Oldu mu İmamoğlu?

Verilen söz hakkına yönelik gerçekleşen saldırı, çok daha büyük sonuçlar doğurabilirdi. Alınan önlemler sayesinde her ne kadar korkulan olmasa da Yazıcı’ya ve Tuzlalılara yapılmış bir saygısızlıktı bu saldırı.

YEDİ tepeli İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanlığını yürüten ve sıklıkla “16 milyonun başkanıyım” diyerek kendine övgüler dizen Ekrem İmamoğlu’nun, önceki gün İBB’nin Tuzla İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’nin üçüncü kademe açılış törenine davet edilen Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı’nın açılışta yaptığı konuşma sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etmesinin ardından kapalı alandaki bir grup partili tarafından protesto edilmesine göz yummasını hayretle izledik.

Demokrasilerde protesto işin tuzu biberi ama o da makul seviyede kaldığı sürece. O gün bu doz, hekim tavsiyesinin çok çok üstündeydi.

Fanatik grubun senelerdir Tuzla’ya hizmet sunan mevcut ilçe belediye başkanının İmamoğlu’ndan evvel İstanbul’u yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Topbaş’a teşekkür etmesine saldırmak suretiyle tepki verdiklerini anlamış değilim.

Yazıcı konuşmasına, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Tuzla’ya verilen sözleri hatırlatarak başladı ve “Tuzla-Tavşantepe” ile “Tuzla-Organize Sanayi” metro hattı yatırımları ile “Kamil Abdüş Gölü Çevre Düzenlemesi”, “Aydıntepe-Sabiha Gökçen Yolu”, “TEM Yan Yol”, “Benim Köyüm Benim Çiftliğim” ve “Hacetderesi Peyzaj” projelerinin yapımının bir an önce tamamlanmasını talep etti. Tam bu sırada Yazıcı’nın sesi grup üyeleri tarafından bastırılmaya başlandı.

Başkan protestoya aldırış etmeden, tesisin birinci etap yatırımında emeği olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 2 ve 3’üncü etap yatırımlarını başlatan dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Kadir Topbaş ile tesis yatırımını tamamlayarak açılış aşamasına getiren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibine teşekkür ederek sürdürdü konuşmasını.

Başkan Yazıcı, konuşmasına tepki gösterilirken, “Bir Tuzlalı, bir İstanbullu olarak bundan hicap duydum. Ne yaparsanız yapın, görüşünüz ne olursa olsun, her şeyi eleştirebilirsiniz, gerçek şu: 30 yıl önce İstanbul’da 4 yıl belediye başkanlığı yapmış olan Recep Tayyip Erdoğan’ın sadece Tuzla’ya yapmış olduğu yatırımları bir haftada anlatamam” diyerek üzüntüsünü belirtti.
Her ne olduysa, zaten bu teşekkür faslıyla başladı ve salondakiler Yazıcı’yı konuşturmamak için sürekli yuhaladılar. Ancak Tuzla Belediye Başkanı, krizi başarıyla yönetti ve konuşmasını tamamladı.
Konuşmasının ardından yerine oturan Yazıcı, salondaki fanatik grubun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik saygısızlıklarını sürdürmeleri üzerine tören alanından ayrılma kararı aldı. Grubun fizikî şiddetine maruz kalan Başkan, yakın korumaları ve emniyet güçlerince oluşturulan koruma kalkanı sayesinde alandan ayrılmayı başardı.
Yazıcı’dan boşalan kürsüye, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu çıktı ve fanatik gruba cılız bir sesle, üst üste “Arkadaşlar!” demekle yetindi. Bunu hangi anlamda söylediğini kendisinden başka kimse bilmez ama bugün 16 milyonluk İstanbul’u, yarın hayâli olan 84 milyonluk Türkiye’yi yönetmeye talip birinin inisiyatif alarak Yazıcı’ya kol kanat germesi, hatta özür dilemek suretiyle salonda yükselen tansiyonu düşürmesi beklenirken, o sessiz kalmayı yeğledi.

Tahammülsüzlük siyaseti
Yazıcı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan ve yönetimine, Tuzla’ya söz verdikleri görevler ile yetki ve sorumluluklarında bulunan işleri nezaketle hatırlatması suç değildi. Geçmişte bir tesisin yapımında emeği olan devlet adamlarını teşekkürle yâd etmesi ise hiç değildi. Ülke olarak bu tahammülsüzlük siyasetinden kurtulmamız lâzım.
Verilen söz hakkına yönelik gerçekleşen saldırı, çok daha büyük sonuçlar doğurabilirdi. Alınan önlemler sayesinde her ne kadar korkulan olmasa da Yazıcı’ya ve Tuzlalılara yapılmış bir saygısızlıktı bu saldırı.
İmamoğlu’nu daha yapıcı bir konuşmaya iten fazlaca unsur var olmasına rağmen, “Muhatabım değil” anlamındaki “Arkadaş belli ki art niyetle gelmiş” ifadesi, hem tarafsızlığına leke sürmüş oldu, hem de Yazıcı’yı provokasyon yapmakla itham etti.

Yazıcı, yaşananlardan sonra yaptığı açıklamada, Tuzla’nın haklı taleplerini dile getirdiğini, Tuzla’ya yapılan yatırımlarda hak sahibine hakkı teslim ettiğini, ağırbaşlı bir hak aramasının söz konusu olduğu konuşmasında hakaret ve tahrik edici bir cümle kurmadığını, nezaketsizlik yapmadığını ifade etti etmesine ama İmamoğlu cephesine bu tavır hiç mi hiç yakışmadı.

Bugün rahatsızlık duyduğu, bunun için sessiz kaldığı durumun yarın kendi başına gelmeyeceğini kaderî plânda garanti edebilir mi?

Düşünsenize, İmamoğlu 8 ay sonra gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday oldu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğundan ayrıldı ve yerine de İstanbul Büyükşehir Belediyesi AK Parti Grup Başkanvekili Esenler Belediye Bakanı M. Tevfik Göksu, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen yahut protesto edilen Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı aday oldu ve kazandı. İlk işleri, duvarda asılı olan geçmiş belediye başkanları panosundan İmamoğlu’nun fotoğrafını mı indirmek olacak?

Buna tevessül edilmemesi temennimizdir ancak bunu, yarının temelini bugünden atanların iradesi ve inisiyatifi belirleyecektir.

Velhasıl, olmadı Sayın İmamoğlu, hem de hiç olmadı!