Osmanlı döneminde Diyarbakır ve Mardin’deki Şemsiler

Ermeni kaynaklarında Şemsilerin “Arevorti” olarak isimlendirildiği ve Ermeniler arasında bulunan Pavlikyan ve Tondorakyan isimli toplulukların bir devamı olduğu şeklinde bilgiler bulunmaktadır. Ermenilerden daha eski bir tarihe kadar giden bu topluluk, Mezopotamya’da bulunan eski inançların değişime uğrayarak farklı bir şekilde ortaya çıkmış ve “güneşe tapanlar” olarak isimlendirilmişlerdir.

DİYARBAKIR ve çevresinde 19. yüzyılın sonlarına kadar yaşamlarını sürdüren Şemsiler hakkında çeşitli kaynaklarda parça parça bilgiler bulunmaktadır. Fakat bir bütün olarak Şemsilere yer veren çalışma yapılmamıştır. Bununla beraber tarihî kaynaklarda ve tarihleri itibariyle Osmanlı Devleti’nin Timur ile olan savaşından itibaren her yüzyıl için en az bir kaynak tarafından Şemsiler takip edilebilir.

Şemsiler hakkında tahrir, cizye ve şeriyye defteri, mahalli kaynaklardan Süryani ve Ermeni kilise çevrelerinin kayıtları ve Batılı seyyahların gözlemlerine dayalı çeşitli bilgiler de vardır. Bunların dışında Diyarbakır ve Mardin şehir tarihlerinde bulunan bilgiler ile özellikle Hıristiyan Heretik toplulukları başlığı altında da bazı göndermeler bulunmaktadır. Adı geçen kaynaklar ışığında, günümüzde varlığı kaybolmuş, Diyarbakır ve Mardin’de yaşamış Şemsiler hakkında bilgi verilecektir.

“Güneşe tapanlar” şeklinde isimlendirilişleri onlara ilginin fazla olmasına neden olmuştur. Şemsiler konusu çok merak edilmesine ve farklı yönlerinden bahseden birçok kaynak olmasına karşın, bu konuda hemen hiçbir çalışma yapılmamıştır.

Şemsiler konusu farklı inanç ve etnik köken tartışmasına da neden olmuştur. Zira bu çerçevede değerlendirmeler yapan kaynaklara da rastlanır. Bunlar arasında Ermeni ve Süryani kaynakları sayılabilir. Doğrusu Şemsiler konusunun Ermeni ve Süryani kaynaklarında yer alış biçimlerine bakıldığında, “Şemsi” şeklinde isimlendirilen topluluklar hakkında birkaç görüş ileri sürmek mümkündür.

Birinci görüş, Şemsilerin Hıristiyanlık öncesi inançları sürdürdükleri yönündedir.

İkincisi görüş, halk inançlarını sürdürürken Hıristiyanlık inançlarını da birlikte devam ettirdikleri ve hatta Hıristiyanlığın getirmiş olduğu bazı kuralları reddettikleri için de sapık olarak isimlendirilmelerine işaret olarak “Şemsi” ismi verildiğine dair ifadelerin bulunması şeklindedir.  

Üçüncü görüş, ilk dönem Hıristiyanlık inançlarını taşıdıkları ve daha sonra kurumsallaşmış Hıristiyanlığı kabul etmedikleri için bu adı aldıkları şeklindedir.

Dördüncü görüşe göreyse Mani ve etrafında şekillenen fikirlerinin etkisinde kaldıkları ve Hıristiyanlığın daha sonra Hazreti Meryem ve Hazreti İsa hakkında oluşan ve oluşturulan felsefî inançtan farklı görüşleri olması dolayısıyla Zerdüştlük ve Mani inancında oldukları da ileri sürülmektedir.

Arşivlerde Şemsiler

Şemsilerden bahseden kaynaklardan Osmanlı arşiv belgeleri arasında tapu tahrir defterleri, şeriyye sicilleri ve cizye defterleri sayılabilir. Buralarda rastlanan bilgilerin bir kısmına değinelim.

