RAMAZAN berekettir.
Bereket nasip olunca da bu kutlu ve ulvî aya ulaşmanın mutluluğu ve şükür hissiyle
dolar kalpler. Ramazanlar güzeldir. Ramazanlar özeldir.
Zaman
su gibi akıp geçer Ramazanlarda. Siz gözünüzü açıp kapayıncaya dek başlar ve
biter. Bitince, bir sonraki Ramazan’a erişmek için duâlar edilir. Uzaklara
dalınır. Geçmiş Ramazanlar yâd edilir. Yâd ederken çoğunlukla evin büyüklerinin
veyahut dost meclislerinin en kıdemli üyelerinin aynı serzenişlerini işitiriz.
İşitiriz ve bizler de bu serzenişe tüm kalbimizle eşlik ederiz: “Nerede o eski
Ramazanlar?”
Bu
feryat, haklı bir feryattır. Yaşı yetenler kendi başlarına mâziyi hasretle
anarlarken, yaşı yetmeyenler büyüklerinden eski Ramazanları nefeslerini tutarak
dinler ve unutulmuş zaman hikâyelerinin hayâlini kurarlar. O hayâl ki, her biri
cihana değerdir.
Gerçi
ucundan kıyısından da olsa o güzel günleri gördüğümü düşünüyorum. Çocukluğumun
Ramazanlarını kısmen eski bir Osmanlı şehri sayılabilecek Adapazarı’nda
geçirmiş birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, âhir zamanın Ramazan
günleri, o günlerin yanından bile geçemez!
Nur
içinde yatsın, rahmetli babaannem, benim o çok beğendiğim çocukluğumdaki Ramazanlara
bile dudak büker, “Sen asıl benim çocukluğumdaki Ramazanları bir görseydin”
deyip dururdu. Muhtemelen rahmetlinin annesi ve babaannesi de ona aynı şeyleri
söylüyordu. Soy kütüğüne bakıp daha eskilere gitsek, sadece benim değil, pek
çoğumuzun karşısına üç aşağı beş yukarı aynı tablo çıkacaktır. Çünkü eskilere
gittikçe gönül sofraları daha bir zengindir sanki. Medeniyetimiz daha bir
lezzetlidir.
O
zaman en iyisi, kalemimizin ucundan damlayan mürekkeple zaman makinesini
çalıştırmaya başlayalım!
Medeniyetimizde,
Ramazanların Ramazan gibi yaşandığı o güzel dönemlere gidelim. Mümkünse en
güzeline... Ecdadımızın Peygamber sancağını en yükseklerde taşıdığı Osmanlı
döneminin bereketli Ramazanlarında tarihsel bir yolculuğa çıkalım…
600
küsur yıl boyunca hüküm süren Osmanlı Devleti’nde Ramazan ayı, her zaman özel
bir yere sahip oldu. Devlet adamlarından Anadolu halkına Müslüman Osmanlılar, Ramazan’da
hem evlerinin, hem de kalplerinin kapılarını sonuna kadar açmıştırlar. Sınıf
eşitsizliğinin ortadan kalktığı Ramazan ayında, varlıklı olanlar ihtiyaç sahibi
kimselere kimliklerini belli etmeden yardım etmeye çalıştılar. Osmanlı her ne
kadar Ramazan ayını ruhuna yaraşır bir hâlde yaşamaya gayret etse de, hayatın
her alanında olduğu gibi birtakım kurallar getirilmesi burada da elzem oldu. Tembihnâmeler,
işte bu saikle ortaya çıktı!
Ramazanların
büyük bir ahenk içerisinde geçmesi için gerek saray eşrafının, gerekse halkın uyması
gereken birtakım kurallar koymuştu Osmanlı. Bunlara “Ramazan tembihnâmeleri”
denirdi.
Arapça
“uyarma, uyandırma” mânâsına gelen “tembih” ile Farsça “kitap, mektup” mânâsına
gelen “nâme” kelimelerinin birleşiminden oluşan “tembihnâme”, Osmanlı Devleti’nin Ramazan öncesinde halka ekonomik,
ahlâkî ve dinî uyarılarda bulunduğu yazılardı.
