Ömrünü İslâm’a adayan bilge

Aliya İzzetbegoviç, Genç Müslümanlar Teşkilâtı’na üye olduğu için 21 yaşındayken 3 yıl hapis cezasına çarptırılır. Zenitsa ve Stolac Cezaevlerinde geçer üç koca yıl! “İslâm Deklarasyonu” kitabını yazdığı zaman 10 yıl hapis cezası verirler. Çünkü Bosnalıları değil, bütün dünya Müslümanlarını dirilişe, uyanışa ve mücadeleye çağırması korkutur, ürkütür Tito başta olmak üzere bazı mihrakları.

BİLGE bir lider, çileli bir mücadele adamı… Entelektüel birikimiyle müstesna bir düşünür... Balkanlarda İslâm’ın yeniden doğuşunu görmek için zindana girmekten çekinmeyen, insanların kalbini yeşertmek için gönüllere köprü kurup nehir akıtan, “Avrupa’nın ortasında Bosnalı Müslümanları görmek istemiyoruz” diyenlere karşı “Allah’a yemin ederim ki, köle olmayacağız!” diye haykıran, İslâm’ın soluğunu Batı’ya üflemek için kalbinin derinliğini herkese açan, şanlı Bosna direnişiyle tarihe tanıklık eden büyük bir dâvâ ve devlet adamıdır Aliya İzzetbegoviç.

1925 yılında Bosanski Samac’ta, Bosna ve Sava ırmağını gören bir evde doğar. Adını dedesinden almıştır. Dedesi, Birinci Dünya Savaşı’nda Aziziye Valisidir. Aziziye, Bosna-Hersek’in bir şehri. Aliya’nın büyük dedesi, Osmanlı ordusunda subaydır. Subay olarak Belgrat’tan Bosna’nın Samac kentine tayin edilince İzzetbegoviç Ailesi Samac’ta toplanmaya başlar ve Samac’ın adı “Aziziye” olarak değiştirilir. Çünkü zamanın Osmanlı Sultanı Abdülaziz, Belgrat’taki Sırpların saldırılarından rahatsız olan ailelerin Samac (Aziziye) bölgesine yerleşerek yeni bir kasaba oluşturmalarını emreder. Böylece hem yeni kasaba oluşur, hem de Müslümanlar koruma altına alınarak huzura kavuşturulur. Bu huzur ortamı Osmanlı durdukça bozulmaz. Barış dolu günlerin ardından Müslümanları ve Begoviç Ailesini çileli ve sıkıntılı yıllar beklemektedir.

Aliya’ya yön veren kitaplar

Aliya İzzetbegoviç’in dedesi, Üsküdar semtinde “Sıdıka” isimli bir Türk kızıyla evlenir. Rahmetli Begoviç hatıralarında, “Babam Türkçeyi çok iyi anlar, ancak hatırlayabildiğim kadarıyla konuşamazdı” diyerek bir neslin dramını anlatacaktır yıllar sonra…

Aliya’nın annesinin çok dindar bir kadın olduğunu da kendisinden öğreniyoruz. “Sabah namazlarına hiç aksatmadan tam vaktinde kalkar ve beni de kaldırırdı ki ben de belediye binasının yakınında bulunan Hodzijizka Camisi’ne gidebileyim… Özellikle bahar sabahlarında büyük mutluluktu camiye gitmek. Güneş doğmak üzere ve yaşlı imam Mujezinoviç camide Kur’ân’ın harika sûrelerinden biri olan Rahmân Sûresi’ni okurdu. Her bahar sabahında Rahmân Sûresi’ni ve o imamı hatırlarım” der Aliya çocukluk günlerini anlatırken.

Ona “Bilge Lider” denilmesi boşuna değildir. Ali Mütevelliç tarafından kaleme alınan “İslâm’ın Işığında” ve Osman Nuri Hoziç’in yazdığı “Hazreti Muhammed ve Kur’ân” adlı kitap, Aliya’ya yön veren eserler olur. Mostar şehrinin “kalaycı” kütüphanesinden alıp okur bu kitapları. Hegel’den Bergson’a, Kant’ın “Saf Aklın Eleştirisi”nden Spengler’in “Batı’nın Çöküşü”ne kadar yüzlerce, binlerce kitabı okur, özümser. Çünkü o, Bosnalı Müslümanların rehberi olacaktır ömrü boyunca. Ve takdir, öyle tecellî eder…

“Doğu Batı Arasında İslâm”, “Tarihe Tanıklığım”, “İslâm Deklarasyonu ve İslâmî Yeniden Doğuşun Sorunları”, “Köle Olmayacağız” kitapları böylece yazılır.


