Oryantalizmin doğurduğu kompleks: Terör ve işgal (2)

Amerika’nın besleyip büyüttüğü, Haçlıların kötü çocukları PKK, YPG, PYD, DAEŞ terör örgütleri başımıza musallat edilmekle kalmayıp, bir de o kötü çocuklara ilim ehli, eğitim sevdalısı, din maskeli bir cici kardeş dünyaya getirmek istemelerini şimdi daha iyi anlamalıyız. Bir ülkeye göz koymuşlarsa, hiç telaş yapmadan, teolojik, ekonomik, sosyolojik her alanda türeyebilecekleri riskini göz ardı etmemeliyiz.

MESELÂ nüfus cüzdanında “T.C.” yazan, dini(!) Laik olan Can Dündar’ın, kendi Cumhurbaşkanının huzurunda lakayt bir eda ile kaykılarak oturmasındaki cüret… 15 Temmuz sonrası ülkesinden kaçarak Almanya’ya sığınan Dündar’ın Almanya Cumhurbaşkanı karşısında rükûa varacak kadar eğilgen ve minnettar duruşu, Batı hayranlığının en zavallı fotoğrafını veriyor bize. Hâlindeki sünepeliği fark edemeyişi, hastalığının ne denli ileri seviyeye ulaştığını izah ediyor.

Bir başka yerli Oryantalist ise Soner Yalçın… Köşesinde Nuri Pakdil’e takdim edilen ödülü diline dolayan Yalçın’ın, Pakdil’i küçümseyici tahlilinin ardında saklı tek bir gerekçe olduğunu herkes pekâlâ biliyor. Tabiî kendisi de biliyor, ancak kalemini sattığı Oryantalistler hürmetine bunu kendine dahi itiraf edemediği çok açık. Nedir Nuri Pakdil’i yerli Oryantalistin gündemine taşıyan? “Ne mutlu Müslümanım!” deyişinden başka bir gerekçe olmasa gerek.

Bu iki hasta ziyaretimizin ardından bizde oluşan körlüğe inat, Batı’nın içinde basiret gösteren olup bitenin farkındalığı ile tarihe not düşen bir belgeyi buraya almak istiyorum.

Avrupalı, Türkleri sevmez!

Hitler döneminde Almanya’dan kaçıp Türkiye’ye yerleşen Alman aydınlarından Prof. Dr. Fritz Neumark’ın kısa söyleşi tutanağına birlikte göz atalım.

1952 yılına dek Türkiye’de yaşayan, iktisat öğreniminin gelişmesinde ve gelir vergisi yasalarının hazırlanmasında önemli katkıları olan bu Yahudi asıllı Alman iktisatçı, bir gün İstanbul Üniversitesi’nden bir grup talebesiyle Boğaz’da seyahate çıkar. Gezi sırasında öğrencilerinden biri profesöre sorar: “Avrupa bizi neden sevmez hocam?”

Prof. Neumark şu cevabı verir:

“Çok samimi olarak itiraf edeyim ki, Avrupalı, Türkleri sevmez ve sevmesi de mümkün değildir! Asırlardır Kilise’nin yürüttüğü Türk ve İslâm düşmanlığı, Hıristiyanların hücrelerine sinmiştir. Sebeplerine gelince…

1. Müslüman olduğunuz için sevmez. Ama faraza laik şöyle dursun, Hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam eder.

2. Sizler farkında değilsiniz, ama onlar şu gerçeğin farkındadırlar: Tarihten Türk çıkarılırsa tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir.