Osmanlı’da
Ramazan ayının yaklaşması ile birlikte devlet içerisinde, başta saray olmak
üzere devlet erkânı ve devlet dairelerinde heyecanlı ve hummalı bir koşuşturma
yaşanırdı. İmparatorluk coğrafyasında, bilhassa Dersaadet’te Ramazan ayının
huzurlu ve sorunsuz bir şekilde geçmesi için gereken bütün tedbirler düşünülür
ve tembihler yapılırdı.
Başkent
önemliydi. Zira imparatorluğun kalbinde Ramazan ayında yaşanacak bir sıkıntı,
aynı zamanda Halîfe de olan Osmanlı padişahının otoritesinin sorgulanması
anlamına gelirdi. Ramazan geldiğinde en başta padişah, bizzat yazdığı emirler
yani hatt-ı hümâyunlarıyla yapılması gerekenler konusunda sadrazama emirler verirdi.
Bu hazırlıklar Ramazan’dan önceki Şaban ayında yapılırdı.
Halka
broşür dağıtılırdı
Şaban
ayının sonlarında “Ramazan tembihnâmesi” adı altında halka yönelik bir dizi
emirler bütünü yayınlanırdı. Halkın dinî emirlere daha sıkı sarılıp ibadetle
meşgul olması ve edepli olması istenirdi.
İkinci
Mahmud döneminden itibaren Ramazan tembihnâmeleri Osmanlı Devleti’nin resmî
gazetesi olan Takvim-i Vekayi’de ilân edilir oldu ve ayrıca broşür olarak
bastırılıp halka dağıtıldı. İmam ve vaizler câmilerde, bekçiler ve tellallar
mahallelerde, hancılar tarafından da hanlarda duyurular yapılırdı. Tembihnâmelerde
Ramazan dönemini ilgilendiren kuralların yanı sıra şehir hayatı ile ilgili
düzenlemeler de yer alırdı. Tembihlere uymayanlara ağır cezalar verilirdi.
Güvenlik güçlerine de Ramazan’da halkın ilân edilen kurallara uyup uymadığına
dikkat etmeleri ve gereğini yapmaları emri verilirdi.
Ramazan’ın
gelmesinden istifade ederek halkın dinî duygularını istismar eden dilenciler de
devletin dikkat ettiği konulardan biriydi. Ramazan’ın yaklaşması hasebiyle câmi
kapılarında halkı rahatsız eden dilencilerin kolluk kuvvetlerince gerekli
tedbirlerin alınmak suretiyle uzaklaştırılmaları, Ramazan tembihnâmelerinde yer
alırdı.
Yazılı olmayan tembihnâmeler: Kandiller
Osmanlı
döneminde Ramazan’ın ne zaman başlayıp biteceği, şimdiki gibi aylar öncesinden
bilinmezdi. Astronomi ve teknoloji bugünkü kadar gelişmediğinden, Ramazan’ın
başlangıcı için insanlar açık yerlerde gökyüzünü izleyerek yeni ayın doğuşunu
beklerlerdi.
Ramazan
ayının başlangıç ve bitişini, Kadir Gecesi’nin ne zaman olduğunu tespit etmek,
İstanbul kadısının göreviydi. Onun görevlendirdiği kimseler, özellikle
minarelerden hilâli gözetlerlerdi. Rü’yet-i hilâl yani hilâlin görülmesi,
Ramazan ayına girildiğinin en önemli emaresiydi. Hilâl yüzünü gösterdiğinde,
kadının huzurunda mahkeme kurulurdu. Ramazan’ın başlangıcı bu şekilde tespit
edilir, durum padişaha bildirilir, padişahın onayından sonra Ramazan’ın
başladığı minarelerde kandillerin yakılması ile halka duyurulurdu.
Peki,
ya hava kapalıysa? Ya bulutların ardında saklanan hilâl yüzünü gizlerse?
