BU millet Taşnak ile
Ermeni vatandaşını, Siyonist ile Yahudi vatandaşını, PKK ile Kürt vatandaşını,
Pontusçu ile Rum vatandaşını yani vatandaş ile düşmanını, bölücü olan ile
olmayanı rahatlıkla ayırt edebilecek tarihe, millet geleneğine ve devlet aklına
sahiptir.
Bir
tane Ermeni, Rum ve Yahudi kökenli vatandaşımız yahut da hangi dile, dine, ırka
sahip olursa olsun bu devlete vatandaşlık bilinciyle bağlı hiçbir millet unsuru
için “Şunlar düşmandır, bölücüdür” demeyiz, diyemeyiz. Onları Türk devlet
aklının kuralları gereği ötekileştirmeyiz, ötekileştiremeyiz. Aksi hâlde
çakalların tuzağına düşen kurda benzeriz.
Düşmanımızı
dostlarımız arasından değil, dostlarımızı düşmanımız arasından seçebilecek ve
düşmana hakkıyla düşmanlık yapabilecek akıl ve zekâya sahibiz.
Bunu
bugün kullanmalıyız!
Evet,
bugün emperyalizm, içimizdeki Taşnak ve Siyonist ajanları vasıtasıyla, ırkçı
taleplerle PKK, FETÖ, DAEŞ gibi paralel terör ordularını kullanarak Türk
milletine ve Devletine içeride oluşturulan manipülasyonlarla saldırmakta,
maalesef bizi kendi yaptıklarıyla suçlamaktadırlar. Bu son zamanlarda açık
şekilde gerçekleştirmektedir.
Bu
durumda dahi ilk işimiz, düşmanı netleştirmek, aralarından dostlarımızı ince
eleyip sık dokuyarak seçip ayırt etmek sureti ile düşmanla net bir şekilde
mücadele etmek zorundayız.
Düşman
yani ABD üzerinden saldıran küreselci, Siyonist, emperyal ittifak, bizi
kuşatmak amacıyla İncirlik’te, Kuzey Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Akdeniz’de,
Bulgaristan’da ve Yunanistan’da çok yaklaşmıştır. Ve aslına bakılırsa,
böylelikle düşman daha da netleşmiş, kendisini görünür kılmıştır.
Şu
bir avantajdır ki, böylece düşman, bizi kuşatmaya çalışırken bizim için kolay
hedef hâline gelmiştir.
Düşman,
bugün için ulaşılabilir siyâsî, hukukî ve konvansiyonel bir hedeftir.
Bu
noktada evvelâ somut düşman üzerinden harekete geçmek zorundayız! Onlara
ulaştığımızda, içimizdeki ajanları da etkisiz hâle gelecektir.
Kürecik’te,
İncirlik’te, Suriye’de, Kuzey Irak’ta somutlaşan düşmana siyâsî ve hukukî
müdahale yaparken Mîsak-ı Millî sınırları içinde, onların öncü kuvveti olan PKK/PYD
terör orduları sorgusuz sualsiz imha edilmelidir.
Sakin,
millî ve akıllı olursak, kazanan nihayet biz oluruz.
Bugün,
her alanda Kuvay-ı Milliye günüdür.
Bu
ruhla Devletimize yardımcı olacağız.
Ve
Devletimiz gereğini yapacaktır!
Sahip
olduğumuz yetki ve sorumluluk, tarih ve millet kodumuz olan Türkiye Cumhuriyeti
kimlik numaralarımızdadır.
Millî,
akıllı ve dikkatli olmak
Vatanseverlik,
bazen haklıyken susmayı, konuşmak yerine yutkunmayı gerektirir. Milletine saygı
duymayı, onun için var olmayı, onun adına konuşurken sadece onun özgürlüğü için
konuşmayı gerektirir. Milletini hedef alan yahut milletin kendisini hedef
olarak muhatap gördüğü her cümlede bir usul ve üslûp yanlışlığı vardır.
Bugün
fiilî kuşatılmışlığı görmeyen bir vatanseverlik, aklı kullanmayan bir Türklük,
Mîsak-ı Millî sınırları içinde var olmayı başaramaz.