Genç Müslümanlar Teşkilâtı

Bir millet varoluş-yok oluş mücadelesi verir de yüreği yananlar boş durur mu? Aliya İzzetbegoviç de tarihin gösterdiği yoldan yürümeye mecbur hissetmiştir kendisini.

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce kurulmuş olan “Miladi Müslimani” yani Genç Müslümanlar Teşkilâtı’na 16 yaşından beri hayranlık duymaktadır Aliya. Genç Müslümanlar Teşkilâtı’nın lideri Mehmet Spaho’nun öldürülmesiyle teşkilât başsız kalır ve Bosna-Hersek toprakları paylaşılır.

Müslümanları yok etmek için ciddî bir saldırı vardı. Müslümanların malları ellerinden alınıyor, evleri ateşe veriliyordu. Aliya İzzetbegoviç’in ifadesiyle, “Osmanlı bölgeden çekildiği günden beri Müslümanlar hırpalanıyor, toprakları gasp ediliyordu”. Bunun için “Mutlaka teşkilâtlanmamız lâzım” diyordu Aliya. Daha lise ikinci sınıf öğrencisiyken, 1940 yılında teşkilâta üye olması, bu düşüncesinin sonucuydu.

Genç Müslümanlar Teşkilâtı kültürel mücadeleye ağırlık veriyordu. Boşnak halkının bilinçlenmesi için İslâm’ı çok iyi öğrenmeye karar vermişlerdi. Mensuplarına “İslâm dini” dersleri veriliyordu. O tarihte İslâm’ı karalamak için büyük bir kampanya başlatılmıştı. “Müslümanım” demek suç sayılıyordu. Aliya ile birlikte arkadaşları Tarık Muftiç, Esad Karadozoviç ve Nusret Başagiç, İslâm’ın hoşgörüsünü anlatan yazılar yazmaya çalışıyorlardı.

Aliya İzzetbegoviç, 1941 yılının Mart ayında, Yugoslavya Krallığı’nın parçalandığı bir zamanda Genç Müslümanlar Teşkilâtı’nın kurultayının yapıldığını şöyle anlatır: “Genel Kurula 50 üyemiz katılmıştı. Çünkü herkes toplantıya katılmaya korkuyordu. O zamanki anayasa gereği Genel Kurulumuza bir polis katıldı. Kurulumuzun açılış konuşmasını Tarık Muftiç yaptı ve ilk liderimiz o oldu. Genel Kurulumuzdan 15 gün sonra savaş patlak verdi. Genel Kurul kararları, yeni Yönetim Kurulu Protokolü ve yeni Tüzük mahkemeye verilemedi.” (Teşkilâtın resmîleşmesi için işlemler tamamlanamadı.)

Saraybosna Üniversitesi ve liselerde Aliya ile arkadaşlarının öncülüğündeki teşkilât büyük gelişme sağlar, ancak illegal bir görüntü vermeleri ve “gizli” çalışma yapmaları onları rahatsız eder. Teşkilâttan bazıları 1930 yılında kurulan “El Hidayeh” isimli legal örgüte girerek resmiyet kazanmayı teklif ederler. Aliya İzzetbegoviç, imamlar tarafından kurulan ve pasif olan bu teşkilata katılmayı doğru bulmaz, “Bu teşkilâta katılırsak biz de pasifleşir ve mücadele azmimizi kaybederiz” der. Bu görüşe itiraz eden bazıları “El Hidayeh” örgütüne katılır, hattâ yönetici olurlar ama zamanla pasifleşirler. Aliya ve arkadaşları ise bir yardım derneği olan “Merhamet” adlı teşkilâta girerek resmiyet kazanırlar.

Aliya’nın hapiste geçen yılları

Aliya İzzetbegoviç, Genç Müslümanlar Teşkilâtı’na üye olduğu için 21 yaşındayken 3 yıl hapis cezasına çarptırılır. Zenitsa ve Stolac Cezaevlerinde geçer üç koca yıl! “İslâm Deklarasyonu” kitabını yazdığı zaman 10 yıl hapis cezası verirler. Çünkü Bosnalıları değil, bütün dünya Müslümanlarını dirilişe, uyanışa ve mücadeleye çağırması korkutur, ürkütür Tito başta olmak üzere bazı mihrakları.

1983 yılında yeniden tutuklanır. Bu kez 14 yıla mahkûm edilse de artık dünya değişmektedir ve BM İnsan Hakları Komisyonu’nun taleplerini göstermelik de olsa yerine getirmek zorunda olan Yugoslavyalılar, İzzetbegoviç’in 14 yıllık cezasını 9 yıla indirmek zorunda kalırlar.

