Onuncu yıl

Yaklaşık yüzyıl sonra tek partili idareyi aşmış, özgür ve kendini hukuk devleti sayan Türkiye’de lise ve üniversite mezuniyet törenlerinde Onuncu Yıl Marşı’nın çalınması, geriye doğru bir özlemin işaretidir. Tek partili, despot idareye şamatalı bir bağlılıktır. Çok partili özgür bir ülkede, açlıkla terbiye dilmiş, çocukların, yetişkinlerin ve köylülerin açlıktan öldüğü dönem için yeni hayranlıklar, yeni şartlanmışlıkların aranması gelecek adına utanılacak manzaralardır.

HER toplumun, tarihin akışı içinde kendisi için önemli saydığı günleri bayram sayması, geçmiş ile gelecek arasında kopmaz bir bağ olduğu kadar, millet ve devlet arasındaki uyumun da gerçekleşmesi açısından önemlidir.

Milletin gönlünde yeri olan günler gerçekten kalıcı “bayram günleri” olurken, millete rağmen ihdas edilen bayram günleri ise resmî tatil günleri sınırlarını aşamamıştır. Osmanlı Devleti’nde Ramazan ve Kurban Bayramları dışında resmî bayram uygulaması olmamıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) zamanında ise meşru yönetime karşı bir grup asker ve gönüllünün “Hareket Ordusu” adıyla isyan ettiği 23 Temmuz günü “Hürriyet Bayramı” olarak kutlanmıştır.

Böyle bir geçmişin ardından Türkiye’de tek parti idaresi (CHP, tek adam yönetimi) kurulmuştur. Tek parti ile birlikte milletin rağmına, milletin sefaletine, açlık ve baskı altında perişan edildiği dönemde yeni “bayram günleri” icat edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri, mağlûp olan ülkelerde (Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Macaristan) olduğu gibi Türkiye’de de padişahlık/krallık yerine cumhuriyet idaresinin kurulmasını temin etmiştir.

TBMM eliyle Osmanlı Devleti’nin yıkılması (1 Kasım 1922) “Hâkimiyet-i Milliye Günü” olarak 1935’e kadar kutlanmıştır. 29 Ekim günü ise 19 Nisan 1925’te çıkarılan kanun ile “millî bayram” sayılmıştır. (TBMM Zabıt Ceridesi, c. 18, s. 165-166.)

Türkiye’de tek parti idaresinin yaşandığı dönem (1923-1946), büyük bir baskı ve sefalet dönemi olmuştur. 1929 dünya ekonomik krizi Türkiye’de bir felâket boyutuna ulaşmıştır. Dönemin Türkiye’sinde özgür basın yoktur. Çıkmasına izin verilen gazeteler ise “parti gazetesi” niteliğindedir. Yönetimin uygun görmediği haberler dönemin Türkiye basınında yer almamıştır. Buna rağmen bazı sefalet haberleri gazetelerde yer almıştır.

12 Ekim 1930’da Son Posta gazetesindeki habere göre, İzmir’de cami köşelerinde “aç kalan vatandaşlardan 101 kişi ölmüştür”. 10 Eylül 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde ise, “İstanbul’da 3 bin 359 çocuğun açlıktan öldüğü, bu sayının açlıktan ölenlerin dörtte biri olduğu, yine İstanbul’da 6 bin kadar çocuğun aç ve gıdasız yaşadığı” haber olmuştur. Bu çocuklardan iki bin beş yüzüne haftada üç gün birkaç dilim ekmek temin edebildikleri yine Cumhuriyet Gazetesi’nde yer almıştır.

Açlıktan ölüm olayları, İstanbul ve İzmir ile sınırlı kalmamıştır. 27 Mayıs 1930’da İçişleri Bakanlığı’ndan Başbakanlık’a gönderilen resmî bir yazıda, Giresun-Tirebolu Buğdalızir köyünde dört kişinin açlıktan öldüğü ve Hilal-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay) merkezinden Giresun şubesinin yardım istediği ve bu yardımların Giresun şubesi eliyle köye ulaştırıldığı belirtilmiştir.