Bizi
kaosa sürüklemek ve Mîsak-ı Millî’yi tamamen ele geçirmek isteyen emperyaller,
ancak milletimizin tarihî birikimi ve kurumsal kimliği olan Kuvay-ı Milliye
ruhunu ve mensuplarının kendi içinde jeolojik körlüklerini kullanarak birbirine
düşürmek istemektedirler!
Bu
anlamda 28 Şubat açık bir mihenk taşıdır. 28 Şubat; bu emperyal aklın Sol’un
içine sızmış ajanlarının yine Sol’un millî unsurlarını tasfiye ederek ve Sağ’ın
millî ve muhafazakâr unsurlarını ise FETÖ-Gladyo yapılanmasının kucağına
düşürmek üzere bir çakal kurnazlığı ile yaptığı operasyonudur. Sol’un millî
unsurları da, Sağ’ın millî unsurları da bu küreselci-Atlantikçi oyuna
gelmişlerdir. Siyâset, iktidarı ve muhalefeti ile bu oyuna, bu tuzağa
düşmüştür.
Ancak
aziz milletimizin feraseti ve Kuvay-ı Milliye ruhunun hâlâ zihinlerde işgal
ettiği hâkimiyet nedeniyle bugüne kadar emperyaller nihaî hedeflerine
ulaşamamışlardır.
15
Temmuz işgal girişiminin püskürtülmesi, siyâsilerin veyahut da devletin zaferi
değil, milletimizin içindeki -vatanseverlik dışında ideoloji kabul etmeyen-
Kuvay-ı Milliye ruhudur.
Kuvay-ı
Milliye ruhu, Türk milletinin tarih bilinci ve birikiminin ifadesi olup,
herhangi bir fikre, gruba ve ideolojiye mâl edilemez.
Kuvay-ı
Milliye, Türk devlet aklı dışında küreselcilik, Atlantikçilik yahut
Avrasyacılık adı altında hiçbir akla tâbi olmayı kabul etmez.
Bugün
fizikî kuşatmanın yanında yaşadığımız olaylar kontrollü kaos stratejileri ve
meselâ 104 amiralin içindeki manipülasyoncu mandacıların hamlesi, 28 Şubat’taki
oyunun aynen tekrarlandığını açıkça göstermektedir.
Türk
milleti ve sahip olduğu devlet aklı, “Önce vatan ve bayrak!” diyen tüm
fikirleri içinde serbestçe söyleyecek bir zihniyeti ifade eder.
Ancak,
“Önce ideolojim, tarikatım, derneğim” diyen hiçbir fikre açık değildir!
Bu
nedenle yukarıda vatanseverliğin, günü geldiğinde susmayı, günü geldiğinde
çakal sürülerine tek başına saldırmayı gerektiren akla, fikre ve imana sahip
olmak olduğunu ifade ettim.
Ve
sırf bu yüzden kendisini vatansever ilân eden herkesin önce aynaya bakmasını,
aklını başına almasını, bir kurt cesareti ve aklı ile düşünmesini, ondan sonra
konuşmasını tavsiye ediyorum.
Bugün
özgürlüğümüze aklımızla sahip çıkamazsak, yarın imanla sahip olduğumuz
vatanseverliğimizin hiçbir kıymeti kalmayacaktır.
Yargıyı,
güvenlik güçlerini, iktidarı, muhalefeti ve 104 generalin içindeki -aynı siyâsî
görüşlere sahip olmasam da yarın benden önce cepheye gidecek- vatan evlâtlarına
sesleniyorum: Gladyo/FETÖ’nün 28 Şubat’taki oyununa yine gelmeyelim! Millî,
akıllı ve dikkatli olalım!
Meselâ o bildiri hukuken bir darbe bildirisi sayılmasa dahi milletimiz bunu millî iradeye bir saldırı olarak algılamıştır. Bu da soruşturma için yeterlidir. Ancak her şekilde bu bildiriyi belirli bir amaca yönelik manipüle eden mandacı/Masonik/Taşnak/paralel ajanları tespit edip, kastı olmayan vatanseverleri ayıralım.