Oniomania nedir?

Alışveriş bağımlılığının altında yatan sorun ne ise, öncelikle onun belirlenmesi gerekir. Kişinin bunun farkında olması (bunun bir hastalık olduğunu kabul etmesi), tedavi olmaya karar vermesi ve bir uzmandan yardım almak için harekete geçmesi önemlidir. Bireysel ve grup terapilerinden fayda görebileceği gibi, aile ve arkadaş desteği de oldukça önemlidir. Sosyal çevrenin desteği ile tedavi süreci daha iyi bir şekilde atlatılmaktadır.

GÜNÜMÜZ toplumunun en büyük şikâyetlerinden biri de “tüketim”dir. Bu tanım, hayatımıza Sanayi Devrimi ile birlikte girdi. İngiltere’den başlayarak adım adım tüm dünyaya yayılmış durumda.

Tüketim çılgınlığını basit bir tanım ile şöyle ifade edebiliriz: “İhtiyaç olmadığı hâlde gereksiz yapılan harcamalar…”

Kapitalist sistem, tüketim üzerine kurulmuştur. Tüketimin abartılı bir şekilde çılgınlığa dönüşmesinde reklâmların insanlar üzerindeki etkisi büyük. İhtiyacımız olmadığı hâlde, birtakım reklâm hileleriyle, hayatımız değişecek, almasak eksik kalacakmışız gibi süslü tanıtımlar üzerinden yapılan alışveriş yoğunluğuna “tüketim çılgınlığı” denir. Meselâ, pırlanta yüzükten her kadın hoşlanır; ancak bir pırlanta yüzük reklâmında sadece “yüzük” söylemi kullanılıp üzerinden geçilse, takdir edersiniz ki ilgi görmez. Ama burada topluma verilen güçlü bir mesaj arzı vardır: Reklâm, değer gören her kadının bu yüzüğe sahip olması gerektiği, yüzüğün gerçek bir aşk belirtisi olduğu ve sonsuz sadakat ifadesi gibi mesajlarını iletiyorsa, o zaman alıcı kitlenin ilgisi kazanılmış olur.

Tüketimdeki amaç nedir?

Tüketme isteğimizin temelinde ruhsal açlık yatıyor olabilir. Bu açlığı bastırmak, yerini doldurmak için kendimizi tüketime veriyoruz. Kişi zannediyor ki, “Ne kadar çok alışveriş yaparsam, o derecede bu boşluğu doldururum”. Hâlbuki bu doyum geçicidir ve kişide anlık bir rahatlama hissi oluşturur. Peki, ya sonrası?  Yapılan alışverişten pişmanlık duyma, suçluluk duygusu, kabarık faturalar, alınan ürünü beğenmeme gibi hisler karşımıza çıkar.

Firmalar daha fazla satış yapabilmek, ciro yükseltmek amacıyla topluma şunu fısıldıyorlar: “Ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar mutlu oluruz.” Firmaların söylediği mesajdaki çok mal ise saadet getirmiyor. Tam tersine, insanları doyumsuzluğa sürüklüyor. Devamında mutsuzlukla birlikte her şeyden şikâyet eden, memnuniyetsiz bir toplum hâlini alıyoruz. 

Tüketim kültürü bize elimizdekileri unutturmayı öğretiyor. İhtiyaçlar değil, arzular sınırsızdır; insanın eşya ile değil, insanın insanla yaşama bilincine erişmesi gerekiyor. Aksi hâlde insan kendisini yoklukta zanneder.

Psikolojik yönden ele alacak olursak, tüketim çılgınlığının bir diğer ismi “alışveriş bağımlılığı”dır. Yapılan alışverişin abartılması veya alışveriş sırasında kişinin kendisini kontrol edememesi, bunun günlük hayatını etkilemesi, kontrolsüz alışverişten dolayı ev içinde problem yaşanması, yapılan alışverişin tehlike boyutuna geldiğinin bir sinyalidir. 

Oniomania: Alışveriş bağımlılığı

“Bağımlılık” kelimesinden de anlaşılacağı üzere, psikolojik bir rahatsızlık olmasının yanı sıra ciddî bir bağımlılık türüdür alışveriş bağımlılığı. Bu bağımlılık; kişinin alışveriş yaparak rahatlaması, mutlu hissetmesi, güç ve diğer insanlardan kendisini daha üstün hissetmesi gibi belirtiler gösterir.

“Oniomania”, Yunanca “satış” anlamına gelen “onios” ile “çılgınlık, delilik” anlamına gelen “mania” kelimelerinden oluşmuştur. Oniomanianın birçok adı vardır: Patolojik satın alma, alışveriş bağımlılığı, satın alma bağımlılığı, kompulsif satın alma…

Alışveriş bağımlılığı, dürtü kontrol bozuklukları sınıfına girer. Diğer dürtü kontrol bozuklukları şunlardır: Piromani (haz alma amacıyla yangın çıkarma), trikotillomani (haz alma amacıyla kişinin kendi saçını yolması), kleptomani (çalmaya yönelik dayanılmaz dürtü). Literatüre bakıldığında, “oniomania” olarak tanımlanmış olan bu bozukluk, son yıllarda “kompulsif alışveriş” şeklinde ele alınmıştır.