Tahrir defterlerindeki bilgilere göre Şemsilerin Nakkaş Kilisesi’ne bağlı oldukları görülmektedir. Bu kiliseye sadece Şemsiler değil, Cemaat-i Hacüklü, Cemaat-i Hassulu, Cemaat-i Harzolu, Cemaat-i Sasoni, Cemaat-i Ataki ve Cemaat-i İlicelü isimli topluluklar da bağlı bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında Şemsilerin farklı topluluklar halinde yaşadıkları söylenebilir. Hatta bu isimler günümüzde de Diyarbakır ve çevresinde yerleşim adları olarak kullanılmaktadır. Bunlar arasında Kozluk (Hassulu), Hazro, Sason, Atak (Lice’nin eski idarî merkezi) ve Lice halen birer ilçe merkezi olarak varlığını sürdürmektedir.

Diyarbakır ve Mardin şehrine ait tahrir ve cizye defterlerinde Şemsilere dair bilgilere göre “Şemsiyan” ismiyle var olan bir mahalle mevcuttur. Ayrıca hiçbir dine mensup olmadıkları düşüncesi üzerinden hareketle Osmanlı Devleti’nde hangi topluluk içerisinde değerlendirildikleri ve o topluluklara uygulanan yasalara göre muamele gördüklerini ele alan çalışmalar da bulunmaktadır.

Şemsilerin çeşitli kaynaklarda ihtida edip Müslüman olduklarına dair bilgilerin verildiği kaynaklara şeriyye sicillerini de eklemeliyiz. Şemsilerin Müslüman olduklarına dair bilgi alacağımız, özellikle seyyahlar ve onlara dayanan kaynaklar bir kenara bırakılırsa, haddizatında bir hayli bilgiye ulaşmak mümkündür.

Batılı seyyahların özellikle Diyarbakır ve Mardin merkezi ve çevresindeki topluluklara ilişkin gözlemleri Şemsileri de tanımalarına neden olmuştur. Özellikle Süryaniler üzerine yürütülen faaliyetlerde, Süryani kilisesine bağlı olan Şemsiler hakkında ilginç bilgiler verilmektedirler. Şemsilerin nüfusları, evleri, inançları ve gündelik hayatlarına dair başka kaynaklarda olmayan bilgiler bulunmakla beraber, bazı kaynaklarsa daha önceki kaynakları refere ederek aynı bilgileri tekrarlamaktadırlar.

Şemsilere karşı bir baskı var mıydı?

Özellikle Batılı seyyahların hemen hepsi, istisnasız Osmanlı devlet adamlarının Şemsilere baskı yaptıkları, ya Müslüman oldukları veya Süryani kilisesine sığındıklarına dair bilgi vermektedirler. Bu bilgilerin hemen hepsi de birbirinin tekrarıdır. Bu bilgiler arasında Mardin Paşası, Diyarbakır Paşası, III. Mustafa ve IV. Murat’ın baskı yaptığı yazılmaktadır. Haddizatında bu bilgileri ilginç konulardan bir tanesi haline getirense, baskının yazıldığı kaynakların, yine baskı yaptığı söylenen IV. Murat zamanına rastlamasıdır. Doğrusu Osmanlı arşivleri arasında şu ana kadar böyle bir bilgiye ulaşamadım. Eğer ulaşılabilirse, Şemsilerin neden yasaklandıklarına dair bulunacak bilgiler, bu konunun aydınlatılmasında önemli ipucu sağlayacaktır.

Batılı kaynakların, özellikle de seyyahların, Şemsilerin Mardin Paşası, Diyarbakır Paşası, III. Mustafa veya IV. Murat tarafından baskı altında tutulduğuna dair verdikleri bilgiler vardır. Bu görevlilerin hepsinin ortak teması, “Benim ülkemde nasıl olur da hiçbir dine inanmayan ve kitabı bulunmayan bir topluluk olur? Ya bunları öldürün, ya sürün ya da bir din tercih etsinler” şeklindeki ifadedir.

Bu aşamadan sonra Şemsilerin Yakubi-Süryani kilisesine sığındıkları veya Yakubi-Süryani patriğinin bunlara sahip çıktığı ve ölümden kurtulduklarına dair bilgiler Batılı kaynaklarda devam etmektedir. Oysa buna dair Osmanlı belgelerinde herhangi bir belgeye şu ana kadar ulaşamadık.

