ŞU
hayatta canlı ve diri olmanın en önemli etkeni, sanırım muhit hedef
anlayışıdır. Canlı ifadesinin tam olarak neyi ifade ediyor oluşu
kestirilemediğinden, farklı mecralara dönük ifadeler gerçek anlamdaki hayat ve
canlı kavramının içerisine de giriyor.
“Hayat” kelimesi bitki, hayvan ve insanı
ifade ederken, günümüzde bu kavramın kapsadığı alan da giderek artmıştır. Bugün
atom için de “canlı” kelimesini kullananlar mevcut. Bu nedenle bir kavramın dar
ve geniş çerçevede hudutları önem arz etmektedir.
Dar çerçevede bakıldığında “hayat”ın sadece
fâniler için kullanıldığına karşılık geldiğini görmek bir yanılgıdır. Detay ve
hudut genişletilerek bakıldığında ise ölümsüz olana işaret de görülüyor. Zıt
gibi görünen bu bakış, aslında bütün olarak bakmamaktan kaynaklanmaktadır.
Hayat, yaşatmak ve diriltmek anlamındaki
“ihya” mastarından fiil sigalarıyla türeyen bir kelime olarak “can veren”
anlamındaki “Muhyî” ismi Allah’a (cc) nispet edilmektedir. Ölümsüz olan bir yüce
yaratıcı ölümlülere can vermektedir.
Buradan hareketle, ölümlülerin de
ölümsüzleşebileceği noktaların varlığına deliller görünmektedir. Bir insanın
ölümsüzleşmesi ve maddî beden itibariyle öldükten sonra da yaşamasının
yollarından bazıları mabet/okul yaptırmak, öğrencileri maddî/manevî açıdan
desteklemek ve ölmez bir eser bırakmaktır.
Bizim toplumumuzda mabet/okul yaptırma
işinin toplumun genel kabulü arasında yer alması diğer milletlere göre
göğsümüzü kabartmaktadır. Öğrencilere yapılan yardımların hatırı sayılır
derecede devlet destekli olması da bir o kadar olumlu görülmektedir. Yerel
yönetim ve esnaflarımızın öğrencilere dönük yardımları çok önem arz etmektedir.
Esnaflar, ekonominin uygulamasının ilk
sırasında yer aldığından, öğrenci yardımlarını belli bir düzene koyabilirler.
Kimi çok değerli esnaf bizzat yardım yapmaktadır. Düzenli ve koordineli bir
öğrenci yardımı fâni âlemden baki âleme geçişin müşahhas örneği olması açısından
önemlidir. Diğer bir ifadeyle, ölümlülerin ölümsüzleştirilmesine olan iz
bırakmak esastır.
Bu hayatta ölmemek ve iz bırakmanın
diğer bir yolu da ölmez bir eser bırakmaktır. Dördüncü sanayi devrimini
yaşadığımız şu asırda nanoteknoloji hakkında bizler çok önemli çalışmalara imza
atarken, Batılıların ciltler dolusu ansiklopedi yazdıklarını hatırlatmak isterim.
Bu eserler elbette maddî bilim eserleri arasında görülecektir.
Bizim toplumumuzda ise aziz halkımızın
maya, doku ve geleneğine uygun ölmez eser bırakmak önemlidir. Kadim
medeniyetimizin süreklilik göstermesi için ölmez eser bırakmanın günümüzdeki
yolu olarak maddî, manevî ve yeni neslin anlayışına uygun yapıtlar değerlidir.
Bu yolda kalıcı eser bırakmak ve yeni
kuşağın anlayışına uygun olması demek, fen ve sosyal alanları kuşatıcı eserlerin
değer görmesi demektir. Bu iş için en önemli çıkış noktası, hiç şüphesiz
akademi dünyasıdır. Akademi dünyasının istendik düzeyde desteklenmesi durumunda
bu tür kalıcı eserleri ortaya çıkaracak çok kıymetli hocalarımız olduğundan hiç
şüphe edilmemelidir.