
HER toplumun, tarihin
akışı içinde kendisi için önemli saydığı günleri bayram sayması, geçmiş ile
gelecek arasında kopmaz bir bağ olduğu kadar, millet ve devlet arasındaki uyumun
da gerçekleşmesi açısından önemlidir.
Milletin gönlünde yeri olan günler gerçekten kalıcı “bayram günleri”
olurken, millete rağmen ihdas edilen bayram günleri ise resmî tatil günleri
sınırlarını aşamamıştır. Osmanlı Devleti’nde Ramazan ve Kurban Bayramları
dışında resmî bayram uygulaması olmamıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC)
zamanında ise meşru yönetime karşı bir grup asker ve gönüllünün “Hareket Ordusu”
adıyla isyan ettiği 23 Temmuz günü “Hürriyet Bayramı” olarak kutlanmıştır.
Böyle bir geçmişin ardından Türkiye’de tek parti idaresi (CHP, tek adam
yönetimi) kurulmuştur. Tek parti ile birlikte milletin rağmına, milletin
sefaletine, açlık ve baskı altında perişan edildiği dönemde yeni “bayram
günleri” icat edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri, mağlûp olan
ülkelerde (Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Macaristan) olduğu gibi Türkiye’de
de padişahlık/krallık yerine cumhuriyet idaresinin kurulmasını temin etmiştir.
TBMM eliyle Osmanlı Devleti’nin yıkılması (1 Kasım 1922) “Hâkimiyet-i
Milliye Günü” olarak 1935’e kadar kutlanmıştır. 29 Ekim günü ise 19 Nisan
1925’te çıkarılan kanun ile “millî bayram” sayılmıştır. (TBMM Zabıt Ceridesi,
c. 18, s. 165-166.)
Türkiye’de tek parti idaresinin yaşandığı dönem (1923-1946), büyük bir
baskı ve sefalet dönemi olmuştur. 1929 dünya ekonomik krizi Türkiye’de bir felâket
boyutuna ulaşmıştır. Dönemin Türkiye’sinde özgür basın yoktur. Çıkmasına izin
verilen gazeteler ise “parti gazetesi” niteliğindedir. Yönetimin uygun
görmediği haberler dönemin Türkiye basınında yer almamıştır. Buna rağmen bazı
sefalet haberleri gazetelerde yer almıştır.
12 Ekim 1930’da Son Posta gazetesindeki habere göre, İzmir’de cami
köşelerinde “aç kalan vatandaşlardan 101 kişi ölmüştür”. 10 Eylül 1929 tarihli
Cumhuriyet Gazetesi’nde ise, “İstanbul’da 3 bin 359 çocuğun açlıktan öldüğü, bu
sayının açlıktan ölenlerin dörtte biri olduğu, yine İstanbul’da 6 bin kadar
çocuğun aç ve gıdasız yaşadığı” haber olmuştur. Bu çocuklardan iki bin
beş yüzüne haftada üç gün birkaç dilim ekmek temin edebildikleri yine
Cumhuriyet Gazetesi’nde yer almıştır.
Açlıktan ölüm olayları, İstanbul ve İzmir ile sınırlı kalmamıştır. 27 Mayıs 1930’da
İçişleri Bakanlığı’ndan Başbakanlık’a gönderilen resmî bir yazıda,
Giresun-Tirebolu Buğdalızir köyünde dört kişinin açlıktan öldüğü ve Hilal-i
Ahmer Cemiyeti (Kızılay) merkezinden Giresun şubesinin yardım istediği ve bu
yardımların Giresun şubesi eliyle köye ulaştırıldığı belirtilmiştir.
Türkiye’nin zengin, gelişmiş batı ve kuzey illerinde durum böyle iken İç ve
Doğu Anadolu gibi yerlerde durumun çok daha vahim olduğu tahmin edilebilir.
Ancak dönemin şartları içinde Türkiye’de yaşanan can alıcı sefalet/açlık haberleri
basında yeterince akis bulamamıştır.
Buna karşılık, dönemin tek parti idaresi millete rağmen bayram günleri icat
ettiği gibi, milletin açlıktan kırıldığı bu zamanda acaba hangi önemli işlerle
meşgul olmuştur? Bu sorunun tek cümlelik karşılığı ise “Onuncu Yıl”
kutlamalarıdır.
