“One minute” doldu mu?

Emperyalizme karşı İslâm dünyasındaki tüm politik-askerî isyanlar, Batı tarafında “İslâmofobi” malzemesi kılınmış ve böylece emperyalizm meşrulaştırılmış; Müslüman coğrafyada modernizmle uzlaşan Müslüman aydınlarla geleneğin inşâ ettiği halk dindarlığı arasında zıtlaşma/çatışma yaşatılarak birlik dağıtılmıştır. Tabiî finalde “modern Müslüman” sosyolojisi yapılandırılmıştır.

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’i “terör devleti” olarak nitelemesi ile Batı’nın Erdoğan’ı “İslâmcı son lider” görmesi arasında bir “son raund” psikolojisi var. 

Dolayısıyla Filistin’i “hesaplaşma ringi” olarak görmek-göstermek oldukça gerçekçi!

15 Temmuz operasyonunu da plânlayan cephenin ilk operasyon aydınlatma fişeğini “İslâmcılık öldü! Erdoğan’ın İslâmcılığı iflâs etti!” diye 2012 yılında başlattığı propaganda ile “Yüzyılın Anlaşması”na karşılık Erdoğan’ın verdiği “İsrail, terör devletidir” tepkisi, şu üç ana meselenin bağlamıyla ilgilidir: Emperyalizm, Oryantalizm ve modernizm

***

19’uncu yüzyıl dünyasının mağlûbu Osmanlı; emperyalizm, Oryantalizm ve modernizm karşısında/sürecinde edilgen, sürüklenen, sömürülen ve içine düştüğü dünyayı çözemeden uyum arayışında, kendisini isyanla dolu tam bir kaos içinde buldu.

Sömürge tarihinin ünlü imparatorlukları, kendilerini Müslüman coğrafyada üç boyutlu güncelliyorlardı: Küresel paktlar, uluslararası şirketler ve devlet modelleriyle “emperyalizmi yapılandırıyorlardı”…

Bunun yanında aydın tipi, üniversite modelleri ve bilimsel bibliyografya ile “Oryantalizmi güncelliyorlardı”.

Elbette yaşam tarzı, kentleşme, ekonomi ve kültür modelleriyle de “modernizm, hayatın içinde örgütleniyordu”.

Dolayısıyla Müslüman coğrafya, 19’uncu yüzyıl dünyasında emperyalizm, Oryantalizm ve modernizm fırtınalarında/denetlenemez zihinsel fay hatları üzere yaşam mücadelesi vermek zorunda kalıyordu.

***

Müslüman dünyada Emperyalizm, Oryantalizm ve modernizm, karşısında “fikir, aksiyon, proje” geliştiren ve bu üç kollu küreselleşme ahtapotu karşısında hesaplaşma-çözümleme çabasında olan tüm hareketlenmelerin ve sahip olduğu fikir atlasının tamamı için kullanılan tanımlar ve tarifler oldu. İttihad-ı İslâm, Fikr-i İslâmiyet, İslâmî Hareket, İhya ve Tecdid ve de İslâmcılık gibi

Batı’da bu karşılaşma ve karşıtlanma reflekslerini “Pan-İslâmizm, Neo-Osmanlıcılık, Fundementalizm, Siyasal İslâm ve Cihad Hareketleri” gibi farklı tariflerle dünyaya duyurdu.

Kuşkusuz bu tariflerin çoğu, bütün için genelleme olarak kullanıldığı gibi, aynı çatı altındaki farklılıklara ilişkin de kullanıldı.

Fakat esas mesele şu: İslâm dünyası emperyalizm, Oryantalizm ve modernizm karşısında 19’uncu yüzyıl ortamında ne yaptı ve Erdoğan’ın “2023 Vizyonu” içinde Türkiye bu üç alanda nasıl bir tablo içinde Cumhuriyet’i kutlayacak?

İsrail-Filistin meselesi bu üç-genin neresinde?

***

Libya-Suriye-Yemen üçgenindeki gelişmeler, yukarıda zikrettiğimiz üç hesaplaşma-karşılaşma sürecini yeni yüzyıla taşıyacak hangi potansiyele sahip?