O
zaman da devletin ilân ettiği günde Ramazan başlardı. Ramazan ayının başlaması
ile birlikte tüm câmi ve mescitler, özellikle de minareler aydınlatılırdı. Yani
anlayacağınız, Şaban ayının sonlarına doğru minarelerde yanan kandiller,
Ramazan’ın başladığını haber veren yazılı olmayan tembihnâme yerine geçerdi.
İktisadî
tembihnâmeler
Osmanlı’da,
Ramazan ayında yiyecek ve eşya fiyatlarına zam gelmemesini devlet kontrol
ediyordu. Özellikle gıda maddelerinin Ramazan ayı boyunca daha ucuza satılması
sağlanıyordu. Fiyatlar Ramazan gelmeden esnafa bildirilirdi ve fiyatlara sınır
konulurdu. Ramazan ayında halkın kıtlık çekmemesi için yeterli hammadde
temininden tutun da fiyatlar genel seviyesine varıncaya kadar pek çok yazılı
tembih bulunmaktaydı. Fiyatlar belirlenir; bakkal, fırın, kasap gibi temel gıda
perakendecileri devlet tarafından sürekli takip edilirdi.
Halkın
Ramazan ayında et sıkıntısı çekmemesi için başkente ülkenin muhtelif
yerlerinden koyunlar getirtilirdi. Ekmek miktarının kontrolü daha Unkapanı’nda
başlardı.
Gayr-i
Müslimlere yönelik tembihnâmeler
Müslümanlara
uyarılarda bulunulduğu gibi, gayr-i Müslimlere yönelik ikazlar da
yapılmaktaydı. Oruçlu kimselere saygı mahiyetinde gayr-i Müslim tebaaya Müslüman
halkın bulunduğu ortamlarda yeme ve içme faaliyetlerinde bulunmamaları tembihlenirdi.
Aynı şekilde gayr-i Müslimlerin oturduğu mahallelerde rahatsız edilmemeleri
için sahurda davul çalınmaması gerektiği ilân olunurdu. Müslüman ve gayr-i Müslim
halkın Ramazan ayında huzur ve barış içerisinde yaşadığı ve bazı gayr-i Müslim
esnafın gündüz vakitlerinde kepenkler indirdiği görülmekteydi.
Sokaklarda gezme ile ilgili tembihnâmeler
Geceleri
caddelerde iskemle ile sokak ortalarında, halkın gidip gelmelerine mani olacak
şekilde oturmak, Ramazan ayına özel olarak tembihnâme ile yasaklanmıştı.
Herkesin
her vakit, hele Ramazan ayında câmilere giderek cemaatle ibadet etmeleri teşvik
edilmiştir. Geceleri kimse sokaklarda fenersiz gezmeyecek, fenersiz tutulanlar
cezalandırılacaklardır. Teravih vakitleri göz önüne alınarak gece saat on
birden sonra sokaklarda kadın kalmayacaktır.
Ekmek ile ilgili tembihnâmeler
Ekmek,
nimet gözüyle bakılıp Osmanlı döneminde baş tâcı edilmiştir. Üretilecek ekmeğin
gramına, hatta tuz miktarına da padişah karar verirdi. Ekmek pişirildikten
sonra padişahın testinden geçerdi. Padişah halkın damak tadını da düşünerek makul
bir karar verirdi.
Ramazanlarda fırın denetimleri hâd safhadaydı. Ekmeğin kaliteli ve tadının çok güzel olması gerekirdi. Ekmek kızarmamış, tam pişmemiş veya gramajı düşük olmuşsa fırıncı ağır cezalara çarptırılırdı.
Kadınlar ile ilgili tembihnâmeler
Ramazan tembihnâmelerinde en çok üzerinde durulan
konulardan birisi de göz nurumuz kadınlardır. Ramazan ayında kadınların
muhtelif etkinliklere katılmasına cevaz verilir, teravih namazlarına iştirak
etmeleri sağlanırdı. Bir dönem mesire yerlerinin kullanımı konusunda ihtilâfa
düşüldüğü, yayınlanan mesire tembihnâmesi ile ihtilâfın çözüldüğü yazılı
kaynaklarda yer almaktadır.
