Okuma alışkanlığı

Basit ve çocuğunuzun dünyasında bulunan nesnelerin parlak renkli resimlerinin olduğu kitapları tercih etmekte yarar vardır. İlk yaşlarda sayfaları kolay yırtılmayan materyal seçmek, uygun olanıdır. Kalın karton ya da bezden yapılmış, ebat olarak çocukların kolaylıkla ellerinde tutup çevirebilecekleri boyutta olan kitaplar tercih edilmelidir.

OKUMAYI ve okuma kültürünü dergimizin bir önceki sayısında açıklamaya çalışmıştık. Bu defa okuma kültürünü yaşantımızın vazgeçilmezi hâline nasıl getireceğimizle ilgili düşünceler üzerine zihnimizi harekete getireceğiz.

Alışkanlık, "bir şeye alışık olmak, tekrarlar sonucu yatkınlık kazanmak, herhangi bir konuda şartlanmışlık ve belirli bir konuya samîmi duygularla yaklaşmak" türünde anlamlar yüklenen davranış biçimleridir. Birçok kelimede karşılaştığımız gibi alışkanlığın da olumlu ve olumsuz hâllerinden söz edebiliriz. Biz, kelimenin anlamını olumlu yönde ele alarak yolumuza devam edecek, alışkanlığın hem kişinin kendisine, hem de içinde yaşadığı topluma olumlu yönde katkısından bahsedeceğiz.

Günümüz bilim insanlarının vardığı nokta; bize, anne karnındaki çocuğun dış dünyadan gelen seslerden etkilendiğini, annenin yaşadığı ortama göre yapı geliştirdiğini söylemektedir. Çocuğun henüz anne karnındayken dahi dış dünyayı tanımaya başladığını ve ona uygun gelişim gösterdiğini söylememizde bir sakınca yoktur. Buradan anlıyoruz ki, anne hamilelikten itibaren sadece kendisi için değil, dünyaya getirmekle yükümlü olduğu çocuğunun gelişim sorumluluğunu da yüklendiğinin bilincinde, ruhsal ve duygusal yaşantısıyla birlikte gündelik yaşantısında da çocuğu adına farklı görevlerle yükümlü olduğunun farkında olmalıdır.

Anne, mutlu ve huzurlu ortamlarda bulunmaya, estetik zevk oluşturacak sanat etkinliklerine katılmaya, kaliteli müzik dinlemeye özen göstermelidir. Bununla birlikte edebî değeri olan kitap okumalarına yer vermelidir. Benzer etkinlikler sayesinde çocuk dünyaya gelmeden hayatın gerçeklerine hazır hâle getirilirken, anne sayesinde bazı alışkanlıklara doğrudan yol almaya başlayacağını hesap etmekte yarar vardır.

Birçok konuda olduğu gibi okuma alışkanlığı da her yaş seviyesinde farklı davranmayı gerektirmektedir.

Okul öncesi çocuklarda okuma alışkanlığı

Okul öncesi, 0-6 yaş aralığını oluşturur. Bu çağ çocuklarının henüz okuma becerisine kavuşmadığı dikkate alınacak olursa, anne, baba ve çevresinde bulunan yetişkinler yardımıyla okumalar yapabileceklerdir. Dinleme alışkanlığının olduğu bu yaş aralığında ebeveynler iyi bir okuyucu olmak durumundadırlar. Bu dönemde çocuklar, okumayı öğrenme yaşını beklemeden kitaplarla içi içe olmalı, kitap, çocuğun gelişimini destekleyen bir materyale dönüştürülmelidir. Kitapların çocuğun hayâl gücü ve yaratıcılığını geliştirmede etkin bir materyal olduğundan yola çıkarak, çocuğun kitapla tanışıklığı, okumayı öğrenmeye başlamasından önce sağlanmalıdır.

Çocuklar, kitaplardaki resimlere bakabilir, yetişkinlerin okuduğu kelimelerin ritim ve kafiyesini işitip duyduğu sesleri taklit edebilmektedirler. Bundan dolayı, daha bebeklik çağlarında kitap çocuğun hayatında bir yer edinmeli, onu hayatının bir parçası hâline getirebilmelidir. Bebek, sevdiği kişiler tarafından kucağa alınmayı, yakın temas kurmayı ve çeşitli vesîlelerle kendileriyle ilgilenilmesinden hoşlanırlar. Kitap okurken bu davranışı yapmayı unutmamak gerekir. Yetişkinin kitap okumayı çocuklarıyla sohbet ve karşılıklı iletişim havasına dönüştürmesi, anne-baba sevgisini pekiştiren bir araç konumundaki kitaba ilgiyi arttıracaktır.