Yukarıdaki şu paragrafı aynı ile tekrarlayarak devam edeyim: Sömürge tarihinin ünlü imparatorlukları, kendilerini Müslüman coğrafyada üç boyutlu güncelliyorlardı: Küresel paktlar, uluslararası şirketler ve devlet modelleriyle “emperyalizmi yapılandırıyorlardı”…

Bunun yanında aydın tipi, üniversite modelleri ve bilimsel bibliyografya ile “Oryantalizmi güncelliyorlardı”.

Elbette yaşam tarzı, kentleşme, ekonomi ve kültür modelleriyle de “modernizm, hayatın içinde örgütleniyordu”.

***

NATO, BM ve AB, emperyalizm bağlamında nerede durur? Erdoğan’ın bu paktlara/örgütlere ilişkin tavırları ne anlama gelir? İkinci Abdülhamid dönemindeki Filistin politikası ile Erdoğan’ın “One minute” çıkışı arasında bir anlam devamlılığı var mıdır?

Türkiye’de kurulan İslâm enstitüleri, ilâhiyat fakülteleri ve imam-hatip okulları tarihi yine İkinci Abdülhamid döneminde karar kılınan ve modernizm karşısında gösterilen hesaplaşma değil de uzlaşmanın ürünleri midir? Peki, durum bu yönde ise, Türkiye’de bu sürece katkı sağlayanların İttihad-Terakki devamı olan aktörler tarafından reddedilen değil de aksine eşlik edilen olunması neye işaret eder?

***

Bir de, Oryantalizm karşısında İslâm tarihinin tüm dönemlerini kapsayacak şekilde ve özünde İslâmî ilimlerin tamamını ya reform etme veya geride bırakma çabaları ile Anadolu’yu “Anadolu Müslümanlığı” kılan “Osmanlı yorumlu Sünnîlik ve tarikat formlu tasavvuf ile hesaplaşmaya yönelen İslâmcılık”, hangi tuzağa düşürülmüştür?

İşte tüm bunların analizi, bize Erdoğan’ın “İsrail, terör devletidir!” ısrarında yatan yüzyıllık hesaplaşmanın bilinç üstünü ele verecektir! “Dünya 5’ten büyüktür!” sözü de aynı bilinç üstü dildendir.

Bu çerçevede söylenecek çok şey var elbette. Ancak emperyalizme karşı İslâm dünyasındaki tüm politik-askerî isyanlar, Batı tarafında “İslâmofobi” malzemesi kılınmış ve böylece emperyalizm meşrulaştırılmış; Müslüman coğrafyada modernizmle uzlaşan Müslüman aydınlarla geleneğin inşâ ettiği halk dindarlığı arasında zıtlaşma/çatışma yaşatılarak birlik dağıtılmıştır. Tabiî finalde “modern Müslüman” sosyolojisi yapılandırılmıştır.

Diyanet, ilâhiyat fakülteleri ve imam-hatip okulları ise Oryantalizm ürünü İslâmî ilimler karşısında metodoloji geliştirmek bir yana, ona eklemlenerek seküler okul modellerinin serisi içinde yerlerini almışlardır.

Finale geldiğimizde, şöyle bir tablo ortaya çıkmıştır: Emperyalizme karşı ama modernizme eklemlenmiş ve uzlaşmış dindarlık tipi… Oryantalizm karşısında yaprak misâli savrulan ve halk dindarlığıyla kan dâvâsına düşmüş, kafası karışık İslâmî ilimler dünyası...

***

“2023 Vizyonu” kapsamında yapılacak en önemli çalışma, emperyalizm, modernizm ve Oryantalizm alanlarında mevcût durumu ortaya koymak ve yeni nesle geçen yüzyıl içindeki bu üç kollu Batı ahtapotunu anlatabilmektir.

Bir başka vurguyla sonlandırırsam…

Emperyalizm, modernizm ve Oryantalizm konusunda yeni nesli aydınlatamamış bir 2023 Vizyonu, isyan ettiği her şeyi yaşayan ve besleyen bir finalde kalacaktır. Bu ihtimâl, an itibariyle zaten “görünen köy” gibidir!