Yaz aylarına denk gelen Ramazanlarda mesire
kullanımının devlet tarafından belirlendiği, mahremiyet kuralları gereği büyük mesirelerde
kadın ve erkekler için ikiye ayrılmış bölüm tahsis edildiği, küçük mesirelerde
ise ayrı ayrı günler tahsis edildiği bilinmektedir.
Hepimizin
malûmu, Ramazan’da câmi ziyaretleri ayrı bir yer tutar. Bu durum Osmanlı’da
günümüze nazaran daha ileri boyutlardaydı. Gündüzleri kadınlara vaaz ve hatim
dinlemeleri için birkaç câmi tahsis edilirdi. Buralara erkekler giremezdi. Sultan
Ahmed ve Şehzadebaşı Câmilerinde edâ edilen teravih namazlarında kadın cemaatin
hatırı sayılır bir nüfus teşkil ettiği söylenir.
Sokağa
çıkma ile ilgili tembihnâme faslında bahsedildiği üzere teravih vakitleri göz
önüne alınarak gece saat on birden sonra sokaklarda kadın görülmezdi.
Ramazan
âdâbı ile ilgili tembihnâmeler
Ramazan
tembihnâmelerinin pek çoğunun halkın zaten dinî vecibeleri nedeniyle uymaları
gereken kurallar bütününden oluştuğunu görüyoruz. Halkın Ramazan ayında nasıl
davranması gerektiği, kadınların giyiniş şekilleri, meddah, ip cambazı, Karagöz
gibi akşam eğlencelerinden sonra en geç hangi saatte eve dönülmesi gerektiği,
erkeklerin Ramazan ayında asla ve kât’a kumar oynamaması ve sarhoşluk verecek
şeyler kullanılmaması hususunda yazılı tembihnâmeler günümüze kadar ulaşmış
durumda.
Fakir
fukara ile ilgili tembihnâmeler
Osmanlı’da
Ramazan ayında vatandaşların birbirlerine yaptıkları yardımlarda gözle görünür
ölçüde artış gözlenirdi. Dinin ve insanlığın emrettiği diğerkâmlığı tüm
benlikleriyle yaşayan varlıklı bireyler, hiç tanımadıkları semtlerdeki bakkal,
manav ve fırınlara girip “zinem defteri” yani veresiye defterini alıp içinden
rastgele bir sayfa açar ve söz konusu kişinin borcunu tamamen öderdi.
Günümüzde
nasıl ki ihtiyaç sahipleri için iftar çadırları bulunuyorsa, Osmanlı döneminde
de yemek dağıtılıyordu. Devlet yalnızca yemek değil, ihtiyaç sahibi
vatandaşlarının birçok maddî ihtiyacını da karşılıyordu. Devletin bilhassa
Ramazan ayında fakir fukaranın ihtiyaçlarını karşılaması noktasında pek çok
tembihnâme mevcut.
Tabiî
bir de Ramazanlarda yazılı olmayan teamüller var ki, onlardan bahsetmezsek
olmaz. Osmanlı döneminde iftar saati kapıyı kim çalmışsa kesinlikle geri
çevrilmezdi. Büyük konaklarda hem durumu olanlar için, hem de ihtiyaç sahipleri
için sofralar kurulurdu.
Osmanlı
öyle naif, öyle düşünceli bir toplumdu ki iftar saatinde evlerin sokak kapısı
açık kalır ve evlerine sokaktan geçen herhangi bir kimsenin misafir olarak
iftar yapmasına vesile olunurdu. Yemekler yenir, meşhur Osmanlı şerbetleri
ikram edilir ve en sonunda ev sahibi misafire “diş kirası” denilen bir miktar
para ya da kıymetli mücevherler verirdi. İlk olarak Fatih döneminde Sadrazam
Mahmut Paşa tarafından başlatılan bu gelenek, asırlar boyunca devam etmiştir.
