Ölümlülerin ölümsüz yolculukları

Evrende ve evrene dair insanlığın bildikleri, bilmediklerinin yanında hiç hükmündedir. Bu kadar hiçlik arasında insanın kendi aklına kafa tutması akıl kârı değildir. Bilmedikleri hakkında güvenilir bilgi edinmedikçe insanın az konuşması, Yüce Yaratıcı’ya sonsuz güvenmesi, alçakgönüllü olması ve dünya hayatına kalbini bağışlamaması esastır.

İNSAN doğru tanınıp doğru tanıklık etmedikçe amacından sapmış olur. Tanıklık ve tanıdık olduğu şey, evren ve içindeki anlam ifadesidir. Hayatta anlamsız her şey yok olmaya mahkûmdur. Zira geri dönüp tarihe baktığımızda hatırlanan insanlar, ya zulümleriyle halkına dünyayı dar etmiş kimseler, ya iyilikleriyle unutulmaz işler başarmış idareciler ya da insanlığa büyük kolaylık sağlamış bilimsel çalışmaları olan kişilerdir.

Bir dönem Ebû Bekir er-Razi, Harezmî, İbn Heysem, Uluğ Bey, Piri Reis, Ferganî, Birûnî, Sabit Bin Kurrâ, Evliya Çelebi, Kindî, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd ve Gazaliler vardı. Bir dönem de Röntgen, Maxwell, Max Planck, Bohr, Schrödinger, Fermi, Dirac ve Heisenberg gibiler…

Günümüzde ise daha çok teknolojiler öne çıkmaya başladı.

Bilimsel keşifler sanayi devrimlerini tetiklediği için ilk dönem Müslüman âlimlerin önüne Batılı bilim insanları geçti. Batılılar maddeye, enerjiye ve madde-enerji ilişkisine odaklandılar. Yapılan çalışmalar bilim insanlarını unutulmaz kıldı. Zira elektrik, Röntgen, ultrason, bilgisayar ve internet gibi teknolojiler emeği geçenleri ölümsüzleştirirken, insanlığı hiçleştirmenin de nedeni oldular. 

Bilimsel çalışmalara sahip çıkmak her yönden fayda sağlamaktadır. Özellikle devlet tarafından destekli çalışmalar büyük önem arz etmektedir. Zira bazı çalımalar büyük ekonomik güç istediği gibi sakin bir kafa ile çalışmayı da beraberinde getirmiştir.

Unutulmaz olmak ise zaten insanlığa faydası olan çalışmaların bir hediyesidir. Günümüzde unutulmamış şahsiyetlerin başında insanlığa faydalı olmuş çalışmalar yapan bilim/ilim insanlarını görürüz. Bu bilim insanları dönemindeki idarecilerin büyük kısmını kimse hatırlamamaktadır bile. İdare etme sanatı her devirde genelde cazibe merkezi olmuştur. Bilimsel çalışma yapanlar ise insanlığa birer güneş gibi olmuşlardır.

Her devri aydınlatan ve her devirde kalıcı olan bilim/ilim insanlarının aksine, zamanında popüler olan ve işi bittiğinde unutulan nice idareciler olmuştur. Hem iyi idareci olup hem de bilimsel ve teknik çalışmalar ile topluma liderlik yapanlar ise devirlere damga vurmuştur. Fatih Sultan Mehmet Han gibi…

Bilim adamları sadece yaptıkları çalışmalar ile mi kalıcı oluyorlar, yoksa başka şeyler de oluyor mu? İnsanlığa faydası olan bilimsel ve teknolojik çalışmalar elbette değerlidirler. En önemli değerlerden biri de insanın evreni anlama ve anlamlandırma sürecidir.

İnsanın evreni anlamlandırma sürecinin başında çok kıymetli, çok değerli ve evrendeki en değerli varlık olan insanın “ölümlü” olmasındaki sır perdesinin aralanması yatmaktadır. Bilimsel çalışmalar bu sır perdesini aralayan en önemli etkenlerin başında gelmektedir.

Evrenin dinamik bir yapıda ölümlü olması, insanın ölümünü hiçleştirdiği gibi değerli de kılmaktadır. Koskoca evren ölümlü iken içindeki zerre büyüklükteki insanın ölümlü olması bir gidişata işaret etmektedir. Kalıcı olunmadığının işaretidir bu.

Bu dünyanın kalıcı olmaması, bu evrenin de kalıcı olmadığının, asıl memlekete gidişatın izlerini göstermektedir. İnsanın kocaman evrende nereden gelip nereye gittiği Tapduk Emre ve Yunus Emre’yi yakıp değiştirdiği gibi Planck, Bohr, Heisenberg gibileri de değiştirmiştir. Değişmeden kalan Newton, Einstein ve Hawking’in kulakları çınlasın!

Evrende ve evrene dair insanlığın bildikleri, bilmediklerinin yanında hiç hükmündedir. Bu kadar hiçlik arasında insanın kendi aklına kafa tutması akıl kârı değildir. Bilmedikleri hakkında güvenilir bilgi edinmedikçe insanın az konuşması, Yüce Yaratıcı’ya sonsuz güvenmesi, alçakgönüllü olması ve dünya hayatına kalbini bağışlamaması esastır. 

Geçici/fâni şeylere, makam ve mevkilere kutsallık verilmesi de bitmişliğin bir göstergesidir. Dünya, evren ve insanın “ölümlü” olması nedeniyle yapılan işlerin anlamlı hâle gelmesi, insanın kalıcı ve ölümsüz bir yere seyahatinin göstergesidir. Ölümsüz yere yolculuk ise sadece kul olmanın özümsenerek yaşanmasıyla mümkün görünüyor.