“Ölürüm yiğitlerimin yoluna!”

Meryem nineye, “Allah sizden râzı olsun” diyerek cevap vermiş ya hani askerimiz, asıl Allah sizlerden, sizi yetiştiren analardan râzı olsun!

BAŞLIĞA taşıdığım ifade, Meryem nineye ait…

Hatay’da askerî birliğin önüne gelerek Türk kadınının vatan sevdâsını tüm dünyaya haykırırcasına seslenişiydi Meryem ninenin sesi…

“Askerlerimizin yolunda öleceğiz! Ölürüm yiğitlerimin yoluna! Hain oğlu hainler, ne istiyorsunuz? İmansız adamlar! Biz kaçmayız. Biz Osmanlı kadınıyız, kaçamayız ölümden. Askerimle giderim, ölürüm. Türkiye’yi kimse yıkamaz!” şeklinde sıralanmış, gözyaşlarıyla ıslanmış cümleler…

Buradaki “hain oğlu hainler” tâbiri, İdlib’deki hain saldırının arkasındakilerin “Ben yapmadım, o yaptı” sözüne en güzel cevap.

Hiç meraklanmayın, yalanlara da sığınmayın; Büyük Türkiye, kimin ne olduğunu bilecek kadar ileri düzeyde!

Hainlere verecek cevabı da kendisi gibi büyük bu ülkenin…

***

“Suriye’de ne işimiz var?” diyenlere, “Geç bile kalmışız!” diyecek kadar yürekli vatan evlâtlarımız ve bunları yetiştiren anaları var bu ülkenin.

Evet, biz Osmanlı kadınıyız! Bu ülke için topunu tüfeğini kuşanarak meydanlarda mücadele vermiş ninelerin torunlarıyız. Olmaya da devam inşallah…

Meryem ninenin bu seslenişi, büyüklerimden sıkça işittiğim fakat mânâsını idrak edemediğim “Tam bir Osmanlı kadını!” ifadesinin resmidir. Bu ifadenin bende tam olarak mânâsını bulması, Senem Ayşe’nin hayat hikâyesini okumamla başlar, Meryem nineleri ve onun gibileri gördükçe pekişir…

***

Kahramanmaraş’ın Millî Mücadele’de göstermiş olduğu kahramanlık hikâyesinin içinde kahraman bir kadındır “Senem Ayşe”…

12 Şubat’ta, kurtuluşunun 100’üncü yılını kutladı Kahramanmaraş. Bugüne kadarki ömrüne sığdırdıklarının büyüklüğünü yazmaya gücüm yetmez. Lâkin İstiklâl Madalyası’nın, tarihin özeti olduğu aşikârdır.

Kadın erkek, çoluk çocuk her yaştan Maraşlının tüm yokluklara rağmen 22 gün 22 gece büyük özveri ile sürdürmüş olduğu savaş netîcesinde göğsüne taktığı kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası, Türk’ün vatanı, bayrağı, din ve namusu uğruna ölümü göze almasının ve yenilmezliğinin ifadesinin delili değil de nedir?

Maraş Millî Mücadelesinde öne çıkarak bu kutlu savaşta Türk analarının en zor şartlarda bile neler yapabileceklerini dünyaya gösteren kadınlardan Senem Ayşe, 1879 yılında, Türkmen aşiretinden Yusuf Ağa ile Senem’in kızı olarak dünyaya gelir.

Kahramanmaraş’taki İstiklâl Mücadelesi sırasında Senem Ayşe’nin eşi şehit düşer. Bu sırada milis kuvvetlerine yemek yaparak ve bazen de yaralıların tedavisine yardım ederek destek olan Senem Ayşe, kara haberi alır.

Yiğidinin başucunda, gözlerinden akmak isteyen yaşları içine akıtarak, eşinin siyah şalvarını ve cepkenini üzerine giyinir. Fişekliğini beline kuşanır, silahını omuzlar. Başını mağrur bir ifade ile gökyüzüne doğru kaldırır ve der ki, “Senin ve şehit yoldaşlarının intikamını almadan evime girmek bana haram olsun!”.

Bu sözün ardından savaşçı çetelerin arasına katılır.

Mücadele sırasında, bir gün cephaneleri tükenir. Kahramanmaraş’ın Haznedarlı semtinde çadır kuran Kılıç Ali Paşa’nın huzuruna çıkarak kendilerine silah ve cephane temin edilmesini talep eder.

Kılıç Ali Paşa’nın, “Bacı, sen evine git, biz erkekler savaşırız” cevabı,  Senem Ayşe’yi kararlı tavrından döndürmekte yetersiz kalır. Bu ısrar karşısında, Senem Ayşe’ye bir hedef gösterilerek vurması istenir.

Ne mi olur? Elbette tam on ikiden vurarak istediği yardımı Kılıç Ali Paşa’dan almaya muvaffak olur Senem Ayşe…

***

Senem Ayşe, kendi evinin yakınlarındaki bir evin, işgalciler tarafından cephanelik olarak kullanıldığını fark edip gözünü kırpmadan kendi evini ateşe vermek pahasına cephaneliği havaya uçuracak kadar bayrak sevdâlısı, düşman birliklerinin mevzilendiği kiliseye mermilerle kafa tutarak çok sayıda işgalciyi etkisiz hâle getirmeyi başaran vatan âşığı bir kadın olarak, yüreklerdeki vatan ve millet şuurunu yukarılara taşımak adına tarih sahnesinde her zaman izlenmeye devam edecektir.

***

Biz, Osmanlı kadınıyız!

Belimize fişeklik kuşanamasak bile, askerimize yağmur değmesin diye kendimiz ıslanma pahasına şemsiye tutarız. Elimiz kalem tutar Evvel Allah, kalemimiz silah olup Mehmetçiğe dil uzatmaya kalkanlara gereken cevabı verir. El emeğimiz, karda kışta üşümesin diye Mehmetçiğin ayağına çorap, başına bere olur.

Analıktır bu ya, duâ ederken, memleketin hiçbir evlâdını kendimizinkinden ayırt etmeyiz.

Meryem nineye, “Allah sizden râzı olsun” diyerek cevap vermiş ya hani askerimiz, asıl Allah sizlerden, sizi yetiştiren analardan râzı olsun!