Türkiye’nin zengin, gelişmiş batı ve kuzey illerinde durum böyle iken İç ve Doğu Anadolu gibi yerlerde durumun çok daha vahim olduğu tahmin edilebilir. Ancak dönemin şartları içinde Türkiye’de yaşanan can alıcı sefalet/açlık haberleri basında yeterince akis bulamamıştır.

Buna karşılık, dönemin tek parti idaresi millete rağmen bayram günleri icat ettiği gibi, milletin açlıktan kırıldığı bu zamanda acaba hangi önemli işlerle meşgul olmuştur? Bu sorunun tek cümlelik karşılığı ise “Onuncu Yıl” kutlamalarıdır.

***

CHF (o tarihte “Cumhuriyet Halk Fırkası” denilmiştir) genel sekreterliği tarafından hazırlanan teklif, “Onuncu Yıl Kutlamaları Kanunu” başlıklı 12 maddelik bir kanun olarak 11 Haziran 1933’te TBMM’den geçirilmiştir.  Kanuna göre CHP Genel Sekreteri Recep Peker başkanlığında beş kişilik “Onuncu Cumhuriyet Bayramı Kutlama Yüksek Komisyonu” kurulmuştur. Bu yüksek komisyonun kararı ile il, ilçe, nahiye ve köylerde komisyonlar kurulması valilerden istenmiştir. Komisyonlarda, CHP ve Halkevleri temsilcilerinin yer almaları kararlaştırılmıştır.

Komisyonların çalışmaları için merkezî bütçeden 166 bin TL ödenek ayrılmıştır. Açlıktan toplu ölüm olaylarının yaşandığı Türkiye’de bu rakam önemli bir paradır. Bayram için özel posta pulları ve sigaralar çıkarılmıştır. İl ve ilçe merkezlerinde kullanılmak üzere fişekler hazırlanmıştır. Ticaret ve sanayi odaları ile bankalardan kutlamalar için temin edilen yardım paraları ile Türk bayrağı ve CHP bayrakları ve on yıllık CHP icraatlarını anlatan kitapçıklar, afişler ve dövizler hazırlanarak bütün il, ilçe, nahiye ve köylere ulaştırılmaları temin edilmiştir. Ticaret ve sanayi odaları ile bankalardan temin edilen paranın miktarı ise hiçbir zaman öğrenilememiştir.

İl, ilçe, nahiye ve köylerde Onuncu Cumhuriyet Bayramı Kutlama Yüksek Komisyonuna bağlı olarak komisyonlar kurulmuştur. Her şehirde, fırka/parti merkezleri ve Halkevlerinde konferansların verilmesi, her şehrin büyük caddelerinde bulunan binalara, nakil araçlarının iç ve dış taraflarına inkılap sevgisi aşılayacak levhaların asılması kararlaştırılmıştır.

Yüksek komisyonun valiliklere gönderdiği emirde, “yapılacak işlerin Türkiye’de on yıl önce doğan Cumhuriyet güneşinin sıcaklığı ile bütün memleketi ısıtacak ve on yıllık Cumhuriyet devrinin vatana getirdiği ve getireceği en yüksek saadetin heyecanını herkese duyuracak bir şekil ve kıymette olması” belirtilmiştir.

Cumhuriyet’in ilânı saatinde her yerde top atılması kararlaştırılmış, Onuncu Yıl Marşı yapılmış, on senelik iş rehberinin basımına başlanmıştır. Asker, jandarma, öğrenci ve memurlara verilen giysilerin ve vatandaşların çocuklarına alacakları giysilerin Cumhuriyet Bayramı’na denk getirilmesi fırka/parti teşkilatına bildirilmiştir.

Köylülere ve askerlere dağıtılmak üzere 15 bin paket sigara sipariş edilmiş, yurt dışında da kutlamaların etkin bir biçimde yapılması için elçiliklerden ricada bulunulmuş, 25 farklı türde 200 bin adet afiş basılmış, Ankara Elektrik Şirketi ücretsiz olarak fırka, hisar, abide ve şose heykeli önünde tezyinat yapma kararı almıştır. Bütün bu işler için mümkün olduğu kadar çok sayıda vatandaşın katılmasına çalışılmıştır.