***
CHF (o tarihte “Cumhuriyet Halk Fırkası” denilmiştir) genel sekreterliği
tarafından hazırlanan teklif, “Onuncu Yıl Kutlamaları Kanunu” başlıklı 12
maddelik bir kanun olarak 11 Haziran 1933’te TBMM’den geçirilmiştir.
Kanuna göre CHP Genel Sekreteri Recep Peker başkanlığında beş kişilik “Onuncu
Cumhuriyet Bayramı Kutlama Yüksek Komisyonu” kurulmuştur. Bu yüksek komisyonun
kararı ile il, ilçe, nahiye ve köylerde komisyonlar kurulması valilerden istenmiştir.
Komisyonlarda, CHP ve Halkevleri temsilcilerinin yer almaları
kararlaştırılmıştır.
Komisyonların çalışmaları için merkezî bütçeden 166 bin TL ödenek
ayrılmıştır. Açlıktan toplu ölüm olaylarının yaşandığı Türkiye’de bu rakam önemli
bir paradır. Bayram için özel posta pulları ve sigaralar çıkarılmıştır. İl ve
ilçe merkezlerinde kullanılmak üzere fişekler hazırlanmıştır. Ticaret ve sanayi
odaları ile bankalardan kutlamalar için temin edilen yardım paraları ile Türk
bayrağı ve CHP bayrakları ve on yıllık CHP icraatlarını anlatan kitapçıklar,
afişler ve dövizler hazırlanarak bütün il, ilçe, nahiye ve köylere
ulaştırılmaları temin edilmiştir. Ticaret ve sanayi odaları ile bankalardan
temin edilen paranın miktarı ise hiçbir zaman öğrenilememiştir.
İl, ilçe, nahiye ve köylerde Onuncu Cumhuriyet Bayramı Kutlama Yüksek
Komisyonuna bağlı olarak komisyonlar kurulmuştur. Her şehirde, fırka/parti
merkezleri ve Halkevlerinde konferansların verilmesi, her şehrin büyük
caddelerinde bulunan binalara, nakil araçlarının iç ve dış taraflarına inkılap
sevgisi aşılayacak levhaların asılması kararlaştırılmıştır.
Yüksek komisyonun valiliklere gönderdiği emirde, “yapılacak işlerin
Türkiye’de on yıl önce doğan Cumhuriyet güneşinin sıcaklığı ile bütün memleketi
ısıtacak ve on yıllık Cumhuriyet devrinin vatana getirdiği ve getireceği en
yüksek saadetin heyecanını herkese duyuracak bir şekil ve kıymette olması”
belirtilmiştir.
Cumhuriyet’in ilânı saatinde her yerde top atılması kararlaştırılmış,
Onuncu Yıl Marşı yapılmış, on senelik iş rehberinin basımına başlanmıştır.
Asker, jandarma, öğrenci ve memurlara verilen giysilerin ve vatandaşların
çocuklarına alacakları giysilerin Cumhuriyet Bayramı’na denk getirilmesi
fırka/parti teşkilatına bildirilmiştir.
Köylülere ve askerlere dağıtılmak üzere 15 bin paket sigara sipariş
edilmiş, yurt dışında da kutlamaların etkin bir biçimde yapılması için
elçiliklerden ricada bulunulmuş, 25 farklı türde 200 bin adet afiş basılmış,
Ankara Elektrik Şirketi ücretsiz olarak fırka, hisar, abide ve şose heykeli
önünde tezyinat yapma kararı almıştır. Bütün bu işler için mümkün olduğu kadar
çok sayıda vatandaşın katılmasına çalışılmıştır.
1932’deki parti kongresinde kabul edilen CHF için altı oklu parti bayrağı,
törene katılacak vatandaşların göğsüne bu bayrağın küçük ipek numunelerinin
takılması için yeterli miktarda ilgili yerlere gönderilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, o tarihte bir parti devletidir. Dolayısı ile
devletin bütün faaliyetleri aynı zamanda bir parti faaliyeti olarak
görülmüştür.