Kaynaklarda verilen bilgilerin büyük bir kısmı inanç ve etnik köken üzerinde dururken, özellikle yaşadıkları bölgeye bağlı olarak İran, Mezopotamya, Harran vb. eski inanç ve kültür merkezlerinin kalıntıları oldukları, ayrıca İslam dünyasında Nusayriler, Dürziler ve Yezidilerle kurulan ilişkileri bulunmaktadır.

Son olarak Diyarbakır ve Mardin şehir tarihine ilişkin kaynaklarda, yine kendilerinden önceki kaynaklardaki bilgileri vermenin yanında, ilgili şehirlerde geleneksel olarak Şemsilerle ilgili anlatılan söylencelere de yer verilmektedirler. Bir de Şemsilerin yerleşik oldukları mahalleler, meskenler veya kiliselere dair bilgileri dahi bulmak mümkündür.

Daha önceki kaynaklardaki mevcut bilgileri derleyip toparlayan ve değerlendiren bazı çalışmalarda bir hayli bilgi bulmak mümkündür. Bu kitaplardan bir kısmı da konu aldıkları şehirlerin dinî, sosyal ve coğrafî tarihlerini ele alırken Şemsilere de yer vermişlerdir.

Diğer kaynaklarda Şemsiler

Ermeni kaynaklarında Şemsilerin “Arevorti” (çoğulu: Arevortik) olarak isimlendirildiği ve Ermeniler arasında bulunan Pavlikyan ve Tondorakyan isimli toplulukların bir devamı olduğu şeklinde bilgiler bulunmaktadır. Ermenilerden daha eski bir tarihe kadar giden bu topluluk, Mezopotamya’da bulunan eski inançların değişime uğrayarak farklı bir şekilde ortaya çıkmış ve “güneşe tapanlar” olarak isimlendirilmişlerdir. Ayrıca eski Yunan ve İran dinlerinin çeşitli değişikliklere uğrayarak Ermeniler arasında Arevortik (Güneş: Arek ve Arev) şeklinde devam eden bir tarikat olarak sürdürüldüğüne dair yorumlar da bulunmaktadır.

Katolik Ermeni Papazı Lucas İnciciyan’ın “Dört Kıta Coğrafyası” adlı eserinin Asya bölümünde Mardin’den bahsettiği yerde, Şemsilerin Süryani kilisesine dâhil olduğu bilgisi verilmektedir.

Şemsilerin iskân ve nüfus meselesi

Şemsilerin yaşadıkları yerler ve nüfusları konusuna da kısaca değinelim.

Timur’un, Anadolu seferleri sırasında Mardin civarına geldiğinde Şemsi köylerini dağıttığı bilgisini veren Mezoplu Toma, Şemsilerin çok hızlı bir şekilde Mardin ve Amid’de yeniden çoğaldıkları gözleminde bulunmaktadır. Hatta ona kaynaklık eden yaşlı bir adama göre, Mardin çevresindeki köyler ya da Mardin’i çevreleyen dağlar da Şemsilerle doludur. Başka bir kaynakta ise Musul ve Mezopotamya’da yaşadıklarına ilişkin bilgiler bulunmaktadır.

1540 Diyarbakır Tahrir Defteri’nde 148 nefer, 94 hane, 54 mücerred bulunduğu bilgisi verilmektedir.

Yüzyıldan fazla bir zaman sonra Michel Febvre, “Şemsiler” diye isimlendirilen bu topluluğun Mezopotamya ve çevresinde yaşadıklarını ve nüfuslarının 9-10 bin civarında olduğunu belirtmektedir. Haddizatında Şemsilerin çok geniş bir alanda yaşadıkları ve daha eski toplulukların dahi güneşe karşı inançlarının bir devamı olduğu iddiası da bulunmaktadır. Şemsiler şehirde yaşamakla beraber, doğrudan şehir merkezinden ziyade dış mahalle ve köylerde yaşamaktadırlar.