1932’deki parti kongresinde kabul edilen CHF için altı oklu parti bayrağı, törene katılacak vatandaşların göğsüne bu bayrağın küçük ipek numunelerinin takılması için yeterli miktarda ilgili yerlere gönderilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, o tarihte bir parti devletidir. Dolayısı ile devletin bütün faaliyetleri aynı zamanda bir parti faaliyeti olarak görülmüştür.

En az 1 buçuk milyon vatandaşın sokaklarda ve meydanlarda bayrama katılması, radyoda ve diğer yerlerde en az bin konferans verilmesi ve beş yüz kadar temsilin/tiyatronun yapılması kararlaştırılmıştır. Törenlerin il ve ilçelerin en büyük meydanında yapılması ve o meydanların ise “Cumhuriyet Meydanı” diye adlandırılması kararlaştırılmıştır.

Bayramda temsil edilmek üzere dokuz adet tiyatro oyunu seçilmiştir. Sönmeyen Ateş (Nahit Sırrı), İnkılap Çocukları (Yaşar Nabi), Kahraman (Faruk Nafiz), Mavi Yıldırım, Yarım Osman (Aka Gündüz), Şer’iye Mahkemesinde (İ. Refik-Ahmet Nuri), On Yılın Destanı (Halit Fahri), İstiklâl (Reşat Nuri) ve Uyanış (Kazım Nami) adlı oyunlarda Cumhuriyet öncesi dönem şiddetle aşağılanmaya ve mahkûm edilmeye çalışılırken, tek parti idaresiyle birlikte ve devlet zoruyla hayata geçirilmeye çalışılan “Batılı değerlerin” üstünlüğü ve bu değerlerin benimsenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Her biri 25 seriden oluşan sekizer bin adet, toplam iki yüz bin levha sadece belediyeler için yollanmış, en büyüğü 100’e 170 santimetre boyutundaki levhaların şehir nüfusuna göre gönderilmesini isteyen Onuncu Cumhuriyet Bayramı Kutlama Yüksek Komisyonu, eşit bir şekilde dağıtılmasını kararlaştırmış, bayramdan üç gün önce asılarak mümkün olduğu kadar cadde ve meydanlarda uzun bir süre asılı kalmasının önemli olduğu belirtilmiştir.

Çoğunluğu Kemal Paşa’nın yani CHP’nin muhaliflerinden oluşan ve Lozan Anlaşması’nda af kapsamı dışında tutulan 150’likler ile zimmet, rüşvet ve kaçakçılık suçluları, Onuncu Yıl nedeniyle çıkarılan af kapsamına alınmamıştır. Böylece Kemal Paşa’ya yani CHP’ye muhalefet etmek, zimmet, rüşvet ve kaçakçılık gibi adi suçlar arasında görülmüştür.

***

Cumhuriyet’in onuncu yıl kutlamalarına “parti basını” özelliğini taşıyan basının abartılı bir şekilde yer vermesi temin edilmiş, tören hazırlıklarının duyurulmasına ve bir kutlama coşkusunun oluşturulmasına gazeteler kendi çaplarına göre katkı yapmak için yarışmıştır. Kutlamalardan bir gün önce “Bütün halk yarın Cumhuriyet meydanına davetlidir. Kimseden davetiye aranmayacaktır. Herkes için meydanda yer hazırlanmıştır” denilerek halkın katılımı teşvik edilmiştir.

CHF Genel Merkezi tarafından, insanların yakasına takılmak için bir milyon altı oklu bayrak dağıtılmış, uçaklardan üzerinde CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’nın sözlerinin yazılı olduğu ve çeşitli sözlerin bulunduğu 50 milyon kırmızı ve beyaz kâğıt atılmış, şehirlerin ve köylerin yolları ve meydanları süslenmiştir. “Kutlama programı halkın rejimin değerlerine olan bağlılığını pekiştirmek için bir fırsat olarak görülmüştür”. Çünkü halkın değerleri ile rejimin değerleri oldukça farklıdır ve rejim her vesileyle kendini halka benimsetmeye çalışmıştır.

Onuncu yılda bu çabaların artarak devam etmesi, rejimin bir meşruiyet sorunu yaşadığını göstermiştir. Duvarlara asılan pankartlar, levhalar, bayraklar, yerli yersiz çalınan Onuncu Yıl Marşı, okunan şiir ve destanlar, sergilenen tiyatro oyunları, radyo yayınları tek partili Cumhuriyet idaresinin kaçınılmaz olduğunu kabul ettirme çabasıdır.

