Ölümüne saldıracaklar

Bu aziz millet bütün varlığını ortaya koymuş durumdadır. Hepimiz şahit oluyoruz, bazıları bu milletin Devlet’e ve depreme yardım etmesinden son derece rahatsızlar. Dememiz o ki, işte bu rahatsızlık Avrupa’da, toplumların kendi içinde olmuyor. Bunlar onların fay hatlarını oluşturmuyor.

TÜRKİYE bazı yönlerden Batı, bazı yönleriyle de Doğu’ya benzer. Batı’ya benzeme yönü bilim, teknik ve özgürlük açısındandır. Gelenek, maya ve doku açısından da Doğu’ya benzer. Bu yönleriyle çok zengin bir ülkedir.

Ülkenin toplumsal açıdan bu yönlerini zenginlik olarak görmekle birlikte üzerinde konakladığı coğrafyanın depremsel fay hatları, doku, maya ve geleneklere de yansımış durumdadır. Coğrafya kültürel açıdan farklı maya ve dokulara haizdir. Ancak bunların hiçbiri fay hatlarını oluşturmaz.

Batı’da farklı fikir ve yapılar tek bir kültürü farklı yönden hâkim kılmaz, onun üzerinde inşâ edilmiştir. ABD bunun en tipik örneklerinden biridir. İngiltere’nin dışındaki diğer Avrupa ülkeleri de böyledir. Kültürel farklılık olmadığı gibi bu ülkelerde farklı yönetim talepleri daha çok maddî işler üzerinden yürür. Ekonomi ve diğer dünya ülkelerine olan sömürge alışkanlıklarını devam ettirme hevesleri gibi...

Hiçbir Batılı, yönetim açısından ülkesinin sıkıntıya girmesini istemiyor ve “Ben daha iyisini yaparım” misyonunu benimsemiş durumda. Ülkelerinde ekonomik sıkıntı olduğunda ve toplumu bir arada tutma zorunluluğu belirdiğinde mutlaka bir Doğu ülkesinin maya, doku ve geleneği üzerinden saldırıya geçiyorlar. En son Kur’ân-ı Kerîm yakma olayı bunun yeni göstergesidir.

Bizde Batı’dan farklı olarak yönetim tek güç gibi algılanıp, kendisi gibi düşünmeyen az miktardakiler yönetimin ne olursa olsun sonlanması için canla başla çalışırlar. Bu çalışma kültürel farklılıktan ayrışarak maya ve doku açısından fay hatları oluşturduğu gibi, bunun üzerinden aynı kesim, ülkenin geri kalanlarını iki binyıl önceki topraklara gönderme veya ikinci sınıf bir vatandaş gibi görme pozisyonuna bürünmektedir. Kendisi gibi düşünmeyen bu azınlık, büyük çoğunluğu zihninde ötekileştirmiş durumdadır.

Bu zihnî fay hatları bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde istenmedik eylemlere sevk edebiliyor. Her yazımda mümkün olduğunca dile getirdiğim gibi, 15 Temmuz sadece bir darbe girişimi değildi; büyük çoğunluğun Müslüman olduğu bu toplumu 1071 öncesi alanlara püskürtmek, mümkünse ikinci sınıf vatandaş derecesine indirmek hevesindeler. 15 Temmuz’da Adalar’a gelen ABD’li darbe heveslilerinin ortaya koydukları harita tam da bunu gösteriyor. Şimdi deprem nedeniyle Türkiye’nin zafiyetini kullanıp bu haritayı tekrar ortaya koymak istiyorlar ama aziz millet buna izin vermiyor. Devlet bütün erkânıyla iç ve dış saldırıları püskürtüyor.

Eğer bir zafiyet olur ve devletin yokluğu hissedilirse 15 Temmuz’da olduğu gibi ya bu depremde veya olası bir İstanbul depreminde bunu tekrar denemek isteyeceklerdir. Şimdi Türkiye’nin deprem nedeniyle kenetlenmiş olmasıyla iç ve dış bütün saldırıları püskürttüğü görülüyor.

Bu aziz millet bütün varlığını ortaya koymuş durumdadır. Hepimiz şahit oluyoruz, bazıları bu milletin Devlet’e ve depreme yardım etmesinden son derece rahatsızlar. Dememiz o ki, işte bu rahatsızlık Avrupa’da, toplumların kendi içinde olmuyor. Bunlar onların fay hatlarını oluşturmuyor. Türkiye’de ise depremi fırsat bilip 1071 öncesine gönderme emelleri en üst seviyeye çıkmış durumdadır. Çok hevesliler! Devlet bir zafiyet gösterse gerek içeriden, gerekse dışarıdan, sandık olmadan ipleri ellerine geçirmek isteyen bir güruh ortada duruyor.

Kuantum fiziği keşfedilene kadar bütün olaylara bakışlar dünyada klasik olarak görülmekteydi. Bu durum klasik mekaniğin eylemsizlik, dinamik ve etki-tepki gibi toplumsal olayları analiz etmeye yarardı. Böyle bir yapıda bireyin bir önemi yoktur. Her ne kadar Batı keşfetmiş olsa da kültürel açıdan kuantum, Doğu’nun maya, doku ve geleneğine daha uygun duruyor. Bu durum asırlardır “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” geleneğinin kuantumla desteklenmesini açık etmiştir. Bu nedenle Einstein gibiler kuantumun keşfine katkı sağlamış olmalarına rağmen klasik dünya görüşünü benimsemişlerdir.

Bireyin öne çıktığı Doğu geleneğine ve kuantum görüşüne Batı dünyası maalesef çok uzaktır. Bu, şu nedenle önemlidir: Kuantum görüşü yaygınlaşıp genel olarak dünyada da kabul görünce “sosyal fizik”, ardından da “sosyolojiyi” icat ettiler. Sosyolojinin toplum bilimi olarak mevcut olması akla ve bilimsel görüşe ters değildir ama sadece klasik görüş çerçevesinde kalmaktadır.

Batı’nın üç yüzyıl önceden başlayan, aziz milletimizi bu topraklardan geri çıkarma plânları devam ediyor. Batı uzun soluklu ve uzun süreçli plânlar yapar ancak bu plânları sürekli sekteye uğradı. Kurtuluş Savaşı, Çanakkale Savaşı, çok partili sisteme geçiş ve 15 Temmuz’da...

Şimdi ve sonrasında da depremi fırsat bilip tekrar tekrar saldıracaklar. Devlet’i zayıf ve yetersiz gösterip NATO veya başka yollardan müdahale etmek isteyenlerin kursakları hiç olmadığı kadar hevesle doldu.

Biz can derdindeyiz, onlar ise bizi bu toraklardan çıkarma derdinde. Şimdi Hükümet’in, Devlet’in eleştirileceği zaman değildir. Bir de, “Hükümeti eleştireceğim” derken Devlet’in dinamiklerini yerle yeksan etme hevesi çok yanlıştır. Ayrıca afet zamanlarında hep birlikte devletin yanında olmak bizim geleneğimizin, mayamızın ve dokumuzun gereğidir.