Zaman zaman sesli okuma yapılarak çocuğun dinlemesine imkân vermek, kitapla ses arasında bağlantı kurmasına katkı sağlayacaktır. Resimleri ayırt etmeye başladığı dönemde resimli kitapları birlikte okumak, ses-resim bağlantısı ve kitap ilişkisi kurulması açısından önemli bir etkinlik olacaktır.

Kitap içeriği ya da resimleri ile ilgili soruların sorulması ve onun merakını giderecek açıklamalarda bulunulması, okumaya karşı ilgiyi arttıran başka bir etkendir. Bu dönemde, farklı kavramların tanınmasında yardımcı olacak bol resimli kartlar ya da kitaplara yer verilebilir. Basit ve çocuğunuzun dünyasında bulunan nesnelerin parlak renkli resimlerinin olduğu kitapları tercih etmekte yarar vardır. İlk yaşlarda sayfaları kolay yırtılmayan materyal seçmek, uygun olanıdır. Kalın karton ya da bezden yapılmış, ebat olarak çocukların kolaylıkla ellerinde tutup çevirebilecekleri boyutta olan kitaplar tercih edilmelidir. Çocuğun tanıyabileceği yakınlarına ait albümleri bir kitap gibi açıp resimler üzerinde konuşmak ya da konuşturmak da bir okuma yöntemidir.

Yaşlarına uygun hazırlanmış kitaplarda kavrama durumlarına göre resimlerle birlikte kısa anlatımlı yazılara yer verilebilir. Resimleri destekleyen kısa ve kolay anlaşılır yazılar, yetişkinlerin yardımıyla resimlerle bağdaştırılarak çocuğun ezberlemesi ve resimleri anlamlı hâle getirmesinde etkili olacaktır. Bilinen ve çevrede yakın zamanda görebileceği eşya ve araçların tanınması, kedi, kuş, köpek ve evde ya da ev dışında görebileceği hayvan figürlerinden oluşan resimler anlamlandırmayı kolaylaştıracak, kitapla birlikte olma yönünden fayda sağlayacaktır.

Kullanılacak okuma materyallerinin çocuğun yaşantısından (beslenme, banyo yapma, yatma gibi) kesitler olması; anne, baba ve diğer yakın aile bireylerinden oluşan kahramanların yer aldığı kişilerden oluşması, öncelikle kavrayabildiği şeyleri yapan çocuk açısından çalışmanın verimini arttırmış olacaktır.

Gün içinde kısa süreler hâlinde birkaç defa kitapla birlikteliğin tekrar edilmesinde yarar vardır. Çocukların resimleri ayırt etmeye başladığı 3-4 yaşlarında, resimli masal ve öykü kitaplar okunmalıdır. Resimler sayesinde okunan kısa metinleri anlamakta zorlanmayacaklardır. Âşinalık kazandıkça da anlatılanı kolaylıkla hatırlayacaklardır. Birkaç defa alınan yardımlarla okuduğu metni daha sonraları kendi başlarına anlatabilme becerisine kavuşacaklardır.

Yardım almadan bir metni okuyabilme becerisi gösteren çocuk, duygusal olarak tatmin olurken yaptığı işten zevk alacaktır. Bu tür faaliyetlerde aktif rol almaya istekli olacaktır. Anne-babalarla birlikte yapılan okuma çalışmalarına daha gönüllü katılabilecektir. Sevdiği kişilerle birlikte olmaktan hoşlanan çocuklar, onlarla birlikte kitap okumayı severek yapacak ve alışkanlık hâline getirecektir. Kitabı çocukların hayatının bir parçası hâline getirmenin yolu, benzeri ortamlarda birlikte olmaktır. Aile içinde geliştirilecek bu davranış biçimi çocuğu okumaya özendirecektir.