En az 1 buçuk milyon vatandaşın sokaklarda ve meydanlarda bayrama
katılması, radyoda ve diğer yerlerde en az bin konferans verilmesi ve beş yüz
kadar temsilin/tiyatronun yapılması kararlaştırılmıştır. Törenlerin il ve
ilçelerin en büyük meydanında yapılması ve o meydanların ise “Cumhuriyet Meydanı”
diye adlandırılması kararlaştırılmıştır.
Bayramda temsil edilmek üzere dokuz adet tiyatro oyunu seçilmiştir.
Sönmeyen Ateş (Nahit Sırrı), İnkılap Çocukları (Yaşar Nabi), Kahraman (Faruk
Nafiz), Mavi Yıldırım, Yarım Osman (Aka Gündüz), Şer’iye Mahkemesinde (İ.
Refik-Ahmet Nuri), On Yılın Destanı (Halit Fahri), İstiklâl (Reşat Nuri) ve
Uyanış (Kazım Nami) adlı oyunlarda Cumhuriyet öncesi dönem şiddetle
aşağılanmaya ve mahkûm edilmeye çalışılırken, tek parti idaresiyle birlikte ve
devlet zoruyla hayata geçirilmeye çalışılan “Batılı değerlerin” üstünlüğü ve bu
değerlerin benimsenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Her biri 25 seriden oluşan sekizer bin adet, toplam iki yüz bin levha
sadece belediyeler için yollanmış, en büyüğü 100’e 170 santimetre boyutundaki
levhaların şehir nüfusuna göre gönderilmesini isteyen Onuncu Cumhuriyet Bayramı
Kutlama Yüksek Komisyonu, eşit bir şekilde dağıtılmasını kararlaştırmış,
bayramdan üç gün önce asılarak mümkün olduğu kadar cadde ve meydanlarda uzun
bir süre asılı kalmasının önemli olduğu belirtilmiştir.
Çoğunluğu Kemal Paşa’nın yani CHP’nin muhaliflerinden oluşan ve Lozan
Anlaşması’nda af kapsamı dışında tutulan 150’likler ile zimmet, rüşvet ve
kaçakçılık suçluları, Onuncu Yıl nedeniyle çıkarılan af kapsamına alınmamıştır.
Böylece Kemal Paşa’ya yani CHP’ye muhalefet etmek, zimmet, rüşvet ve kaçakçılık
gibi adi suçlar arasında görülmüştür.
***
Cumhuriyet’in onuncu yıl kutlamalarına “parti basını” özelliğini taşıyan
basının abartılı bir şekilde yer vermesi temin edilmiş, tören hazırlıklarının
duyurulmasına ve bir kutlama coşkusunun oluşturulmasına gazeteler kendi
çaplarına göre katkı yapmak için yarışmıştır. Kutlamalardan bir gün önce “Bütün
halk yarın Cumhuriyet meydanına davetlidir. Kimseden davetiye aranmayacaktır.
Herkes için meydanda yer hazırlanmıştır” denilerek halkın katılımı teşvik
edilmiştir.
CHF Genel Merkezi tarafından, insanların yakasına takılmak için bir milyon
altı oklu bayrak dağıtılmış, uçaklardan üzerinde CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’nın
sözlerinin yazılı olduğu ve çeşitli sözlerin bulunduğu 50 milyon kırmızı
ve beyaz kâğıt atılmış, şehirlerin ve köylerin yolları ve meydanları
süslenmiştir. “Kutlama programı halkın rejimin değerlerine olan bağlılığını
pekiştirmek için bir fırsat olarak görülmüştür”. Çünkü halkın değerleri ile
rejimin değerleri oldukça farklıdır ve rejim her vesileyle kendini halka
benimsetmeye çalışmıştır.
Onuncu yılda bu çabaların artarak devam etmesi, rejimin bir meşruiyet
sorunu yaşadığını göstermiştir. Duvarlara asılan pankartlar, levhalar, bayraklar,
yerli yersiz çalınan Onuncu Yıl Marşı, okunan şiir ve destanlar, sergilenen
tiyatro oyunları, radyo yayınları tek partili Cumhuriyet idaresinin kaçınılmaz
olduğunu kabul ettirme çabasıdır.