3. Avrupa’nın pazarıydınız, şimdi Avrupa’yı pazar yapmaya başladınız.

4. En az 400 yıl Avrupa’da, sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz.

5. Selçuklular Anadolu’yu, Osmanlılar Orta Avrupa ve Balkanları Haçlı ordularına mezar ettiler.

6. Sizi silahla yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hâkimiyet sağladılar. Önce ahlâkî değerlerinizi yıpratmaya başladılar giyiminizden yaşantınıza kadar, sonra kendi içinizde sizi bölmeye başladılar A, B, C, D gibi…

7. Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslâmiyet uğruna her şeyini feda etmeseydi, İslâmiyet bugün belki sadece Hicaz’da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki, Vehhabiliği kuranlar da İngiliz Dominyon Bakanlığı’nın adamlarıdır. Batı her yerde İslâmiyet’i sapık inançlara kanalize etti. Ama Osmanlı, neredeyse Asr-ı Saadet’i devam ettirdi.

8. Kilise size kin kusmaktadır. Ve sebepleri yukarıdadır.

9. Ben Türkiye’ye geldiğimde iki üniversiteniz vardı, şimdi dokuz üniversite var (o tarihteki sayı); Osmanlı zamanında ise her yerde bir medrese vardı. Tarihinize bakın, her medresede bilim eğitimi vardı; ilk denizaltıyı Osmanlı’nın yaptığını çoğunuz bilmiyorsunuzdur belki de. Ama Avrupa bunu biliyor.

10. Sizler gerçek hüviyetinize döndüğünüz an Avrupa’nın refahı ve medeniyeti yıkılır.

11. Yine sizler, Avrupa’nın tarihî düşmanısınız ve daima düşman kalacaksınız!”

Batılı bir aydının yarım asır önceki tezleri bunlar. Ama almasını bilene ders ve ibretlerle dolu bir itirafname!

Bu metin, Batı’nın hakikati ve Doğu’nun kompleksine dair sağlam bir belge. Doğulunun Batılıya yaranma çabaları ise, farkında olanların nezdinde nafile bir küçülmeden ibaret kalıyor.

Batı’nın Doğu üzerinden devşirdiği güç ve doğurduğu terör

Yazımızın birinci bölümünde verdiğimiz tanımlar çerçevesinde baktığımızda görüyoruz ki, her birim, her değer, her var olan, zıddı ile izah buluyor. Gece gündüzle, acı tatlıyla, zor kolayla, güzel çirkinle, doğru yanlışla… Dolayısıyla Doğu da Batı’yla… Bu göz ardı edilemeyecek hakikat hepimizin malûmu. Ancak Batı, bu basit gibi görünen hakikatin idrakine bizden ziyade varıyor ve coğrafî konum üzerinden güç devşirerek Doğu’dan nemalanıyor. Bununla da yetinmeyip, Doğu coğrafyaları içinde oluşturduğu kompleks vasıtasıyla pek de yorulmadan Doğuluyu Doğuluya kırdırıyor.

Batı’nın ötekisi, zıddı, düşmanı, karşıtı, tezatı üzerinden var olma metodu, durdurulmaz bir iştiyakla devam etti, ediyor. Oryantalistler sinsi metotlarıyla istikrarlarını 2 asırdır korurken, biz 21. yüzyılın başında tarihî ve kültürel kodlarımızı çözememenin ve üzerimizde uygulanan geniş zamanlı plânların tesiri olan uygulamalara yeterli refleksi gösterememenin ceremesini çekiyoruz. Ülkemizden Oryantalizmin uygulamalarını seyrettiğimizde, görünen pek çok pratiği yok sayarak dilsizliğimiz ve sağırlığımız yetmiyormuş gibi bir de körleşiyoruz.

Pek çok örnekten sadece birkaçına dikkat çekelim!

Meselâ, Amerika’da İkiz Kulelerin vurulması hâdisesinde Usame Bin Ladin ismi üzerinden üretilen ve günümüze kadar hız alan “İslâmî terör” klişesi… Müslümanların tüm dünyaya terörist olarak ilan edilişi, bir Oryantalist projedir.

