Olympos’un çocukları: Yunan mitolojisi

Zeus, büyüdükten sonra ilk iş olarak babası Kronos’a kusturucu bir içki içirmek sûretiyle yuttuğu çocukları kusturur. Bu olayla birlikte Zeus, Kronos’un tayin ettiği “Kampe” adlı dişi ejderi öldürerek oradaki devlerin esaretine son verir.

YUNAN mitolojisi, Antik Yunan'da dünyanın yaratılışı, tanrıtanrıça ve kahramanların hayatı hakkındaki söylence ve öğretileri içerir ve aynı zamanda Eski Yunan dininin gövdesini oluşturmaktadır. Günümüzde Yunan (Grek) mitolojisi hakkındaki bilgilerimizi bu sözlü edebiyatın yazılı hâllerinden alıyoruz.

Genel olarak Yunan mitolojisi, Yakın Doğu ve birçok Avrupa mitolojisini etkilemiştir. Yunan tanrılarının her biri Romalılar tarafından kabul görmüş ve farklı isimler verilerek kullanılmıştır. Roma mitolojisi neredeyse tamamen Yunan mitolojisini baz almıştır. Yunan tanrılarının yaratılış hikâyelerine göre seçilmiş 12 tanrı, Olympos dağında otururlar ve her şey Olymposlu tanrılarla titanların savaşlarıyla başlar. Olymposluların zaferiyle son bulan savaştan sonra titanlar cezalandırılır. Olymposlu tanrılar arasında yapılan görev dağılımından sonra ise tanrılar Olympos'a çıkar ve dünyayı yönetmeye başlarlar.
Homeros ve Hesiodos ile yazıya geçirilmeye başlayan Yunan mitolojisi, araştırmacılara göre Milât öncesi 700 yıllarında tam olarak gelişmiş, Yunan tanrıları hem görünüş, hem de karakter bakımından insanlara benzer bir yapıya bürünmüştürler. İnsanlardan farklı olarak “ambrosia” ve “nektar” diye adlandırılan özel besinler tüketirler ve ölümsüzdürler.

Yunan mitolijisinin en önemli kaynağı, şüphesiz Homeros’tur. Homeros’a ait iki eser ise, “İlyada” ve “Odysseia”dır. Her iki eser de sözlü gelenek ürünüdür. Yazıya geçirilmeleri İlk Çağ’da, Yunanistan’da olmuştur. İlyada, Troya kentine ait bir destandır. Konusu, Homeros’tan yaklaşık 400 yıl önce yapıldığı kabul edilen, Tunç Çağı’nın sonlarında Akkalar ve Troyalılar arasında geçen bilindik Troya Savaşı’dır. Odysseia ise, Ithake Kralı Odysseus’un anlatıldığı destandır. Bu destan 24 bölümden oluşmakla birlikte, Odysseus’un Troya’dan ülkesi İthake’ye dönüş yolculuğunu anlatır.

Grek mitolojisinde önemli diğer bir kaynak da Milât öncesi 8’inci yüzyılda yaşamış olan Hesiodos olmuştur. Hesiodos, İyonyalıdır. “İşler ve Günler” dışında “Tanrıların Yaratılışı” adlı iki eseri ile öne çıkar. Bu yazarların dışında Sappho, Pindaros, Kallimakhos ve Theokritos gibi pek çok isim daha vardır.

Başlangıçta Khaos

Birçok mitoloji gibi her şeyden önce Khaos vardı. İçinde bütün eşyaların, tanrı ve insanların kaynağı bulunan Khaos... Hesiodos’tan sonra Orfizm etkisiyle anlamı giderek değişmiş ve akla evrenin meydana gelişi öncesinde elementlerin kaotik bir karışım hâlinde bir arada bulundukları bir tür “evren hamuru” anlaşılır olmuştur.