Tek parti döneminin yöneticileri yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da övülmeye, haber konusu olmaya çalışmıştır. Bunun için Türkiye temsilcilikleri aracılığı ile dış basında haber olmaya ve Türkiye’deki kutlamaları haberleştirmeye çaba göstermişlerdir. Bunun bir sonucu olarak The Times “Gazi’nin Önünde Hürmetle Eğilmek Lazımdır” başlıklı bir makale, Daily Telegraph “Şayan-ı Dikkat On Senenin Mucizeleri” ve “Mustafa Kemal’in Dehasıyla Yeniden Bir Doğuş” başlıklı iki makalede tek partili Cumhuriyet idaresinin başarılarından söz etmiştir.

Rus Krasnaia Svesda gazetesinde “Türk Milleti Zincire Vurulamaz” başlığı ile yayımlanan makalede Türkiye’deki gelişmelere vurgu yapılarak iki ülke arasındaki iyi ilişkilerden söz edilmiştir. Yunan Katimerini ve Atinaika Nea gazeteleri ile Romanya gazetelerinde Türkiye’yi öven yayınlar yapılmış, pek çok ülkeden Ankara’ya kutlama telgrafları gönderilmiştir. Yurt dışındaki bu yazı ve haberler, içerikleri itibarı ile Türkiye temsilcilikleri tarafından hazırlanarak adı geçen gazetelerde yayınlanmaları temin edilmiştir.

Tek parti yönetimlerini şiddetle eleştiren İngiliz, Fransız ve ABD gibi ülkelerin gazetelerinin bu eleştirilerini bir kenara bırakarak, neyin karşılığında bu tür haberleri yaptıklarının bir açıklaması yoktur.

Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından kırsal kesim/köylüler için Yurt Gazetesi çıkarılmış, renkli resimler ve parti propagandası içeren yazılarla doldurulan gazete, her köye iki nüsha olacak şekilde gönderilmiştir.

***

Onuncu yıl kutlamalarını yalnız yurt içinde değil, yurt dışında tantanalı bir şekilde kutlamak üzere hazırlıklar yapılmış, radyo programları, konferanslar ve gazetelerden faydalanılmıştır. Elçilik ve maslahatgüzarlıklar için hazırlanan Onuncu Yıl Kitabı ve Fransızca özeti ile 40’ar adet Türkiye fotoğrafı gönderilmiş, on yıllık Cumhuriyet idaresinin (tek parti rejiminin) özellikleri yurt dışında da propaganda edilmeye çalışılmıştır.

Törenler için yabancılar da davet edilmiştir. Törenlere katılan davetliler de dikkat çekicidir. CHF idaresinin muhtemelen çok istediği Fransız-İngiliz temsilcileri törenlere katılmamıştır. Ankara’da yapılacak törenlere Mareşal Varoşilof başkanlığında bir Sovyet heyeti, Yunanistan adına Hava Kuvvetleri Komutanı General Adamides, Almanya adına Moskova Büyükelçisi Her Nadalny, Bulgaristan adına Maarif Nazırı Boyaciyef ve General Narkaf, Romanya adına Ayan Meclisi üyeleri Ahmet Taşçı ve Mustafa Beyler ile Silistre Müftüsü Hafız Rıfat Efendi yabancı temsilci olarak katılmışlardır.

CHF idaresi kendisi için yabancıların bu tür törenlere katılmasını ve yabancı basında Türkiye rejiminin övülmesini bir çeşit meşruiyet aracı olarak görmüştür.

29 Ekim günü radyoda beş kez İstiklâl Marşı, altı kez Onuncu Yıl Marşı okunmuş, şiirler, destanlar ve halk konferansları yayınlanmış ve halk türkülerinden oluşan konserler verilmiştir. Bayramdan iki gün önce temin edilen sesli sinema makinesi ile Ankara’daki törenler kaydedilmiş, her ilden törenle alınarak getirilen topraklar yine törenle kabul edilmiştir. PTT ve Hilal-i Ahmer Cemiyeti de törenler için seferber edilmiştir.

