BUGÜN gündem dışına çıkalım. Gündem bir kenarda dursun, demlensin. Biz gündemin demlenmesini fırsat bilerek, oradan, buradan, belki biraz da şuradan, ortaya bir karışık yapalım.
Yağmuru özlediğimiz, barajların fena hâlde azaldığı şu günlerde şemsiyeden başlayalım. Yağmur duası yerine geçse de kabul olsa, ne hoş olur. Yağmur duasına çıkanların arasında kaç kişinin yanına şemsiye aldığı çok önemlidir, bilirsiniz.
*
Otobüste, trende, alışveriş için girdiği bir dükkânda yahut bir yakınının evinde en çok unutulan eşyaların başında şemsiye gelir. Yağmur varken açtığımız şemsiye, yağmur bitince kolaylıkla unutulabilir.
“Hiç şemsiye unutmadım” diyebilenleri tebrik ederiz.
Besteci Erik Sati, bu konuda herkesten farklı. Aşırı severmiş şemsiyeleri. Görüp beğendiği her şemsiyeyi alır biriktirirmiş fakat hiç kullanmazmış. Kullanmaya kıyamazmış.
Ölümünün ardından evinde yüzlerce şemsiye bulmuşlar. Hepsinin etiketi üstündeymiş. Yeni bir şemsiye alıp yola çıktığında yağmur başladıysa, şemsiyeyi paltosunun içinde saklarmış ıslanmasın diye.
Kimileri de aklını öyle titizlikle muhafaza ediyor. Kullanırsa, aklının azalacağını, zarar göreceğini düşünüyor sanki.
O yüzden başkalarının aklına uymayı tercih etmekte sakınca görmüyorlar. Yağmur yağarken, yanındakinin şemsiyesi altında yürümeye çalışanlar gibi.
*
Konfüçyüs’e göre dünyada üç büyük tehlike vardır: Akıllı insanların duygusuz oluşu, duygulu insanların etkisiz oluşu ve etkili insanların akılsız oluşu…
*
“Dile dikkat edin. Çünkü dil, adeta eylemin öncüsüdür. Eğer dil yanlış bir yola sapmışsa, eylem de çok hızlı bir şekilde yanlış bir yola sapar. O zaman şiddet de uzak olmaz.”
Angela Merkel’in sosyal medyanın tehlikeleri hakkındaki konuşmasından…
*
Adam oğluna seslenir: “Vakti geçirme. Fukaranın dini zaten yarımdır. Kalk da namazını kıl bari.”
Delikanlı şaşırır: “Niye öyle diyorsun baba? Niçin yarım olsun fukaranın dini?”
Adam izah eder: “Fukaranın parası yoktur, zekât veremez. Parası olmadığı için Hacc’a gidemez, kurban kesemez. Orucu desen, ne kadar kıymetlidir, Cenâb-ı Allah bilir. Zaten yılın tamamında yarı aç yaşar. Namaz da kılmazsa, bil bakalım geriye ne kaldı? Bir cümle sadece.”
Kim o adam derseniz, şair Şaban Abak’ın rahmetli babası...
*
“İşte buraya yazıyorum…
2x2=4
2+2=4
Hem iki kere ikinin hem de iki artı ikinin daha dört etmesi saçma! Çarpmasıyla toplaması sonuçta aynı olur mu? Olmayacağının ispatı işte burada: Önce 2 yazıyorum, sonra bir 2 daha yazıyorum, 22 ediyor!
Gördüğün gibi iki iki daha dört etmiyor. Yanına bir tane daha yazsam, 222 edecek. Net. Hesap ortada. Bütün matematik öğretmenleri yanlış öğretiyor.
Çıkarma işleminde de hata yapıyorlar. Mesela 35’den 5 çıkınca kaç kalır? Bunun videosunu gördüm. Kadın soruyor, adam cevap veriyordu. Az daha adama dayak atacaktı. Kadın doğrusunu biliyor çünkü.
“35’teki 5’i çıkarırsan, geriye 3 kalır. Anladın mı?”
“Anladım tabii. Sen de haklısın. Şimdi ben senden 35 bin lira borç alayım. Haftaya 5 bin lirasını öderim. Bir hafta sonra da kalan 3 bin lirayı öder kurtulurum. Ne dersin?”
*
İngiliz atasözü: İnsanlar bilmedikleri konularda konuşmasalar, dünya büyük bir sessizliğe bürünürdü.
*
“Üç ayları bilir misin?”
“Bilmem mi? Herkes bilir.”
“Hangileri?”
“Ocak, Şubat, Mart.”
“Bu kadar mı?”
“Yok, daha var. Nisan, Mayıs, Haziran...”
“İyi güzel de mevsimleri karıştırıyorsun.”
*
Eskilerin vesait dediği (vasıtanın çoğulu) araçlarda kullanılan lâstikler iki tür bizim bildiğimiz. Kış lâstiği, yaz lâstiği…
Başka türlü isimlendirenler de var. Kar lâstiği, yağmur lâstiği… O tarafı çok mühim değil. Mal aynı. Dikkat çekmek istediğimiz husus, lâstik reklâmları.
Hangisinin reklâmı olursa olsun, kullanılan araçlar hep lüks, gösterişli araçlar. Sıradan otomobille çekileni hiç görmedik.
Sigorta, akaryakıt istasyonu ve elektrikli araçlar için şarj istasyonu reklâmları da aynı.
Günün birinde araçların kapı kollarında rekabet doğsa ve firmalar reklâm çekmek isteseler, reklâmcılar orada da farklı davranmazlar.
O ürünler, sanki sadece pahalı araçların kullanımına açık. Ortalama veya eski olanlar için değil.
Buradaki örtük mesaj, pek de gizli sayılmaz…
“Siz de zamanı geldiğinde lâstiğinizi yenilerken bu markadan alın. Öyle yaparsanız… Veya arabanızın yakıtını bizden temin ederseniz…
İşte bu gördüğünüz lüks araçları kullananlar gibi davranmış olursunuz.
Ve bir de bakarsınız ki eski aracınız bir anda şu reklâmdakine benzemiş. Öyle hissedebilirsiniz. En azından kısmen. Hattâ belli mi olur, belki günün birinde bu lüks araçlardan birine sahip olabilirsiniz.
Şimdilik lâstikleri/yakıtı benzesin yeter. Ona ulaşamasanız bile en azından aynı marka lâstikleri/yakıtı kullanmış olursunuz.
Bu da az bir şey değildir hani. Kral olma ihtimaliniz yoksa da kralların sofrasına lâyık yemeklerden yeme fırsatını niye elinizin tersiyle itesiniz ki?
En iyisi siz fazla düşünmeden gelin, bizim ürünlerden alın; biz kazanalım, siz de kendinizi mutlu hissedin.”
Biz ne diyoruz cevaben?
“Muços grasyas.”



