Ortaya karışık

Günün birinde vaziyet değişecek sanmayın. Bu böyle! Dedelerimiz, onların dedeleri, onların da dedeleri hep aynı kaderi yaşadı, aynı kaderi miras bıraktı. Köpekler hep havlayacak. Birileri hep kafa patlatacak. Uykuyu düşman bilecek. Birileri de hep ihanet edecek, ihanet tohumu ekecek, her işe çomak sokup çelme takacak. Aklında bulunsun.

GECENİN bir yarısı, uzaktan gelen köpek havlamalarını duyunca Kemal Tahir’i hatırlıyorum. “Köye yaklaştık” diyesim geliyor, “Eline bir değnek alsan iyi olur”.

Uzaktan köpek havlamaları, yakından pat pat sesleri duyduysan gece yarılarında, tavsiyem odur ki, biraz düşünmelisin.

Köy uzak da olsa, yakın da olsa fark etmez. Belki o havlayanlar şehir köpekleridir.

Fakat pat patlara bilhassa dikkat etmeni isterim. Bil ki birileri bu memleket için kafa patlatıyordu genç adam, genç hanım.

Emin ol ki o seslerin kaynağı odur. Ülkesini sevenlerin, sevip de yarışın gerisinde kalmasına üzülenlerin, bu yüzden gece gündüz çalışmak gerektiğine inananların sesi…

Kiminin adı Selçuk’tur, kiminin Recep.

Ne yaparsın, çalışırken biraz ses de çıkıyor ister istemez.

*

Memleket demek, yarın demektir. Yarın ise sizler ve sizden sonrakiler… Daha iyi bir ülkede, daha iyi bir dünyada yaşamanız uğruna yoruldu, uykusuz kaldı, gece gündüz demeden ter döktü insanlar.

Sizin anneleriniz, babalarınız onlar, yabancı değil. Çok uzakta aramayın.

Pek mi didaktik geliyor bu sözler? Hamaset mi kokuyor?

İster gelsin, ister gelmesin; ister koksun, ister kokmasın.

Bizden öncekiler de bizim için çalıştılar. Daha iyi günler görelim diye… Kimi ceketini satmayı göze aldı, kimi hayatını feda etmeyi. Hiç gözünü kırpmadan!

*

Yarından sonra siz de aynı yere gelecek, aynı şekilde davranacaksınız. İçinizden bazıları bayrağa sarılarak eller üstünde taşınacak. “Şehitler ölmez” diye haykıracaksınız. Gözleriniz dolacak arkadaşınızı toprağa emanet ederken. Boğazınıza bir yumruk yemiş gibi hissedeceksiniz. Yutkunmak zor gelecek.

Günün birinde vaziyet değişecek sanmayın. Bu böyle!

Dedelerimiz, onların dedeleri, onların da dedeleri hep aynı kaderi yaşadı, aynı kaderi miras bıraktı.

Köpekler hep havlayacak.

Birileri hep kafa patlatacak. Uykuyu düşman bilecek.

Birileri de hep ihanet edecek, ihanet tohumu ekecek, her işe çomak sokup çelme takacak.

Aklında bulunsun.

*

Mecnun’dan çölü alsalar, geriye ne kalır?

Çölden Mecnun’u alsalar, geriye ne kalır?

*

İngiltere ve Japonya’da “Yalnızlık Bakanlığı” var. İngiltere’deki yalnız yaşayanların sayısı dokuz milyona ulaşmış.

Japonya’da daha fazla olduğunu tahmin edebiliriz. Ayrıca Japonya’da ihtiyar mahkûmlar dışarı çıkmak istemiyor, çıkanlar da tekrar hapse girmeyi daha cazip görüyor.

En büyük sıkıntılar arasında düzenli bir hayat, istediği yemekleri yiyebilmek olarak sayılabilir ama daha ağır basan, umutsuzluk.

Dünyadaki tek At Bakanlığı ise Türkmenistan’da.

“Ahalteke” isimli muhteşem atları korumak için kurulmuş.

Zira vaktiyle Moskof o atlara gözünü dikmiş. Gözden sonra gez ve arpacık da devreye girmiş ve tetiğe basmışlar. O güzelim atları yok etmeye niyetlenmişler. Çünkü Türkleri zayıflatmak için atlarından ayırmak gerektiğini tespit etmişler.

Bugün koruma altındaki Ahaltekeler dağlara kaçırılanların nesli.

Her biri şiir kıvamında.

*

“Azarbaycan”

“Azarbeycan”

“Azerbeycan”

“Azerbaycan”

“Ezerbaycan”

“Ezerbeycan”

Bunların hepsini söyleyenler var.

Sadece bir tanesi doğru.

Hem “kardeş” diyoruz, hem adını yanlış biliyoruz.

Ayıp değil mi?

*

Sosyal demokrat geçinen bir grup var.

Fazla uzakta değiller.

Bakıyoruz, çoğu sosyal değil, anti sosyal…

Pek çoğu demokrat değil, anti demokrat.

Anti parantezine alınmış sosyal demokrat diyelim kısaca.

Diyelim de açıklığa kavuşturalım. Kimsenin kafası karışmasın.

*

Her ülkeye bir Sabih, bir de Kanadoğlu lâzım.

Bilhassa seçim yaklaşırken ortaya çıkan insan. Güzel insan.

Bizde var.

Lâkin ikisi bir arada denk gelmese daha iyi.

Ufukta yine seçim göründü ve hazret yine ortaya çıktı.

Söylediği de elbette aynı: “Aday olamaz…”

“Bahse var mısın?” diye sormayı çok isterim.

Nerede bulacağımı bilmiyorum.