Osmanlı arması ve arması olmayan tek ülke, Türkiye (2)

Armanın “ne”liğine ve dünya devletleri için önemine dair bunca tefarruata girdik madem, yeri gelmişken, aklımızı kurcalayan şu soruyu da yazımızın sonuna not düşmeden geçmeyelim: “206 bağımsız devlet arasında yer alan Türkiye’nin ne kadar zamandır ve niçin bir arması yoktur?”

Arma nedir?

ESKİ Türklerde armaya “ongun” veya “damga” deniyor. Her aşiretin bir ongunu, her beyin de hususî mühür makamında bir tuğrası oluyor. Bu ongun, Avrupa Hunlarında “kuş”, Selçuklularda “çift başlı kartal” olarak karşımıza çıkıyor. Kayı boyunun damgası, “iki ok ve bir yay” şeklinde günümüze kadar geliyor. Osmanlı Devleti’ni “hilâl” temsil ediyor.

Türk Dil Kurumu ise armayı, “bir devletin, bir hanedanın veya bir şehrin sembolü olarak kabul edilmiş resim, harf veya şekil, ongun” şeklinde tanımlıyor.

Bugün, uluslararası siyasî platformlarda, aşağıda şerhini düşeceğimiz gerekçelerle tanınan, siyasî varlık gösteren 206 bağımsız ülke mevcut. Her birinin (Türkiye hâriç) bir arması bulunuyor. Bu ülkeler içinde Türkiye dâhil 193 ülke Birleşmiş Milletler üyesi. BM’ye üye olmadığı hâlde tüm üye ülkelerin siyasî, hukukî, hayatî kararlarında etkin rol oynayan Vatikan ile bu sayı 194 oluyor.

Ayrıca uluslararası ortamda BM’ye üye olmayan, ancak uluslararası hukuk ve Montevideo Konvansiyonu’nda (1933 tarihli, uluslararası hukukun kişisi olarak devletin taşıması gerektiği asgarî şartları belirleyen belgedir. 1. maddesine göre devlet olabilmek için sürekli bir insan topluluğu, sınırları belli bir ülke toprağı, hükümet -siyasî otorite- ve diğer devletlerle ilişkiye girebilme kapasitesi gerekmektedir), 1971'den itibaren Birleşmiş Milletler’e üye olmayan, ancak uluslararası hukuk ve bu konvansiyona göre devlet olarak tanımlanan ülke “Çin Cumhuriyeti’dir (Tayvan) ve öyle veya böyle tanınan Çin Cumhuriyeti ile bağımsız ülke sayısı 195’dir.

Bir de Birleşmiş Milletler’in 46 üyesi tarafından tanınan, fakat Birleşmiş Milletler tarafından tanınmayan ülke var ki, o da Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti’dir (Batı Sahra). Tanınma şartlarını kısmen gerçekleştirmiş olan bu ülke ile birlikte sayı 196’yı bulur.

Devam edelim… Birleşmiş Milletler’in 91 üyesi ve Çin Cumhuriyeti tarafından tanınan ülke Kosova, Türkiye dışında herhangi bir Birleşmiş Milletler üyesi tarafından tanınmayan ülke Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; Rusya, Venezuela ve Nikaragua dışındaki Birleşmiş Milletler üyeleri tarafından tanınmayan ülke Abhazya (Gürcistan) ve Güney Osetya (Gürcistan) ile birlikte bu sayı, Birleşmiş Milletler’in hiçbir üyesi tarafından tanınmayan ve fiilen bağımsız olan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti (Azerbaycan), Transdinyester (Moldova) ve Somaliland (Somali) ile bu sayı 204’ü buluyor.

206’yı tamamlayacak iki ülke ise, 103 BM üyesi devlet ve BM üyesi olmayan Vatikan (Holy See), Arap Emirlikleri ve İslâm Konferansı Örgütü tarafından tanınmakta olan yürek yaramız/yürek yarımız Filistin Devleti.

Bağımsız ülkelerden 34’ü ile ilişkisi bulunmayan, uluslararası siyasî, hukukî, diplomatik tesir alanı geniş olan ve bizim dualarımızın ahı İsrail Devleti ile bağımsız ülke sayısı 206’ya ulaşır.

Bütün bu bilgileri veriş sebebim, hem bilgilerimizi tazelemek, hem de bu saydığımız ülkelerin tamamının bayraklarında, diplomatik alanlarında yer alan bir armaya sahip olduklarını detaylar çerçevesinde değerlendirebilmek içindir.

Dünya ülkelerinin neden birer resmî arması var?

Armaya sahip söz konusu ülkelerin pek çoğu Hıristiyan ve Yahudi. Onlar için şekiller, semboller, armalar önemlidir. Çünkü içlerini tezyin edemeyenler, dışlarını makyajlayarak güç bildiriminde bulunmayı bir formül olarak kabul ederler. Yahudiler bunu bilimsel olarak siyasî ve sosyolojik formül kabul eder ve “Kabala” tabir ettikleri ilimleriyle kalplere, akıllara nüfus etmeyi başarırlar. Kabala, onlar için tahrif olmuş dinlerinin tebliğ aracı, siyasî, ticarî, psikolojik ve sosyolojik alanlar için bir hipnoz kaynağıdır.

Armaların Hıristiyan dünya için önemi sadece kimlik bildiriminde bulunmak maksatlı olmayıp, kendi inanç ve düşüncelerini figürler, şekiller ve sembollerle zihinlere yerleştirme gayreti taşır. Yani algı operasyonunu bu alanda da pek mahir biçimde kullanıyorlar. Sembollerle ilgili bir çalışmayı 17. Bosna Özel Sayımızda neşretmiştik. Orada detaylı incelediğimiz, 7. yüzyılda İsevizim taraftarlarınca neşet ettirilmiş ve kutsal olduğuna inanılmış mitolojik bir figür olan “Altın Zambak” (Flur de lis), bugün pek çok armada yer almakta ve hatta ülkemizde dekoratif figür olarak takılara, mutfak gereçlerimize kadar sirayet etmiş durumdadır.

Dolayısıyla şekillerin insan zihnine daha hızlı mesaj gönderiyor olma özelliğini ve gerçeğini göz ardı etmeyen Hıristiyan dünya, her alanda olduğu gibi arma konusunda da dikkatli, iştiyaklı ve gayretli bir geçmişe sahip.

Meselâ İngiltere’de, 13. asırda arma kitapları neşredilmiş. Yine 1484’te Kral III. Richard, Londra’da bir “Arma Okulu” kurmuş. Zamanla armalarla alâkalı “Heraldik” adında bir ilim şubesi teşekkül etmiş. 14. asırda Bartolus de Sascoferrato adında bir İtalyan hukukçunun armaların hukuku ve sanatına dair şümullü bir eser kaleme aldığı, kaynakların bize söylediğidir. İngiltere’de sadece arma ihtilaflarına bakan bir mahkeme bugün dahi faaliyetini sürdürüyor.

***

Armanın “ne”liğine ve dünya devletleri için önemine dair bunca tefarruata girdik madem, yeri gelmişken, aklımızı kurcalayan şu soruyu da yazımızın sonuna not düşmeden geçmeyelim: “206 bağımsız devlet arasında yer alan Türkiye’nin ne kadar zamandır ve niçin bir arması yoktur?”