TÜRKİYE’NİN Orta Doğu ile
ilişkileri; medeniyet, İslâm, imparatorluk ve gelenek gibi büyük ve etkin tarihî
yönlere sahip olmasına rağmen, maalesef son yüz yılda yaşanan dünya savaşları
ve küresel güçlerin entrikaları sonunda önce siyâsî, daha sonra ekonomik ve
sosyal büyük kopuşlar yaşadı.
Bugün
aynı hâfızayı inşa etme ve toplumlar arasındaki kardeşlik dokusunu örme
çabaları artsa da Türkiye’nin Orta Doğu ile ilişkileri “politik diplomasi”
eşiğini aşamamakta ve âdeta bir siyâsî çıkmaz sokağa girmiş durumdadır.
Arap
Baharı, aslında kıştan bahara geçişi değil, yazdan sonbahara geçişi yani
demokratik yaprak dökümünü yaşamaya geçmiştir. Bunun anlamı, Arap dünyasında
gittikçe sert kış havası yaşanması ve kuşkusuz gerçek baharın ardından gelecek
oluşudur.
Ancak
kış için hazırlık yapma zamanıdır!
Bu
da devletlerarası yürütülen diplomaside “sıfır sorun” umuduyla değil, her
alanda “+1” (artı bir) formülü işletilerek yapılabilir…
Kültürel,
ekonomik, fikrî ve sivil toplum örgütleri, dezavantajlı gruplar ve medya başta
olmak üzere onlarca farklı fasılda yürütülecek/açılacak müzakerelerle elde
edilmiş dostluklar, işbirlikleri, sözleşmeler, ziyaretler ve kazanımlar,
tarafların hânesine yazılacak birer “+1” değer olacaktır.
Bir
anlamda devletlerin dikkate almak durumunda kalacağı inisiyatif odakları böylece
oluşturulmuş olacaktır.
Nasıl
Türkiye gerek standartlar ve gerekse içinde bulunmasıyla elde edeceği
kazanımlar sebebiyle AB üyesi olmaya çalışıyor ve bu kapsamda açılan fasıllarda
müzakereler yürütüyorsa, aynı nitelikte Türkiye de -bir anlamda- Orta Doğu’nun
AB modeli gibi bir rol modeli olacak ve yürütülen müzakerelerle karşılıklı
fayda paylaşımına girilecektir.
Bugün
Orta Doğu’da gelişen fikrî akımlar, modern sistemler, sivil yapılar, cinsiyet politikaları
ve sosyal medya ağı, en az devlet ve politik kavgalar kadar ilgi ve ilişki
noktasında önemsememiz gereken müzakere muhataplarıdırlar.
Bu
bağlamdaki “Orta Doğu Müzakereleri”, aşağıdaki şekilde yürütülebilir:
·
Öncelikle
fasıl başlıkları belirlenecek ve takvime bağlanacaktır.
·
Bu
fasıllarda, müzakere yapılacak resmî ve sivil muhataplar belirlenecek ve
heyetler oluşturulacaktır.
·
Müzakere
sonunda ilgili fasıl için işbirliği protokolü, mutabakat metinleri ve ortak
projeler gibi çıktılar elde edilecektir.
·
Devletlerarası
ilişkilerde, dikkate alınması amacıyla “tavsiye” nitelikli raporlar ve öneriler
sunulacaktır.
Sonuç
olarak Orta Doğu, devletlerin politikalarına ve mevcût hükûmetlerin tutumlarına
terk edilmeyecek kadar bize yakın ve yarınımızı belirleyen etkiye sahip bir
bölgedir.
Özellikle
etkin tüm siyâsî, kültürel, düşünsel, ekonomik ve teknolojik çevrelerle
fasıllar açarak müzakerelerde bulunmak ve sonuçları geleceğe taşımak, bir
anlamda politik diplomasiye kültürel, ekonomik ve fikrî diplomasi desteği
vermek demek olacaktır.
Ne
de olsa en büyük diplomasi, “müzakere”dir!