Ömrümüzden uzun işlerimiz

Ömründen uzun işlere başlayanlar, bir eli yağda bir eli balda yaşamazlar. Her saniyeleri sıkıntı içinde geçer. Başlamayanlar ise can sıkıntısı çekerler. Yani nihaî zeminde sıkıntısız bir hayat olmaz. Sıkıntı çekilen hayatlardan biriyle Özdemir Bayraktar’ınki gibi tarih yazılır, diğeriyle tavla, okey skorları. Tercih, o hayatın sahibine aittir.

ÖZDEMİR Bayraktar’ı düşündüm. Özgür Özel ve Recep Tayyip Erdoğan’ı, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit’i düşündüm…

Kıbrıs Barış Harekâtı öncesinde Türkiye’nin Kıbrıs politikası Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu tarafından oluşturulmuştu. Menderes ve Zorlu haksız yere idam edilmiş olsa da Kıbrıs politikası devam etti. Sonraki hükûmetler tarafından da aynı politikaya uyuldu. Ecevit ve Erbakan tarafından o politikanın devamı getirildi, hatta zirveye taşındı. En son 50’nci yıl merasimlerinde, Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında 20 yaşında olan Cumhurbaşkanımız ve o yıl doğmuş olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, o politikaya sahip çıktıklarını gösterdiler.

Peki, bu Kıbrıs politikası nasıl bir iş ki bunca insanın ömründen daha uzun sürdü ve hâlâ sürüyor?

İşine ömrünü yetiremeyen, ömründen uzun işlere kalkışmış diğer bir isimdi rahmetli Özdemir Bayraktar. Ancak merhum Bayraktar’a geçmeden evvel bir detaya değinmem gerekiyor…

Bir üniversiteden bir hocamızla sohbet ediyorduk; öğrencilerin uzun vadeli plânlar yapmaları konusundan söz açıldı ve Hoca Hanım, “Bu belirsizlikte çocuklar nasıl plân yapabilirler ki?” diye serzenişte bulundu. Düşündüm ve hem kendime, hem de ortama şu soruyu sordum: “Acaba insanlar belirsizlik çok olduğu için mi plân yapamıyorlar, yoksa plân yapmadıkları için mi belirsizlik çok oluyor?”

Bazı dostlarımız, “‘Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?’ sorusu gibi bir şey bu durum” diye vurguladılar. Her ne kadar tavuk-yumurta, yumurta-tavuk tabiri mantıklı ise de şahsî yaklaşımım, “belirsizliği yönetmek” taraftarı olmamdan dolayı, “Bizler plân yapmadığımız için belirsizlik var” görüşünü savunan bir pozisyonda.

Emekli Tümgeneral Cihat Yaycı’nın TESKAV İstişare Kurulu üyelerine bir konuşması olmuştu. Konuşmasında 100 yıllık, 200 ve hatta 300 yıllık politikalardan, stratejilerden bahsetmişti. MİLGEM’lerin, TCG-Anadoluların başlangıçlarının aslında 1960’larda Kıbrıs çıkarması yapılacağında çıkartma gemimizin olmamasından kaynaklandığını tespit ettik. MİLGEM, TCG-Anadolu hayâlleri kuranlardan hiçbiri şu an dünyada değil maalesef. Böyle ömründen uzun işlere kalkışanlar, büyük değişimin bir parçası oluyorlar. Tıpkı Özdemir Bayraktar gibi…

Merhum büyüğümüz Özdemir Bayraktar, ömrünü insansız hava aracı, silahlı insansız hava aracı ve diğer savunma teknolojilerinin geliştirilmesine verdi. Sadece kendi ömrünü değil, ailesinin tamamını da bu ideale adadı. Sonuç olarak şu an dünyaya fark attığımız bir saha meydana geldi.

Ömründen uzun işlere başlayanlar, bir eli yağda bir eli balda yaşamazlar. Her saniyeleri sıkıntı içinde geçer. Başlamayanlar ise can sıkıntısı çekerler. Yani nihaî zeminde sıkıntısız bir hayat olmaz. Sıkıntı çekilen hayatlardan biriyle Özdemir Bayraktar’ınki gibi tarih yazılır, diğeriyle tavla, okey skorları. Tercih, o hayatın sahibine aittir.

Görevlerim itibarıyla birçok “ömürden uzun işin” başlangıcına şahitlik etmek nasip oldu. Bu işlerden biri Millî Eğitim Bakanlığı’na en büyük bütçe payı verilmesidir. Bunun meyveleri yeni yeni toplanıyor. Yüksek teknolojiler eğitimin önemsenmesi sayesinde gelişti. Yine Türkiye’nin enerji köprüsü olması stratejisi de bu plânda işliyor. Şu an (hamdolsun) o strateji devam ediyor. E-Devlet işi de bir başka önemli gelişmedir. Özel hastanelerden hizmet alınması, Devlet hastaneleriyle SSK hastanelerinin birleştirilmesi, hızlı tren hatları, engellilerin spor yapmasına imkân verilerek Olimpiyatlarda en çok madalya sonucuna ulaşmamız, birçok ülkede askerî üslerimizin olması bu türden işler.

Hâsılıkelâm, ömrümüzden uzun pek çok işe kalkışmışız. Demek ki “Türkiye Yüzyılı”, içi boş bir kavram değil.

Fert olarak bizlerin de kısa ve orta vadeli plânlara sahip olması doğaldır. Zaman zaman kendimizi aşıp ömrümüzden daha uzun işlerin hayâllerini kurup gerçekleştirmeye kalkışmamız, insanlık tarihinin doğru şekillenmesi açısından son derece önemli. Bu işlere kalkışırken nasıl devam edeceğini, kimlerin devam ettireceğini az biraz düşünmekte de fayda var.

Sizin kafanızdaki 250 senelik plânı varsın anlamasınlar. Hiç de önemli değil. 250 sene sonra o sonucu görenler bizim geçmiştekilere dua ettiğimiz, hayran kaldığımız gibi yapacaklar.