Pek çok devlet başkanı ve başta ABD olmak üzere yetkili isimler basın yolu ile demeç verirken sıklıkla “İslâmî terör” ifadesini kullanıyor, Cumhurbaşkanımızın her defasında ısrarla ve tane tane izah etmesine rağmen aynı ifade tekrarla kamuayunun algısına çivi gibi çakılmaya çalışılıyor. İşte bu ısrar, bilinçli ve istikrarlı bir Oryantalist gayretten başka bir şey değildir.

Edebî çalışmalardan sosyal analizlere, akademik projelerden ekonomiye, yazarından çizerine, düşünüründen iktisatçısına pek çok enstrümanı bir araya getirme maharetinden hâsıl olan Oryantalizm, medya kanalını da mahir biçimde kullanıyor. Körfez Savaşı ile hayata geçirdikleri ve ülkemizdeki Gezi olaylarıyla bize de sirayet ettirdikleri ve de CNN’nin canlı yayın iştahındaki saklı gaye habercilik aşkından ibaret olmayıp, Doğu’nun zavallı, aciz ve vahim durumunu dünyaya duyurması da Oryantalist bir gayrettir. Medya alanında büyük paya sahip ve bir Oryantalizmin maşası Aydın Doğan’ın, “CNN bize uluslararası bakış açısı getirdi. Dünyanın neresinde bir Türk varsa, oraya CNN Türk’le ulaşmak istiyoruz” ifadelerinde saklı Batı hizmetkârlığı da yabana atılır gibi değil.

Terör örgütleri ve Batı

Keza FETÖ’nün medya kanalı Zaman gazetesinin 5 Ekim 2015 yılında yayımladığı, siren sesleri ve “gülen” bebekten mülhem reklâmdan 9 ay 10 gün sonra gerçekleşen 15 Temmuz işgal girişimi de öyle… Ülkemizde cereyan eden en vahim Oryantalist hareket! Plânlı ve istikrarlı bir projenin hayat bulmuş hâline hep birlikte şahit olduk.

Oryantalistlerin 40 yıllık gebelikten sonra ülkemizde doğurduğu prematüre terör örgütü, milletin gayreti ve devletin basireti ile püskürtülmeseydi, bu vatan Amerika’nın, Avrupa’nın, İngiltere’nin masasında pay edilecek, Ortadoğu’nun enerji kaynaklarına çökmek için pusuya yatılacaktı. Bize ne olurdu? Allah-u âlem!

Oryantalistlerin gayrimeşru “gülen (!) bebeği”nin lanse edildiği asap bozucu siren sesleriyle sancılanıp anomalili ve prematüre bir doğumla hayatımıza avaz avaz girdi, fakat şimdilerde soluk almakta zorlanıyor. Türkiye’yi çilekli bir pasta gibi pay etme iştahı ile kalkıştıkları işgalde muratlarına eremeyen Oryantalistlerin prematüre FETÖ için tüm Haçlı devletleri kuvöz görevi görüyorlar şimdi.

Bugün köşe bucak kaçacak, nefes alacak delik arayan FETÖ’cülerin Oryantalist şeflerinden aldıkları yeni talimatlar, yeni plân ve uygulamalar elbette vardır. Uzun soluklu plânlamalar ile adım atan, telaşlanmayıp ağır ağır acele etme kabiliyetine sahip olan Oryantalistlerin dur durak tanımayacaklarını 200 yıllık geçmişleri bize söylüyor. Şimdi daha dikkatli, daha uyanık, daha fazla tetikte durulması gerekiyor.

Amerika’nın besleyip büyüttüğü, Haçlıların kötü çocukları PKK, YPG, PYD, DAEŞ terör örgütleri başımıza musallat edilmekle kalmayıp, bir de o kötü çocuklara ilim ehli, eğitim sevdalısı, din maskeli bir cici kardeş dünyaya getirmek istemelerini şimdi daha iyi anlamalıyız. Bir ülkeye göz koymuşlarsa, hiç telaş yapmadan, teolojik, ekonomik, sosyolojik her alanda türeyebilecekleri riskini göz ardı etmemeliyiz.