Bosnalı Müslümanların zaferi

Genç yaşında İslâm ve Müslümanlar için çalışacağına yemin eden, Allah’a söz veren ve bu uğurda cefayı tebessümle karşılayan Aliya, hapisteyken karar verdiği partisini kurmak için 1989’da faaliyete başlar. Komünizmin bir gün biteceğine çok önceden inanmıştır o. Sırp ve Hırvat vatandaşlığını kabul etmez. Ünlü sanatçı Saffet İseviç’in teklifiyle Demokratik Eylem Partisi’ni 26 Mayıs 1990’da kurar. Yapılan ilk seçimlerde yüzde 33 oy alarak 130 sandalyeli parlamentoda 42 milletvekilliği kazanır. Bu, Müslüman Boşnakların ilk demokrasi zaferidir. 1990 yılında ortak yönetimin “başkanı” seçilir Aliya İzzetbegoviç.

1992-1995 yılları arasında acılarını hâlâ yaşadığımız, izleri çok yeni olan savaş başlar. İki yüz bin şehit verilir. Yüz binlerce insan, medenî (!) dünyanın gözleri önünde akıl almaz zulüm ve işkencelere maruz kalır. Ölenler şehit olmuştur ancak utançla yaşamaya mecbur edilen yarım milyon insanın başına gelenler, yıkılan evler, sönen ocaklar, yanan şehirler nasıl anlatılır bilmem ki…

1996 yılındaki Dayton Anlaşması’ndan sonra, aynı yılın 14 Eylül’ünde seçimler yapılır ve Aliya İzzetbegoviç, Cumhurbaşkanlığına seçilir. İki yıl süreyle Cumhurbaşkanlığı yapar. 1998’de yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde Aliya’nın şahsında Müslüman Boşnak halkı zaferini perçinlemiş olur. Aliya İzzetbegoviç, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin başkanı seçilir. Sırp aday Zivko Raşidik ve Hırvat aday Ante Yelaviç, Aliya’nın yardımcısı olurlar. Böylece verilen mücadele zaferle taçlanmış olur.

Aliya’nın son sözleri

Aliya İzzetbegoviç’in “tezahürat olur ve üzerine gösteri gölgesi düşer” endişesiyle Cuma namazlarını hangi camide kılacağını son âna kadar gizlediğini, mütevazı bir evde emekli maaşıyla sade bir hayat yaşadığını, ölürken arkasında mal mülk yerine halkına hürriyet kazandıran örnek bir mücadeleye ışık tutacak eserler bıraktığını kaç kişi biliyor acaba?

Yıllarca zindanlarda kalan bedeni yorgun düşer ve artık sağlığı iyice bozulur. 2000 yılında kendi isteğiyle Devlet Başkanlığı ve kurduğu Demokratik Eylem Partisi’nin Genel Başkanlığından ayrılır. Görevinden ayrılırken mutludur. Çünkü hür ve bağımsız Bosna semâlarında nazlı bir zambak gibi bayrak dalgalanmaktadır.

Bosna Millî Mücadelesi’nin sembol ismidir o. Bizim için Mehmed Âkif Ersoy ne kadar önemliyse, Pakistan için Muhammed İkbal nasıl büyük bir önem arz ediyorsa, Bosna için de Aliya İzzetbegoviç aynı derecede, hattâ daha fazla önem arz etmektedir.

Aliya, 19 Ekim 2003 günü Saraybosna Hastanesi’nde vefat eder. Son sözleri bir vasiyet niteliğindedir. “Selâm sana ey halkım! İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın!” der bu dünyadan göç ederken…

Sana da selâm olsun ey kahraman lider! Oradaki bahçen de zambaklarla süslenmiştir buradaki gibi. Dileriz, sancakların en güzeli altında mutlulukla gülümsüyorsundur ve dileriz, Yüceler Yücesi (cc) seni rahmetine almış, komşu eylemiştir İki Cihan Güneşine (sav)…

 

Kaynakça

 

1- İzzetbegoviç, Aliya. Doğu ve Batı Arasında İslâm. Nehir Yayınları İstanbul, 1993.

2- İzzetbegoviç, Aliya. Tarihe Tanıklığım. Klasik Yayınları (II.Baskı) İstanbul,2003

3- İzzetbegoviç, Aliya. İslâm Deklarasyonu. Fide Yayınları İstanbul,2007

4- İzzetbegoviç, Aliya. Köle Olmayacağız. Fide Yayınları-İstanbul, 2007

5-Akın Mahmut ve Karaaslan Faruk. Özgürlük Mücadelesi ve İslâm Düşünürü, Pınar Yayınları, İstanbul, 2016

6-İzzetbegoviç, Aliya. Geleceği Yenilemek. Pınar Yayınları İstanbul, 2017.