PTT seri hâlde özel posta pulu hazırlamış, Hilal-i Ahmer Cemiyeti ise onuncu yıl nedeniyle özel iskambil kâğıdı yaptırmıştır. Bir yardım, bir hayır kuruluşu demek olan Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin iskambil kâğıdı hazırlaması ise varlık nedeniyle açıklanamayacak, ancak tek parti idaresinin her şeyi tersine çeviren zorlaması ile olabilecek bir örnektir.

Osmanlı dönemini savunmanın “gerilik, yobazlık, hatta vatan hainliği” sayıldığı bu dönemde, konuşmalarda ve propaganda yazılarında Osmanlı döneminde yapılanlar ile Cumhuriyet döneminde yapılanlar karşılaştırılmıştır. Altı asırlık Osmanlı Devleti’nin 94 köprüsüne karşılık on yılda 41 köprü yapıldığı veya 2 bin kilometre demiryolu inşâ edildiği gibi vurgularla az zamanda büyük işler yapıldığı ileri sürülmüştür. 2000 yılına kadar Türkiye sınırları içinde faaliyette olan demiryollarının yarısının Osmanlı döneminden kaldığı hatırlandığında, Onuncu Yıl kutlamalarında propaganda için ileri sürülen bu tür örneklerin ancak “düşmanlık” terimi ile açıklanabilir olduğu görülecektir.

Faruk Nafiz ve Behçet Kemal Çağlar’ın şiirlerinin bazı kısımları birleştirilerek “Onuncu Yıl Marşı” kabul edilmiş ve Cemal Reşit Rey tarafından bestelenmiştir. CHF’nin tek partili idaresinin Türk halkına reva gördüklerinden biri de işte bu Onuncu Yıl Marşı’dır.

“On yılda on milyon genç yaratıldığı” bir şamata gibi tekrarlanmıştır. Buna karşılık Türkiye nüfusu 1927’de 13 milyon, 1935’te ise 16 milyondur. On milyon gencin yaratıldığını gösteren sayısal bir veri ortada yoktur. Marşta “Bütün dünyanın saydığı başkumandan” iddiası garip bir hayâldir. Çünkü bu hayâlin karşılığı olan hiçbir işaret yoktur. Almanya ve İtalya gibi dünyada pek çok tek partili rejimlerden biri de Türkiye’dedir. Marşta övgü için cumhurbaşkanı yerine “başkumandan” sözünün kullanılması önemlidir. Askerî unvanlar tayin edicidir. Aynı zamanda korku verici olsun diye yer verilmiştir.

Yaklaşık yüzyıl sonra tek partili idareyi aşmış, özgür ve kendini hukuk devleti sayan Türkiye’de lise ve üniversite mezuniyet törenlerinde Onuncu Yıl Marşı’nın çalınması, geriye doğru bir özlemin işaretidir. Tek partili, despot idareye şamatalı bir bağlılıktır. Çok partili özgür bir ülkede, açlıkla terbiye dilmiş, çocukların, yetişkinlerin ve köylülerin açlıktan öldüğü dönem için yeni hayranlıklar, yeni şartlanmışlıkların aranması gelecek adına utanılacak manzaralardır.

 

Kaynakça

1-Cahide Sınmaz-Sönmez, “Cumhuriyetin Onuncu Yıl Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Tarihli Genel Af Yasası”, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S.33-34, Mayıs-Kasım 2004, s.84-101.

2-İlhan Tekeli; “Bir Toplumsal Anlatım ve Katılım Biçimi Olarak Kutlama Şenlikleri”, Bir Çağdaşlaşma Projesi Olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 75 Yılı, 1997, s. 1.

 3-Selim Deringil; İktidarın Sembolleri ve İdeoloji, Çev: Gül Çağalı Güven, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2002.

4- Sina Akşin; Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, Ankara, İmge Yay., 2006.

5- Mustafa Yılmaz; İngiliz Basını ve Atatürk’ün Türkiyesi, Phoneix Yay., Ankara, 2002.

6-Yasemin Doğaner, “Cumhuriyetin Onuncu Yıl Kutlamaları”, Tarih Araştırmaları Dergisi, S.9, Şubat 2007, s.119-143.