Tek parti döneminin yöneticileri yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da
övülmeye, haber konusu olmaya çalışmıştır. Bunun için Türkiye temsilcilikleri
aracılığı ile dış basında haber olmaya ve Türkiye’deki kutlamaları
haberleştirmeye çaba göstermişlerdir. Bunun bir sonucu olarak The Times “Gazi’nin
Önünde Hürmetle Eğilmek Lazımdır” başlıklı bir makale, Daily Telegraph “Şayan-ı
Dikkat On Senenin Mucizeleri” ve “Mustafa Kemal’in Dehasıyla Yeniden Bir Doğuş”
başlıklı iki makalede tek partili Cumhuriyet idaresinin başarılarından söz
etmiştir.
Rus Krasnaia Svesda gazetesinde “Türk Milleti Zincire Vurulamaz” başlığı
ile yayımlanan makalede Türkiye’deki gelişmelere vurgu yapılarak iki ülke
arasındaki iyi ilişkilerden söz edilmiştir. Yunan Katimerini ve Atinaika Nea
gazeteleri ile Romanya gazetelerinde Türkiye’yi öven yayınlar yapılmış, pek çok
ülkeden Ankara’ya kutlama telgrafları gönderilmiştir. Yurt dışındaki bu yazı ve
haberler, içerikleri itibarı ile Türkiye temsilcilikleri tarafından
hazırlanarak adı geçen gazetelerde yayınlanmaları temin edilmiştir.
Tek parti yönetimlerini şiddetle eleştiren İngiliz, Fransız ve ABD gibi
ülkelerin gazetelerinin bu eleştirilerini bir kenara bırakarak, neyin
karşılığında bu tür haberleri yaptıklarının bir açıklaması yoktur.
Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından kırsal kesim/köylüler için Yurt Gazetesi
çıkarılmış, renkli resimler ve parti propagandası içeren yazılarla doldurulan
gazete, her köye iki nüsha olacak şekilde gönderilmiştir.
***
Onuncu yıl kutlamalarını yalnız yurt içinde değil, yurt dışında tantanalı
bir şekilde kutlamak üzere hazırlıklar yapılmış, radyo programları,
konferanslar ve gazetelerden faydalanılmıştır. Elçilik ve maslahatgüzarlıklar
için hazırlanan Onuncu Yıl Kitabı ve Fransızca özeti ile 40’ar adet Türkiye
fotoğrafı gönderilmiş, on yıllık Cumhuriyet idaresinin (tek parti rejiminin)
özellikleri yurt dışında da propaganda edilmeye çalışılmıştır.
Törenler için yabancılar da davet edilmiştir. Törenlere katılan davetliler
de dikkat çekicidir. CHF idaresinin muhtemelen çok istediği Fransız-İngiliz
temsilcileri törenlere katılmamıştır. Ankara’da yapılacak törenlere
Mareşal Varoşilof başkanlığında bir Sovyet heyeti, Yunanistan adına Hava
Kuvvetleri Komutanı General Adamides, Almanya adına Moskova Büyükelçisi Her
Nadalny, Bulgaristan adına Maarif Nazırı Boyaciyef ve General Narkaf, Romanya
adına Ayan Meclisi üyeleri Ahmet Taşçı ve Mustafa Beyler ile Silistre Müftüsü
Hafız Rıfat Efendi yabancı temsilci olarak katılmışlardır.
CHF idaresi kendisi için yabancıların bu tür törenlere katılmasını ve
yabancı basında Türkiye rejiminin övülmesini bir çeşit meşruiyet aracı olarak
görmüştür.
29 Ekim günü radyoda beş kez İstiklâl Marşı, altı kez Onuncu Yıl Marşı
okunmuş, şiirler, destanlar ve halk konferansları yayınlanmış ve halk
türkülerinden oluşan konserler verilmiştir. Bayramdan iki gün önce temin edilen
sesli sinema makinesi ile Ankara’daki törenler kaydedilmiş, her ilden törenle
alınarak getirilen topraklar yine törenle kabul edilmiştir. PTT ve Hilal-i
Ahmer Cemiyeti de törenler için seferber edilmiştir.