Filozofların her biri farklı farklı yorumlar getirirken, tanrı ve tanrıçaların durumu da değişiklik göstermiştir. Yaygın bilgiye göre, düzensiz boşluktan çıktıktan sonra Gaia, bir başına Uranos (Gök) ve Pontos'u (Deniz) doğurur, dağları yaratır. Ardından oğulları Uranos ve Pontosile birleşir ve yaratılan evreni tanrısal varlıklar ile doldurur. Önce Uranos ile birleşir ve bu birleşmeden altı erkek olan “Okeanos, KoiosKriosHyperionİapetos ve Kronos” ile altı dişi olan “TheiaRheaThemis, Phoebe, Tethys ve Mnemosyne” iki titan ve tanrılara benzeyen üç  Kyklop olarak ”BrontesSteropes ve Arges” ve yüz kollu olarak anılan  Hekatonkheirler yaniKottosBriareus ve Gyes” doğdu.
Titanlar ve savaşları

Titanlar, Yunan mitolojisine göre efsanevî Altın Çağ'da dünyayı yönetmiş olan güçlü tanrı ırkıdır. Genellikle baz alınan, Hesiod'un “Theogonisine göre en başta on iki titan vardı. Bu titanlar değişik kavramlarla özdeşleştirilmişlerdir. Örnek olarak “okyanus, hafıza, görüntü ve doğal kanun” verilebilir.

Baştaki on iki titan, daha sonra başka titanları doğurdular. Bunlardan ikisi, Prometheus ile Atlas'tı. Titanlar, babası Uranos'u tahttan atan Kronos tarafından yönetilmişler ve Olymposlu tanrılar tarafından tahttan indirilmişlerdir.

İlk başta yer alan orijinal on iki titan ve simgeledikleri kavramlarsa şunlardır: Kronos-zaman, Okeanos-okyanus, Tethys-yeraltı suları, Hyperion-güneş,Theia-görüntü ve değerli taşlar, Koios-akıl ve kuzey kutbu, Phoebe-karanlık ve gizem, Rhea-cinsel bereket ve dağlık bölgeler, Mnemosyne-hafıza ve hatıra, Themis-adalet ve düzen, Kriyus-savaş ve barış, Iapetos-ölümlülük ve yara ve de yaşam süresi.

Homeros’a göre yüksekliği ile göklere karışan Olympos dağının doruğuna ancak uçan atlarıyla tanrılar ulaşabilirler ve dağın en üst tepesine taht kuran tanrı, Zeus’tur. Zeus oradan dünyada olup biten her şeyi gözlerken, diğer tanrılar ise daha aşağılarda yer alırlar.

Denizlerin ve suyun tanrısı Posedion, karısı deniz gibi Amphitrite ile denizlerde yaşar. Diğer yandan yeraltının ve ölülerin tanrısı Hades ise, karısı Persephone ile birlikte yeraltında yaşar.

Titanlar ile savaş meselesinde ise baba Kronos ile Zeus’un büyük mücadelesi söz konusudur. Titanların başı Kronos, çocuklarından birinin kendisini tahtından edeceğini öğrenir ve bunun üzerine ikisi erkek, beş çocuğunu yer. Zeus diğerlerinden uzak, Girit’in en yüksek dağı İda’da bir mağarada babasından saklanır. Efsaneye göre Zeus’a mağarada Amalthea adlı bir peri ya da dişi keçi bakmış ve onu sütüyle beslemiştir.

Zeus, büyüdükten sonra ilk iş olarak baba Kronos’a kusturucu bir içki içirmek sûretiyle yuttuğu çocukları kusturur. Bu olayla birlikte Zeus, Kronos’un tayin ettiği Kampe adlı dişi ejderi öldürerek oradaki devlerin esaretine son verir.

Olympos tanrılarıyla titanlar arasında on yıl boyunca süren bu savaşta uzun süre iki taraf da birbirine üstünlük kuramaz. Tâ ki Zeus’un Tartaros’tan kurtardığı Hekatonkheirlerin, Olympos tanrılarının safına geçişine kadar... Birlikte hareket eden bu tanrılar, titanları hapsederler. kin tümünü değil... Bunlar, Iapetos’un oğulları Epimetheus, Atlas, Prometheus, Okeanos’un kızı Metis ve çoğu dişi titanlardır.

Birkaç kelime ile yorumlamak gerekirse, tarihî serüvende Mısır firavunlarından Hazreti Mûsâ ve Kızıldeniz olayı ile artık olarak kalanların Olympos dağına yerleştiğini, oradan da Roma’ya birebir kopya ile sızdığını düşünürsek, mitolojik olayların bu düşünceyi açık ve net bir şekilde desteklediğini de görebiliriz.