
RAHMÂN ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Bismillahi’r-Rahmâni’r-Rahîm.
Müslüman milletimizce günlük hayatta kullanılan
kelimelerin çoğu Kur’ân ışığından süzülmüş ve dillerimize, dimağımıza, gönüllerimize
nakşedilerek yapışmıştır. Biz buna lafı süslemeden, dolaştırmadan “Anadolu irfanı”
diyoruz.
Müslüman milletimizin fertleri her işe Besmele ile
başlarlar. Bu hep böyleydi. Bu geleneği bozmadan, 12 Eylül Pazartesi günü bütün
ilk ve orta dereceli mekteplerimizde (okullarımızda) başlayacak olan 2022-2023
eğitim ve öğretim yılına da “Besmele” ile başlamak en hayırlısıdır. Ebeveyn
olarak, devlet aklı olarak genç nesillere verilebilecek en büyük hediye/ödül,
Allah Kelâmını öğretmek ve belletmek olmalıdır. Bundan hayra vesiledir ki,
başta analarımız, babalarımız, arifler, şairler ve akil insanların ilk
tavsiyeleri, “Oğlum/kızım Besmelesiz yere basma! Her işe Besmele çekerek başla!”
şeklindedir. Bu, medeniyet tasavvurumuzun nişanesidir.
Bunun aksine hareket edenler ise, “Ne olacak
Besmelesiz büyümüşse?” gibi acı ifade eden laflar ediyorlar. Gönül dünyamızın Gülü
Muhammed (sav) için yazılmış, Hazreti Muhammed’e (sav) sevgi ifadesi olan
naatında “Mevlid-i Şerif” yazarı Süleyman Çelebi şöyle diyor:
“Seyyid-i Kâinat Hazreti Fahr-i Âlem Muhammed Mustafa’ya salavat… Allah adın
zikredelim evvelâ./ Vacib oldur cümle işte her kula./ Allah adın her kim ol
evvel ana,/ Her işi asan eder Allah ona...”
Yine binlerce halk şairinden biri olan (rahmetli) Karslı
Murat Çobanoğlu bir dörtlüğünde, “Çobanoğlu bundan sonra ne diye/ Saklayana
sözüm kalsın hediye/ Bismillah’sız el atıyor ekmeğe/ Sofrası boş, karnı
doyabilmiyor” der.
***
Okumanın, okullu olmanın veya okuryazar olmanın sırrı
ise Kur’ân ışığında ve emrindedir. Binlerce sayfa cümleye, kilolarca
ağırlıktaki kitaba hamallık yapmamak için okumanın fazileti ve sırlarını gelin
Kelâm-ı Kadîm’den, Furkan’dan öğrenelim.
“Oku!”, Hazreti Peygamber’e inen ilk vahiy. O’na
ve O’nun Şahsında bütün Müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya
ve ilimde gelişip yetkinleşmeye teşvik etmiştir Allah. İlk vahyin “Oku!” emriyle
başlaması ve bu emrin iki defa tekrar edilmesi, okumanın ve bilmenin dinde ve
insan hayatında ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bu durum müfessirlerin
bilittifak ifade ettiği şekilde yorumlanır. Kur’ân’ın canlılar arasında insanın
farklı ve üstün yerini onun öğrenme özelliği ile tanımlaması son derece
anlamlıdır. Bakara Sûresi’nin 31’inci ayetinde Hazreti
Peygamber’e emredilen okumanın konusu belirtilmemiştir. Çünkü başta Kendisine
indirilen vahiy ve kozmik evrendeki ayetler olmak üzere, okunması yani üzerinde
inceleme yapıp zihin yorarak hakkında bilgi edinilmesi, ders ve ibret alınması,
iyi ve faydalı sonuçlar üretilmesi gereken her şeyi tanıması, hakikatini
anlayıp kavraması istenmektedir.
Kuşku yok ki, en başta Yaratan’ı tanımak dinin de,
ilmin de temel gayesidir. Bu sebeple “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”
buyurularak Hazreti Peygamber’in okuma faaliyetine veya herhangi bir
işe başka varlıkların adıyla değil, Yaratan Rabbinin adıyla başlaması ve O’ndan
yardım istemesi emredilmiştir.
Ayete “Yaratan Rabbinin adına oku!” şeklinde de
mânâ verilebileceği söylenmektedir. Sonuçta okumanın (veya herhangi bir
faaliyetin) Allah’ın adıyla, Allah için ve Allah adına yapılması emredilmiştir.
Ayette, “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”
buyurularak özellikle yaratma sıfatına vurgu yapılmıştır. Çünkü hem insandaki
okuma yeteneği ve imkânını, hem de onun okuduğu, incelediği, anlamaya ve
kavramaya çalıştığı objeleri, nesneleri yaratan Allah’tır. İnsan, bilgi edinme
sürecinde Allah’ın verdiği imkân ve yetenekleri kullanmakta, O’nun yarattığı
şartlarda ve onun yarattığı varlıklar üzerinde inceleme ve araştırmalar
sürdürebilmektedir. Durum böyleyken yani O’nun yarattığı yeteneklerle O’nun
yarattığı varlık âlemini incelerken bütün bu lütufları görmezlikten gelerek
Allah’a şükretmemek, O’nu tanımamak, üstelik bunu bilim adına yapmak büyük bir
nankörlüktür.
İlim erbabının nasıl olması gerektiğini Bizim Yunus
nasıl tarif etmiş bakınız: “İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir/ Sen
kendini bilmezsin/ Ya nice okumaktır?/ Okumaktan murat ne/ Kişi Hakk’ı
bilmektir./ Çün okudun bilmezsin/ Ha bir kuru ekmektir./ ‘Okudum, bildim’ deme,/
‘Çok taat kıldım’ deme,/ Eğer hak bilmez isen/ Abes yere gelmektir./ Dört
kitabın mânâsı/ Bellidir bir elifte;/ Sen elifi bilmezsin,/ Bu nice okumaktır?/
Yiğirmi dokuz hece/ Okursun uçtan uca./ Sen elif dersin hoca,/ Mânâsı ne
demektir?/ Yunus Emre der hoca/ Gerekse var bin hacca/ Hepisinden iyice/ Bir
gönüle girmektir.”
Yukarıda hülâsası verilen deyiş, irşadın ve gönül
sultanlarının işaret ettiği okumanın sırrını verirken, “insan” denen varlığın
Rabbini tesbih ve tasdik etmesini, bir mesuliyetle imtihan edildiğini bilmesini
tavsiye eder.
Kur’ân-ı Kerim, canlılar âleminin küll-ü hâlini izah
ederken insanları ayrı bir yerde ifade etmesi yaratılış sırrındandır.
Kanaatimiz, bir erkekle bir dişiden yaratılan insan yavrusunun terbiyesi, ana
rahmine girmeden evvel, ana ile babanın meşru bir evlilik yapmaları ve Müslüman
olanların yani evlenen zevc ve zevcenin şükür namazı eda edip “Bismillah”
diyerek beraber olmaları ile vücut bulur. Aksi takdirde gayrimeşru
münasebetleri meşru görenlerin, günaha gark olmuş münasebetleri hayat
yapanların çocuklarından hayır beklemek beyhude olur.
İslâmî hayatı düstur edinen ve bu iman şuurunda olan
Devlet erkânı ve aklının doğru istikamette maarif programları hazırlaması ve
bunu uygulamaya koyacak bakanların göreve getirilmesi muradımız ve duamızdır. Vesselâm…