ İsyanı sebebiyle Bosna Müfettişi olarak görev
yapan Ahmet Cevdet Paşa, raporunda, bölgeye gemi ile asker gönderme düşüncesini
tevâfuken Trebinyeli Müslüman Boşnakların Klek Limanı (Neum) ve Sutorine
bölgesindeki arazilerin tapularını göstermesi ile öğrenmiştir. Aslında, “Unutulan bir Osmanlı-Adriyatik bağlantısı
yeniden gündeme gelmiştir” diyebiliriz. [viii]
Bugün Bosna-Hersek'in 21,2 kilometre kıyı şeridi bulunmaktadır
Adriyatik’e. Bosna-Hersek’in sınırlarında Stolac üzerinden, tırlar için çok
uygun olmayan, bazen tek şeride düşen kötü bir yolla ulaşılmaktadır. Yeni
dönemde ise antlaşmalar ile yol çalışmaları yapılmaktadır. Bölgenin denize
bağlantısı karasal olarak kilitlenmiştir ve önemsiz deniz olduğundan dolayı
uluslararası literatürde “landblocked”
olarak tarif edilmektedir. Neum şehrinin karşısında yer alan Peljavac
yarımadası üzerinde, Neum kuzey kısmındaki Hırvatistan köprü ile
birleştirilerek, Bosna-Hersek’in bu deniz bağlantısının tamamen kesilmesi
hedeflenmektedir.
Uluslararası tartışmalar devam etse de, bugün köprü inşâsı tüm
hızıyla devam etmektedir. Bosna-Hersek ise liman ihtiyacını, Hırvatistan’da
bulunan Ploce şehrindeki 99 yıllık antlaşmayla karşılamaktadır. Bu durum
Bosna-Hersek ticâretine büyük bir maddî külfet getirmektedir.
Unutulan bu hatta dikkat!
Aslında Bosna’nın deniz ile bağlantısının hikâyesi,
Dubrovniklilerin ticârî imtiyazlarını devam ettirmek için Osmanlı’ya katmak
istedikleri bu küçük toprak parçası ile başlamaktadır. Bu denize dik inen bölge,
ilerleyen dönemlerde hem Dubrovnik’i Hırvatistan’dan ayırmış, hem de Bosna’yı
deniz ile birleştirmiştir. Tarihî anlamda Bosna’ya ait olan bu bölge/Neum, yine
Bosna-Hersek Savaşı’ndan sonra Aliya İzzetbegoviç’in mücadelesi ile Bosna
sınırları içerisinde kalmıştır. Hırvat ağırlıklı bir liman şehri olan bu
şehirde, Müslüman nüfus çok olmasa da Mostar Müftülüğüne bağlı bir cami
bulunmaktadır.
[i]
Slano Dubrovačko Primorje, Ljilja Šimuvović, Prof Barbara Zec, Slaven Zvono,
Ivıca Žile, Zagreb 2009, S. 27
[ii]
Kurtaran Uğur, Pasarofça Antlaşması’na Göre Yapılan Sınır Tahdit Çalışmaları ve
Belirlenen Yeni Sınırlar, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The
Journal of International Social Research Cilt: 11 Sayı: 55 Şubat 2018 Volume:
11 Issue: 55 February 2018, S. 287
[iii]
A.g.e S. 289-295
[iv]
Köse, Metin Ziya Osmanlı Balkanı’nda Kara Ticareti Ve Rekabet: Rumeli’de
Dubrovnik Tüccarları (1600-1630), Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi Sayı 16, 2013, Sayfa 42
[v]
Köse, Metin Ziya, Ticaret Ve Diplomasi: Galata’da Dubrovnikliler (1600-1700),
Tarih ve Coğrafya Araştırmaları Dergisi Sayı II/2 – Aralık 2016, 77
[vi]
A.g.e, 76
[vii]
Hoş, Bekir Yüksel Bosna Hersek Siyasi Coğrafyasında Geçmişten Günümüze Kıyı
Sınırındaki Değişimler ve Denize Çıkış Sorunu, Publication of Association
Esprit, Société et Rencontre Strasbourg/FRANCE, Volume 5 Issue 8, December
2012, 273-275
[viii] Hoş, Bekir Yüksel (12.04.2012) “Tuzlu Suyu Çalınan Ülke” Balkan Günlüğü Gazetesi. sayı 177., s.6