
“HEY gidi hey! Nice define avcısı fetva verip duran bir
öküze maskara oldu.
Öküz kimdir ki sen
onun maskarası olasın, toprak nedir ki sen onun otu olasın…”
(Mesnevî
Birinci Cilt)
***
Klasik
Doğu edebiyatında hayvanların ve bitkilerin konuşturulması, onların hâllerinin
misâl olarak anlatılması çok eski bir edebî türdür. Bu tür, daha sonra Batı
edebiyatına da geçmiş ve adına “fabl” denilmiştir. Her hikmeti Batı’da arayanlarımız
sayesinde daha çok Batı edebiyatındaki fablları çocuklarımıza öğretir olduk. Lâkin
bu türün en iyi örneklerini Doğu edebiyatında bulmak mümkündür. Mesnevî’de de
bu tür hikâyeler oldukça çoktur. Yukarıdaki iki beyit, onlardan sadece biridir…
***
Bir
Fars efsanesine göre, Hüsrev Perviz zamanında kraliyet ailesinden birinin düğün
alayındaki gelin arabasını çeken bir öküz, yolda âniden durmuş. Bütün uğraşlara
rağmen öküzü ol görüp yerinden kıpırdatamamışlar. Bunun üzerine öküzün durduğu
yeri kazmışlar. Bir de ne görsünler, büyük bir hazine oracıkta yatıyor.
Bu
olay dilden dile dolaşarak bir efsaneye dönüşmüş.
Nice
zaman sonra defineciler arasında öküzün durduğu yeri kazmak âdet hâline gelmiş
ve defineciler, define aramaya çıkarken yanlarında öküz götürmeye başlamışlar.
Mevlâna,
bilgisiz ve cahil adamların sözlerine uyan kişileri, işte bu hikâyedeki öküze
uyan, ondan keramet bekleyen ve define bulmasını uman kişilere benzeterek
eleştirir.
Bazıları
hiç okumadıkları için Mevlâna’yı hurafeci zannediyor. Hâlbuki o, daha aksine
ilim ve hikmet ehlidir. Mevlâna’nın Mesnevî’sinde bir tane bile uçtu kaçtı hikâyesi
yoktur. Molla Hünkâr (Mevlâna), aklını kullanmayanları acımasız biçimde tenkit
eder. Çünkü onlar Allah’ın kendilerine verdiği akıl nimetini kullanmadıkları ve
bir çeşit “nimet nankörü” oldukları için bunu fazlasıyla hak ederler.
Mevlâna’nın
aklını kullanmayan sahte sofular için anlattığı “Eşek gitti, eşek gitti” hikâyesini
de başka bir yazıya bırakalım…
Mevlâna,
fetva veren öküz misâlini mürşit seçme bağlamında kullanmış olsa da biz bunu
hayatın her alanı için anlayabiliriz. Kör bir ideoloji uğruna ebleh siyâsilerin
peşine takılıp gitmeyi de, sonunda kendisini öldürecek bir psikopata “Âşık
oldum” diyerek râm olmayı da, daha çok kazanmayı vaat eden bir dolandırıcı tarafından
kandırılmayı da bu minvâl üzere değerlendirebiliriz.
Uzun sözün kısası, hayatı bir öküzün maskarası olarak geçirmemek için hakikatin farkında olarak yaşamaya gayret göstermek gerekir.