Önce ve sonra

Aşkla yaratıldı insan önce. Kulluk önce… Ezel önce, ebed sonra… Binanın taşı, tuğlası sonra… Evrak imzaları sonra, alışveriş sonra, muhabbet sonra; dizi, yolculuk, çarşı pazar, yemek içmek, her şey sonra... Namaz önce, şükür önce, aşk önce, O önce ve her şey sonra…

ÖNCE ile sonra arasında dağlar vardı. O köprünün altından geçen çok sular vardı. Önceden kimse ölmemişti, kimse doğmamıştı henüz. Önce masumdu insan, hiç günah almamıştı. Önce tırtıldı kelebek, önce topraktı insan. Önce buluttu yağmur, önce ırmaktı bulut. Önce küçük bir kız çocuğuydu anne. Önce alımlı bir genç kızdı ölen. Önce bahardı mevsim. Önce kimseyi öldürmemişti katil. Önce tohumdu fidan, önce fidandı ağaç. Önce dişsizdi bebek, önce süte muhtaçtı.

Önce ruhtu beden, önce özgürdü. Önce söz verip divan durmuştu ruh. Önce itaatkârdı şeytan. Önce cennetteydi Âdem. Önce bir çiğnem etti, önce çiğdi insan, önce çocuktu. Önce tomurcuktu gül; daha göçmemişti göçmen kuşlar. Önce gözdeydi yaş, önce gönülde. Önce ümükteydi söz, önce yürekte. Henüz sıra gelmemişti, kuyruğun en ucundaydı adam. Önce parlaktı göz, önce siyahtı saç. Önce umut vardı, gelecek vardı. Önce tövbe vardı, önce zaman...

Önce özür dilemek vardı, önce telâfi. Önce anne kucağı vardı, baba ocağı. Önce heyecan vardı. Önce tertemiz bir çarşaf vardı, temiz bir çorap… Önce tarlada buğdaydı ekmek, önce teknede hamur…

Önce yoktu insan, önce yoktu melek. Önce sağlık vardı, önce tutan el… Önce kurulmuş sofra vardı; yeni bölünmüş ekmek, dumanı üstünde çorba... Önce kavrulmuş soğan vardı, önce yakılmış ateş… Önce hedef vardı, gayret vardı, yorulmak vardı. Önce sabır, sonra selâmet vardı.

Sonra cennet, ama önce dünya vardı.

Sonra ümit azdı, sonra zaman dar... Sonra çizgiler dolar yüze, sonra ak saçlar…

Pişmanlık sarar ruhu günahtan sonra. Her şey için çok geç olur belki sonra. Özgürlük gelir tutsaklıktan sonra. Bir fincan kahvenin keyfi kahvaltıdan sonra... İki omuzda bekleyenlere selâm en sonra.

Şükürler olsun her nefesten, her lokmadan, her yudumdan sonra. Su küçüğündür önce, söz büyüğün. Tohum önce ekilir, hasat sonra... Tebessüm önce, muhabbet sonra… Dedikodu önce, kırgınlık sonra... Ayrılık önce, vuslat sonra… Soru önce, cevap sonra... Sebep önce, sonuç sonra… Kader önce, kaza sonra... Allah’a dayanıp gayrete sarılmak önce, hikmete râm olmak sonra… Bir yetim başı okşamak önce, bir dua almak sonra… Bir misafir ağırlamak önce, bereket sonra… Bir dua yapılır önce, bir kader yazılır sonra. Bir tekme atılır önce, bir tokat gelir sonra.

Önce koruk, sonra helvadır üzüm. Dut yaprağı sabırla tanışır önce, sonrası atlas… Önce Yaratan’ı sever kalp, sonra yaratılanı. Öfkesini önce yutan, sonra huzuru bulur; öfkesiyle kalkan, sonra zararla oturur. Öncesi tatlı dil, sonra gönülde taht… Önce tertemiz abdest, sonrası kamet... Önce aç susuz oruç, sonrası iftar ve sonrası mutluluk… Önce söz, sonra sadakat… Önce hayâldi her şey, sonra hakikat! Önce vatandı kutsal olan, sonra da hayat. Önce dert verir Allah, sonra da derman. Önce kapkaradır gece, sonra da sabah.

“Ha biraz önce, ha biraz sonra”, fark etmez olur mu? Bir an bile önceyi ve sonrayı koparır birbirinden. Bir an, bütün zamanları içinde saklar. Bir altın atomunun tonlarca altını içinde sakladığı gibi… Peki, ya sonra? Sonra ne olacak bize, hepimize? Sonra ne olacak acaba belimiz bükülünce, elden ayaktan düşünce? Bir bardak su isteyebilecek miyiz acaba dünyaya getirdiğimiz, bakıp büyüttüklerimizden? Tekrar görüşecek miyiz acaba onlarla bir yerlerde? O yerler cennet olur mu acaba?

Önce aldanır insanoğlu, kanar yalan dünyaya, sonra anlar gerçeği. İş işten geçtikten sonra… Önce yargılar insanoğlu, karara varır. Sonra cayar kararından; çünkü gerçek başkadır.

Önce bir kaçamak bakış, sonra ihanet… Önce binde bir içer tütünü, sonra tiryaki… Önce bir kereliğine oynar, sonra kumarbaz…

Önce kardeşleri Yûsuf’u kuyuya atar, sonra Yaratan, Mısır’a sultan yapar. Önce bir inansa gönül, bir tek O’na bağlansa, sonsuz mutluluktur. Arının çabası sonra bal olur. Tohum, iki yaprak iken sonra dal olur. Dil sivridir önce, gönül aşka tutulunca lâl olur.

Dostlar gelmiş, gönül sevinç içinde; muhabbet başlamış, bal akıyor dillerden. Secde vakti de gelmiş; üstelik yemek vakti… Çamaşır serilecek, sofra kurulacak; çocuğun çorabı, halının lekesi, masanın tozu… Her şey sırasını beklesin, hatta dost muhabbeti de… Dost olarak O yeter, secdeyi bekletmek olmaz! Her şey sonra olsun… Sonra yerim yemeğimi; sonra çamaşır, sonra her şey olur. Ama önce namaz!

Aşkla yaratıldı insan önce. Kulluk önce… Ezel önce, ebed sonra… Binanın taşı, tuğlası sonra… Evrak imzaları sonra, alışveriş sonra, muhabbet sonra; dizi, yolculuk, çarşı pazar, yemek içmek, her şey sonra... Namaz önce, şükür önce, aşk önce, O önce ve her şey sonra…