Anlamı ise, “Evimize geldin, soframızı bereketlendirerek yemeklerimizden yedin
ve bize sevap kazandırdın” demekti.
Maddî
durumları iyi olmayan konuklara diş kirası olarak onları gücendirmeyecek
şekilde paranın yanında bir miktar altın ve gümüş akçe de verilirdi.
Sultan
Abdülmecid’in tembihnâmesi
Duayen
Osmanlı tarihçisi İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Osmanlı
Tarihi” adlı eserinde Sultan Abdülmecid döneminde hazırlanan bir tembihnâmeye
yer vermektedir. Bu belge bize tembihnâmeler ve içeriği hakkında daha net bir
fikir veriyor:
“Padişahımızın
bazı câmileri teşrif-i ihtimâl dâhilinde bulunduğundan herkes vazifesini en iyi
şekilde ifa ede ve saygıda kusur etmeye. Ramazan’da her zamankinden daha
dikkatli ve edepli davranıla. Kurallara uyula. Camilerde ve ötede beride
oturanlara karışılmazsa da özellikle çarşı içinde, Bayezid’de ve Şehzadebaşı’na
giden güzergâhta yol üzerinde dükkânlarda oturulmaya. Geceleri büyük caddelerde
iskemle ile sokak aralarında ve halkın geçip gitmesine engel teşkil edecek
şekilde oturulmaya.
Araba aralarında
dolaşıp arabalı ve arabasız gelen geçen kadınlara edep dışı davranılmaya ve arabalar
Bayezid ve Şehzadebaşı’nda sokak ortalarında durmaya. Kadınlar Sultan Ahmed,
Şehzadebaşı ve Lâleli Câmiî dışında diğer büyük câmilere girmeye ve ayrıca
namaz vakti haricinde vazifeliler haricinde buralara erkekler de girmeye.
Kadınlar akşam
ezanına bir saat kala evlerine döne ve iftardan sonra arabalı veya arabasız
hiçbir surette sokaklarda dolaşmaya. Herkes her zaman olması gerektiği gibi,
özellikle Ramazan’da câmilere gele, işi icabı bir yere gidip gelen hademelerden
başka kimseler teravih namazında dükkânlarda oturmaya. Herhangi bir sıhhî özrü
bulunmayanlar oruç tuta, bulunanlar da alenî bir şekilde oruç yemeye. Her zaman
temizliğe dikkat edile ve bilhassa Ramazan’da buna daha çok dikkat edile; sokak
ortalarına, öteye beriye çöp dökülmeye…
Bu tembihleri
memurlar suret-i katiyede takip edecekler. Ola ki tembihe aykırı hareket edenler
görülürse cezalandırıla!”
Ramazan
tembihnâmeleri, Müslüman ve sosyal bir devletin sorumluluğunun ve ince
medeniyet telâkkisinin en somut örneklerinden biridir. Bu hazırlıklar Ramazan
ayının ulvîliği hususunda devletin ve halkın gösterdiği ehemmiyetin derecesinin
bir ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ramazan ayının bereketli, huzurlu ve
afiyette geçmesi bireysel bir mesele olduğu kadar, aynı zamanda da Osmanlı
devlet felsefesinin ve sosyal devlet anlayışının en önemli meselelerinden biri
olmuştur. Bu meselenin mihenk taşlarından birisi de tembihnâmelerdir.
Kaynakça
Osmanlı Tarihi III. Cilt, Uzunçarşılı
İ.H, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara (1988).
Osmanlı’da Ramazan, Yılmaz. M, Akçağ
Yayınları, İstanbul, (2017).
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2017/06/04/ramazan-ayi-gelmeden-tembihnamesi-yayinlanirdi
https://www.yenisafak.com/ramazan/osmanlida-ramazan-gelenekleri-2483311
https://www.fikriyat.com/tarih/2019/05/05/osmanlida-ramazan-tembihnameleri
https://www.fikirnamedergi.com/2018/05/osmanlida-ramazan-kulturu