DENİZ Baykal bir ahlâksızlık
yapmıştı da genel başkanlığına mâl olmuştu. Ama onunki gönüllü bir ilişkiydi.
Yani şimdikilerin yaptığı gibi mâkâm baskısı yahut zor kullanma söz konusu değildi.
İş ortaya çıkınca, hiçbir partilisi ve yandaşı onu ayıplamadı, tam aksine “özel
hayat” kılıfına sokup ayıbı kolayca hazmettiler.
İstifa
edince ağlayanlar, yalvaranlar oldu; evinin kapısının önünde günlerce
beklediler fakat o istifasını geri almadı. Demek ki Deniz Bey’de yine de bir
ayıp anlayışı varmış. Genel Başkan olarak o ayıbı taşıyamayacağını, partisine
de taşıtamayacağını düşünmüş.
Bugünküleri
görünce insan, “Baykal’da baya bir seviye
varmış!” diye düşünmekten kendisini alamıyor.
Şu
bir gerçek ki, bu çağın sosyal yaşantısında her partide, her çevrede, her yerde
böyle münferit gayr-i meşru ilişkiler ve taciz olayları olabilir. Bir bireyin yaptığı
ahlâksızlık, mensubu bulunduğu parti, vakıf, dernek her ne ise ona mâl
edilemez. Meğerki fiile ve faile sahip çıkılmasın…
Nitekim
Ensar Vakfı’ndaki bir sapığın yapmış olduğu tecavüz olayı vakıfça himâye
edilmemiş, lânetlenmiş, cezasını bulması için gereken yapılmıştır. O bakımdan
bu konuda vakfı suçlamak haksızlıktır.
Bugün
CHP’de olanlar ise bambaşka bir şeydir! Şimdi öğreniyoruz ki, meğer CHP’nin içi
taciz ve tecavüz olaylarıyla adamakıllı çirkefe batmış ama parti yönetimi bu
pisliklerin üstünü hep örtmüş, buna tepki göstermek isteyenleri de susturmuş.
Fakat
işte bunlar ilânihâye gizlenemiyor, bir yerden patlak veriyor. Maltepe İlçe Başkan
Yardımcısı taciz ve tecavüz suçundan tutuklandıktan sonra bir de ne görelim, âdeta
bir lağım çukurunun patlayıp orasından burasından pislik fışkırması gibi, partinin
çeşitli kademelerinden arkası arkasına taciz ve tecavüz ihbarları gelmeye
başladı.
Fakat
rezaletin daha da büyüğü, partinin en üstünden en altına kadar hiçbir
sorumludan ya da sorumsuzdan bu rezilliğe karşı -eski milletvekili Barış
Yarkadaş hâriç- en küçük bir tepki, bir ayıplama gelmeyişidir.
Ayıplama
bir yana, bütün bu pisliklerin olduğu CHP İstanbul İl Teşkilâtı’nın başındaki
bayan, pisliği lânetleyen, suskun kalan parti teşkilâtını protesto eden Barış
Yarkadaş’a “Şov yapıyor” diye saldırarak
hemcinslerine yapılan taciz ve tecavüz olaylarına sahip çıktı. Yarkadaş’ın
dediğine göre, Canan Kaftancıoğlu adındaki bu İl Başkanı, Maltepe Teşkilâtı’ndaki
tecavüzü protesto etmek isteyen partilileri de engellemiş!
Ensar
Vakfı’nda bir sapığın yaptığı tecavüz olayını bahane ederek haksız yere hem
vakfa, hem İslâm’a, hem de iktidara saldırmaktan çenesi yorulmayan CHP’liler,
yandaş kadın dernekleri, meslek odaları ve yandaş köşe yazarları, bu rezalet
karşısında dillerini yuttular. Ne kadar ikiyüzlü olduklarını bir kere daha
ortaya koydular!
CHP,
ülkemiz için sadece bir güvenlik sorunu değil, aynı zamanda işte bir ahlâk
sorunudur da!
***
İşin
temeli, küffarın mukallidi olan toplumsal hayat tarzımızdadır. Onun için bu
memlekette ne zina, ne taciz, ne de tecavüz olayı biter. Kadın ve erkek, ateş
ve baruttur. Bu ikisi bir arada bulunduğu müddetçe bu işin sonu gelmez. Nefislerine
hükmetmeyi başarmış nice büyük zevat bile kadınla imtihan edilmemeleri için Allah’a
yalvarıp niyazda bulunmuşlardır. İçlerinden nefislerine yenik düşenler dahi
olmuştur. Buna direnmek her yiğidin kârı değildir.
Bu
tehlikeye karşı bizleri koruyacak olan en önemli kalkan, kalplerdeki Allah
korkusudur.
Toplum
gün geçtikçe Allah’tan uzaklaşıyor, onun için bu vakalar her gün daha da artacaktır.
Misâli önümüzde, benzemeye çalıştığımız Batı toplumudur. Batı ülkelerinde
sadece zina değil, tecavüz olayları da Türk toplumundakinden çok daha fazladır.
Bu
bir eğik düzlemdir, baştan bir kaymaya başlayınca, çukurun dibine kadar
yuvarlanmak mukadderdir. Gönüllü ilişki artık zina sayılmıyor ama taciz ve
tecavüz de hemen onun arkasından geliyor. Nefsini tatmin etmek için bir partner
bulamayan erkeklerin bu kadar tahrik karşısında kendisini kontrol edemeyeceği
durumlara düşebileceğini de kabul edelim.
Allah
kadınlarımıza, kızlarımıza güzelliklerini yabancı erkeklerden saklamalarını,
onları tahrik etmeyecek şekilde giyinmelerini, konuşmalarını ve davranmalarını
emrediyor, onlar ise güzelliklerini nasıl daha iyi teşhir edebileceklerini,
nasıl daha seksi olabileceklerini, erkeklerin iştahını nasıl daha çok kabartabileceklerini
düşüyor, ona göre giyinip, kuşanıp, boyanıyor, televizyonlardan bunun dersini
alıyorlar.
Son
yıllarda bayanlarımız iyice şirâzeden çıktılar; yarı çıplak geziyor, hiç hayâ
etmiyorlar. Bir gün bir tacize-tecavüze uğradıklarında da suç sadece
tecavüzcüye yükleniyor. Bu yanlıştır.
Bu
rezilliklerden kurtulmanın tek yolu, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaktır!
Gidişata
bakarsak böyle bir ümit görünmüyor ama Allah’a inananın her zaman ümidi vardır.
*Teyessüp: ayıp, pislik.
**Ziya Paşa