Onu tanımıyoruz!

Lütfen Allah’ı tanıyın. O’nu tanıyınca kendinizi tanıyacaksınız. Ailenizi, ülkenizi ve ümmeti tanıyacaksınız. O’nu tanıyınca aslında ne kadar mutlu ve değerli olduğunuzu göreceksiniz. O’nu tanıyınca boşu boşuna dünyaya gelmediğinizi göreceksiniz.

GÜNDEM ne ise onu yazıyor, onu konuşuyoruz. Bir de gündem dışı gelişen tehlikeli, bir o kadar da üzücü gelişmeler var. Bizler gündem ile ilgilenirken, çocuklarımız gündem dışı şekilde avuçlarımızdan kayıp gidiyor.

Gündemde örneğin şu konular var:

Fransa’da akaryakıt krizinin hayatı olumsuz etkiliyor. ABD’li uydu şirketi Maxar’ın açıklamasına göre Kiev ve Kerç Köprüsü’nde meydana gelen hasar uydudan görüntülendi. Almanya'da Sağlık Bakanı Lauterbach’ı kaçırmayı plânlayan bir kadın gözaltına alındı. NATO üyesi 14 ülke ile Finlandiya “Avrupa Sema Kalkanı” için anlaştı. Erdoğan-Putin görüşmesi sona erdi ve Putin, “Türkiye'yi en büyük gaz merkezi yapma niyetimizi bildirdik” açıklamasında bulundu. Dışişleri Bakanlığı, Barış Pınarı Harekâtı döneminde ABD tarafından yayınlanan ve Türkiye’ye yönelik temelsiz ithamlar içeren Başkanlık Kararnamesinin yinelenmesini kınadı. İngiltere Ulusal Sağlık Sistemi (NHS), hastanelerde tedavi olmak için bekleyen kişi sayısının 7 milyona ulaşarak rekor seviyeye çıktığını bildirdi. Türkiye-Yunanistan gerginliği hız kesmeden devam ederken, Atina’nın Türkiye’nin “Savaş sebebi” dediği karasularını 12 mile çıkarma düşüncesi son zamanlarda Yunan basınının gündeminde.

Daha birçok başlık var gündemimizde.

Dünya ve Türkiye siyasetinde çok başarılıyız. Teknoloji ve sanayide çok başarılıyız. Eğitim sistemini hâlâ başarılı bir seviyeye getiremedik. Tek kalıptan çıkmış ezberci, eğitimi içine sindirememiş bir nesil yetiştiriyoruz. Şahit olduğum o kadar çok konu var ki hangi birini yazayım, bilmiyor ve üzülüyorum.

Gençlik elden gidiyor! Kültürel din, kültürel eğitim ve kültürel sistem dolayısıyla ayakta kalan 48’li yaşların çocukları sosyal medya virüsü dolayısıyla kültürleri ile birlikte kendilerini kaybettiler. Gençlik sosyal medya bağımlısı olmuş durumda ve tek düşünceleri ülkelerini terk etmek. Neler oluyor da bizim öz evlatlarımız vatanından kaçmak istiyorlar? Hiç düşünüyor muyuz? Neden bu nesil ailesini ve ülkesini yok sayıyor. Dünya kriz ve yoklukla savaşırken, bu nesil neden kriz ve yokluğa rağmen Avrupa’yı ülkesine tercih ediyor.?

Sorular, sorular, sorular… Sorulacak çok soru var ama cevabı yok, değil mi? Aslında var. Gençlerimiz yeni dijital çağa ayak uydururken, aileler kendi evlatlarına ayak uyduramaz, onları anlayamaz duruma geldiler. Çocuklarını anlayamayan aileler ise onlarla savaşmaya başladılar. Kendi ailesinde savaş ilân edilen çocuklar ise ülkelerinde savaş varmış gibi ülkelerini terk etmeye başladılar. Hâlbuki aynı çocuklar Suriye’de savaş olduğu için ülkesini terk edenlere ağza alınmayacak laflar ediyorlar. Gelin görün ki, aynı çocuklar ailelerindeki savaştan dolayı Suriyeli gençler gibi kaçıyorlar.

Sevgili gençler, size sesleniyorum! Lütfen savaştan kaçmayın, sizi anlayamadığını düşündüğünüz ailelerinizin size verdikleri değeri anlatmalarını beklemeyin, onları karşılıksız sevin. Vatanınızı da öyle. Vatan karşılık beklemeden can verenlerindir. Peki, ailemiz? Canımızı vermeyi hak etmiyor mu? Aslında aile, olayın sadece sonuç kısmı. Peki, asıl sebep ne?

Asıl sebep; okuyan, okuduğunu anlamayan, ezbere kültürel yaşayan, Yaratıcısını tanımayan, kendini tanımayan bir nesil. Aslında bugünün sonucunun sebebi, 48’li yaşların kültürel din yaşamaları, Kur’ân-ı Kerim’i anlamamaları, Allah’ı ve Peygamberimizi yeterince tanımamalarıdır. Yeni neslin ve onların ailelerinin yaşadığı sorunların temel sebebi iman zafiyetidir. İman kurtulursa insan kurtulur.

“Kullarım sana Benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki Ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve Bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi olan) rüşt ehlinden olsunlar.” (Bakara, 186)

Allah insana şah damarından daha yakın, insan ise O’na çok uzak. İnsanın tek başına, Allah’tan yardım almadan kurtulma şansı yoktur. Çünkü yaratılma gayemiz Allah’a iman etmek. İman etmeyi seçmeyen nesil ise asi, mutsuz, şükürsüz ve başarısız olur. Herkesten, her şeyden nefret eder. Bir nevi, istemeden şeytanın dostlarından olur. Oysa Allah dost olmayı beklemektedir. Karar mercii ise insanın ta kendisidir.

Sevgili gençler! Biliyorum, okuyorsunuz. Sizlerden bir ricam var: Lütfen Allah’ı tanıyın. O’nu tanıyınca kendinizi tanıyacaksınız. Ailenizi, ülkenizi ve ümmeti tanıyacaksınız. O’nu tanıyınca aslında ne kadar mutlu ve değerli olduğunuzu göreceksiniz. O’nu tanıyınca boşu boşuna dünyaya gelmediğinizi göreceksiniz. Bakın çevrenize, her şey görevini yapıyor. Hayvanlar süt veriyor, etleri ile hizmet ediyorlar. Ağaçlar, kuşlar, balıklar görevlerini yapıyorlar. Görevini yapmayan tek canlı insan!

“Ah şu insan! Ne kadar da nankör.” (Abese, 17)

İnsan hem ailesine, hem ülkesine, en önemlisi de Allah’a karşı ne kadar nankör, değil mi?

“Rablerini inkâr edenlerin durumu şuna benzer: Onların bütün yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül yığını gibidir. Böylece onlar, kazandıkları hiçbir şeyin faydasını göremezler. İşte bu, doğru yoldan tamamen uzak ve derin sapıklığın ta kendisidir.” (İbrahim, 18)

Allah bizleri ve evlatlarımızı nankör olmaktan muhafaza etsin!