PTT seri hâlde özel posta pulu hazırlamış, Hilal-i Ahmer Cemiyeti ise
onuncu yıl nedeniyle özel iskambil kâğıdı yaptırmıştır. Bir yardım, bir hayır
kuruluşu demek olan Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin iskambil kâğıdı hazırlaması ise
varlık nedeniyle açıklanamayacak, ancak tek parti idaresinin her şeyi tersine
çeviren zorlaması ile olabilecek bir örnektir.
Osmanlı dönemini savunmanın “gerilik, yobazlık, hatta vatan hainliği”
sayıldığı bu dönemde, konuşmalarda ve propaganda yazılarında Osmanlı döneminde
yapılanlar ile Cumhuriyet döneminde yapılanlar karşılaştırılmıştır. Altı
asırlık Osmanlı Devleti’nin 94 köprüsüne karşılık on yılda 41 köprü yapıldığı
veya 2 bin kilometre demiryolu inşâ edildiği gibi vurgularla az zamanda büyük
işler yapıldığı ileri sürülmüştür. 2000 yılına kadar Türkiye sınırları içinde
faaliyette olan demiryollarının yarısının Osmanlı döneminden kaldığı
hatırlandığında, Onuncu Yıl kutlamalarında propaganda için ileri sürülen bu tür
örneklerin ancak “düşmanlık” terimi ile açıklanabilir olduğu görülecektir.
Faruk Nafiz ve Behçet Kemal Çağlar’ın şiirlerinin bazı kısımları
birleştirilerek “Onuncu Yıl Marşı” kabul edilmiş ve Cemal Reşit Rey tarafından bestelenmiştir.
CHF’nin tek partili idaresinin Türk halkına reva gördüklerinden biri de işte bu
Onuncu Yıl Marşı’dır.
“On yılda on milyon genç yaratıldığı” bir şamata gibi tekrarlanmıştır. Buna
karşılık Türkiye nüfusu 1927’de 13 milyon, 1935’te ise 16 milyondur. On milyon
gencin yaratıldığını gösteren sayısal bir veri ortada yoktur. Marşta “Bütün
dünyanın saydığı başkumandan” iddiası garip bir hayâldir. Çünkü bu hayâlin
karşılığı olan hiçbir işaret yoktur. Almanya ve İtalya gibi dünyada pek çok tek
partili rejimlerden biri de Türkiye’dedir. Marşta övgü için cumhurbaşkanı
yerine “başkumandan” sözünün kullanılması önemlidir. Askerî unvanlar tayin
edicidir. Aynı zamanda korku verici olsun diye yer verilmiştir.
Yaklaşık yüzyıl sonra tek partili idareyi aşmış, özgür ve kendini hukuk
devleti sayan Türkiye’de lise ve üniversite mezuniyet törenlerinde Onuncu Yıl
Marşı’nın çalınması, geriye doğru bir özlemin işaretidir. Tek partili, despot
idareye şamatalı bir bağlılıktır. Çok partili özgür bir ülkede, açlıkla terbiye
dilmiş, çocukların, yetişkinlerin ve köylülerin açlıktan öldüğü dönem için yeni
hayranlıklar, yeni şartlanmışlıkların aranması gelecek adına utanılacak
manzaralardır.
Kaynakça
1-Cahide Sınmaz-Sönmez, “Cumhuriyetin
Onuncu Yıl Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Tarihli Genel Af Yasası”, Ankara
Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S.33-34,
Mayıs-Kasım 2004, s.84-101.
2-İlhan Tekeli; “Bir Toplumsal Anlatım
ve Katılım Biçimi Olarak Kutlama Şenlikleri”, Bir Çağdaşlaşma Projesi Olarak
Türkiye Cumhuriyeti’nin 75 Yılı, 1997, s. 1.
3-Selim Deringil; İktidarın
Sembolleri ve İdeoloji, Çev: Gül Çağalı Güven, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2002.
4- Sina Akşin; Jön Türkler ve İttihat ve
Terakki, Ankara, İmge Yay., 2006.
5- Mustafa Yılmaz;
İngiliz Basını ve Atatürk’ün Türkiyesi, Phoneix Yay., Ankara, 2002.
6-Yasemin Doğaner, “Cumhuriyetin Onuncu
Yıl Kutlamaları”, Tarih Araştırmaları Dergisi, S.9, Şubat 2007,
s.119-143.