Dürtü kontrol bozukluğunu şöyle tanımlayabiliriz: “Kişiye ya da başkalarına zarar verecek eylemde bulunmaya yönelik bir dürtü, güdü ya da dayanılmaz isteğe karşı koymada başarısızlık...” Kişinin alışverişten önce gerginlik veya uyarılma yaşaması, bunun giderek artması, kontrolsüz bir şekilde yapılan alışveriş, bundan haz alma ve rahatlama yaşamasıdır dürtü kontrol bozukluğu. 

Birey alışveriş sırasında anlık bir rahatlama ve haz duygusu yaşasa da alışverişten eve döndüğünde ise çok para harcadığı için pişmanlık duygusu ve suçluluk hisseder.

Neden alışveriş yapılır?

Bunun nedenleri araştırıldığında karşımıza farklı sonuçlar çıkmaktadır: Benlik saygısında azalma, endişe, depresyon ve takıntılar ile birlikte yaşanan olumsuz duygular, sosyal statü beklentisi, fantezi düşkünlüğü, artan internet kullanımı, plânsız satın alma, zorlayıcı biriktirme, cinsiyetteki fark (kadınlarda daha çok olduğu gözlemlenmiştir). (Igbal ve Aslam, 2016)

En çok alışverişi kadınlar mı yapıyor?

Yapılan araştırmalar, kadınların erkeklere oranla daha fazla alışveriş yaptıklarını, daha çok ürün aldıklarını gösteriyor. Kadınlar daha çok giysi, ayakkabı, makyaj malzemesi ve parfüme yatırım yaparlarken, erkekler ise elektronik, otomobil ve hırdavat malzemesi satın alıyorlar.

Alışveriş bağımlılığı çocuklar üzerinde nasıl bir etki oluşturur?

Çocuklarına yeterince zaman ayıramayan, onların ruhuna hitap edemeyen sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ebeveynler, çocuklarına maddî değeri yüksek hediyeler alarak bu eksikliği kapatmaya çalışıyorlar. Ebeveynlerin bu şekilde davranmaları, çocuklarda gelecek yıllarda alışveriş hastalığının yaşanmasına neden olabilir. Çocuklarının ihtiyacı olsun olmasın, talep ettikleri her şeyi yerine getiren, bir dediklerini iki etmeyen ebeveynler, doyumsuz ve mutsuz çocuklar yetiştirmiş oluyorlar. Niyetleri her ne kadar çocuğu mutlu etmek, eksikliği tamamlamak olsa da bu, çocuğa iyilik olmadığı gibi ruhunda bir tahribata sebep olabilir.

Gün sonunda çocuklarının gözlerini ve ellerini değil, yüreklerini dolduran anne babalar kazançlı çıkarlar. Bugünün çocuğu, geleceğin yetişkinidir; büyüdüğü zaman ebeveyninin kendisine aldığı sayısız pahalı oyuncakları değil, içten gelerek yapılan samimî bir sarılmayı, kendisi ile oynanan oyunu, birlikte geçirilen vakti hatırlar. Eşyalar gelip geçicidir. Baki kalan, bize yaşatılan duygudur. Terapide karşılaştığımız vakalar arasında danışanlarımız, çocukluklarına dair bir eşya veya bir hediyeyi değil, kendilerine yaşatılan o “duygu”yu unutmuyorlar. Nedir o duygular? Mutluluk, utanç, korku, kaygı, öfke ve üzüntü.

Sevgili anne babalar, çocuklarınızın doyumsuz ve mutsuz olmasını tabiî ki istemezsiniz. Onlara verebileceğiniz en kıymetli hediye, evlâtlarınıza onları sevdiğinizi hissettirmeniz, onların oyununa dâhil olmanız, bir şey anlatmak istediklerinde can kulağı ile dinlemenizdir. Bunlar basit ama bir o kadar da kıymetli etkenlerdir.

Alışveriş bağımlılığını tedavi etmek mümkün mü?

Alışveriş bağımlısı olan kişiler ilk başta bunun bir bağımlılık/hastalık olduğunu kabul etmek istemezler. Çünkü onlara göre bu bir bağımlılık değil, ihtiyacın giderilmesine yönelik yapılan eylemdir. Gün geçtikçe maddî olarak sıkıntı yaşamaya başladıklarında kabullenme başlar: “Evet, benim hayatımda yanlış bir şeyler var ve ben bunun üstesinden gelemiyorum…”

Kişi kabullendikten sonra ise süreç başlar. Tedavi edilmesi gerekense, psikolojik bir rahatsızlık olmasının yanı sıra ciddî bir bağımlılık türüdür. Alışveriş bağımlılığının altında yatan sorun ne ise, öncelikle onun belirlenmesi gerekir. Kişinin bunun farkında olması (bunun bir hastalık olduğunu kabul etmesi), tedavi olmaya karar vermesi ve bir uzmandan yardım almak için harekete geçmesi önemlidir. Bireysel ve grup terapilerinden fayda görebileceği gibi, aile ve arkadaş desteği de oldukça önemlidir. Sosyal çevrenin desteği ile tedavi süreci daha iyi bir şekilde atlatılmaktadır.

Sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dilerim.