P. Campanile bunların, ölmekte olanların çevresini sardıkları biçimi şöyle aktarır: “Onlar günahlarının kıllara (tüylere) bağlı olduklarına inanırlar. Hatta kendi aralarında biri ölüm noktasındadır; ölenin sakalını, saçlarını ve diğer kıllarını yolarlar. Bu barbar davranıştan dolayı ölümü noktasında, ölümden sonra söylediklerine göre öte dünyaya daha çabuk gitmesini zorlaştırmak için, onu sıvı maddeli (kimyasal koruyucu) kuyunun içine atarlar. Cennet kapısının girişinde ödemesi için bir altın lirayı avucunun içine koyarlar. Yetkili (Yakubi) bir din adamı toprağa gömmek için gelir, fakat onlar, tabuta koymadan ve çivilemeden önce cesedin yanına yaklaşılmasına izin vermezler.”

Diyarbakır tarihi hakkında birçok eser veren Şevket Beysanoğlu, Mardin Kapı dışında Şemsilerin ibadet yeri olarak bilinen mekândan kalan son harabelerin de 1950 yılında genişletilen Mardin yolu nedeniyle tamamen yıkılarak ortadan kaldırıldığını söylemektedir. Günümüzde bu mevki “Şemsiler” olarak isimlendirilmektedir.

Güneşe taptıkları için “Şemsiler” diye isimlendirilenler ise, Mardin’de oturanlarda olduğu gibi, 19. yüzyıl başında gezginler tarafından belirtilmişlerdir. 1693’te Mardin’e uğrayan Sultan Murat, bu putperestleri İslam dinini kabul etmeye zorlamak ister. 1763’te de fermanlar yayınlayarak bu isteğini Yakubilere karşı zorla gerçekleştirir. Fakat onlar dinlerini mezheplerine göre uygulamayı sürdürürler.

Şemsiler konusundaki genel kanı, onların güneşe taptıkları şeklindedir. Hatta bu konuda yeterince veri olmamasına karşın, bu görüş hemen her araştırmacı tarafından kabul görmektedir.

Sona gelirken…

Bir başka yaygın görüşe göre Mezopotamya’da, çok eski tarihlerden beri yerleşik güneş kültünün devamından başka bir şey olmadığı söz konusudur. “Mardin’in Fethi” bölümünde Hammer: “Çünkü Mardların torunları ve şimdi Masius ve Lübnan dağlarında sakin bulunan Yezidiler Şeytan’a ibadet eder. Nasıl ki, bunların komşuları olan Şemsiler de güneşe taparlar. Bütün Osmanlı memleketleri içinde mezhebî itikatlarının icrasında serbest muhtelif zümrelerin en çok bulunduğu yer Mardin şehridir. Sünniler, Şiiler, Ermeni Katolikleri ve Ermeni Mutezilesi, Rum Hıristiyanları, Yakubiler, Aziz Yahya mezhebine mensup Hıristiyanlar, Keldaniler, Yahudiler, Şemsiler, Gebrler ve Yezidiler, aralarında daimî tecavüz ve münaferet vuku bulmaksızın barış içinde yaşarlar.”

Felix Neve, Mezoplu Toma’nın eserine bir değerlendirme yapmakta ve burada eserin orijinalinde de bulunan Timur’un dağıttığı Arevorti köylerinden bahsettikten sonra eserin Ermeni yazarı olması hasebiyle Arevortikler arasındaki bağlantıyı kurup sürdürmektedir. Bu köyler Çöl, Şemrah, Safari ve Maraşi’dir. Bu defa yazar, eserin bir başka yerinde de Yezidiler ile Arevortikler arasında bir bağlantı kurmaktadır. Şemsiler konusundaki literatürü tekrar eden kimi yazarlar, eldeki bilgilerin Şemsi kökene ya da hangi grupla ilişkili olduğu konusunda bir çıkarımda bulunmak veya kesin şeyler söylemenin yetersiz olduğunu belirtmektedir.

Sonuç olarak Süryani ve Ermeni kiliseleri içerisinde eski inançları sürdüren veya kiliseye karşı çıkan toplulukları aşağılamak üzere onların putperest ya da sapık olduklarına işaretle Şemsiler isimli topluluk, Diyarbakır ve Mardin çevresinde son yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.