Çocuklarda dil ve bilişsel becerilerinin gelişmesinde etkin olan 3-6 yaş dönemi ihmâl edilmemelidir. Kısa süreli masal ve hikâyelerden oluşan kitapları okumalarına, basit tekerlemeleri, kısa şarkı sözlerini ezberlemelerine yardımcı olunmalıdır. Bu sayede kazanılan alışkanlığı pekiştirmek ve kavrama gücünü arttırmak için resimlerden yararlanarak konuyu çocuğa anlattırmak, çocuğun okuma zevkini arttırmaya katkı sağlayacaktır. Ayrıca, başkalarının duygularını anlama ve kendi duygularını da ifade etme becerisi kazanacaklardır.

Kitap hakkında konuşmak, içerisindeki resimler üzerinde çocuğun görüş ve düşüncelerini almak, çocuklarda gerçek bir okur olma duygusunu yaşatmak yönünde yararlı olacaktır. Okunan metinler, açıklanan resimler sayesinde çocukların kelime dağarcıkları gelişecek; anlama, algılama ve kavrama becerilerini pekişecektir.

Kahramanları seslendirirken farklı tonlama ve mimikler kullanması, daha küçük yaşlarda teatral ortamda kendini bulmasına yardımcı olacak ve dolayısıyla konuya ilgisinin canlı kalmasına katkı sağlayacaktır. Okuma tekrarları ve konunun dramatize edilmesi, çocukların dinledikleri konuyu özümsemelerini sağlar. Okuma akabinde dinlediklerini dramatize etmeleri, çocukların kendi sözcükleriyle anlatma becerisi kazanmalarına da katkı sağlayacaktır. Bu tür çalışmalar aynı zamanda çocukların hayâl güçlerinin gelişmesini olumlu yönde etkiler.

Her zaman yeni bir kitap okumak ve üzerinde çalışmak yerine bildikleri, daha önce üzerinde deneyim yaşadıkları kitaplarla tekrar tekrar çalışmak hoşlarına gidecektir. Küçük yaşlarda her defasında yeni bir olay, kavram ya da resimle karşılaştırmak, genç dimağların yorulmasına sebep olabilir. Yeniye geçiş, öncelikle çocuğun arzu ve isteği dikkate alınarak yapılmalıdır. Zengin materyallerle çocukta bıkkınlık yaşanmamasına dikkat edilmelidir.

Öncelikle çocuklarda, okumaya karşı arzu uyandırmak ve bu işi severek yapmalarını sağlamak önemlidir. Diğer insânî gelişmelerde olduğu gibi okuma konusunda da çocukların hatâ yapmaları doğaldır. Önemli olan, hatâlarını fark ettirerek onları düzeltme fırsatı verilmesidir. Bu sayede doğru olanı yaşayarak öğrenme fırsatı bulacaklardır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da olumlu sonuca ulaşmak zaman alır. Bu zamanın sabırla geçilmesinde yarar vardır. Zaman zaman yapılan hatâlar karşısında görmezlikten gelmeyi bilmek gerekir. Sık müdahalenin çocukta güven kaybına yol açacağı hesaba katılmalıdır.

Resimli kitaplar, fotoğraf albümleri ve az yazılı kitaplarla sözel çalışmalar yapmak, okul öncesinin önemli aktivitelerindendir. Ayrıca çocukların kalem ve defterle tanışmasına da bu dönemde yer verilmelidir. Kalın uçlu ve çeşitli renklerden oluşan kalemlerle boş defter sayfalarına kendilerince çizikler atmaktan hoşlanacaklardır.

Çocukları kitap okumaya ısındırmanın bir başka yolu; defter sayfalarını çevirmelerine, her defasında farklı şekiller çizmelerine ve bu şekillere anlamlar yükleyerek anlatmaya çalışmalarına fırsat vermektir. Yapılan çizimleri anlatması istendiğinde kendince açıklamalar yapabilecekleri için daha o yaşta hayâl güçlerini harekete geçirmede oldukça etkili olacaktır bu. Defter ve kalem bu çağ çocuklarının vazgeçilmez oyuncakları olmaya başlarsa, akabinde kitap bağı kendiliğinden gelişecektir.

Okul öncesi çağ çocuklarıyla yapılacak okuma çalışmalarında çocukların harfleri tanıyarak okumalarını beklemek hatâsına düşmemek gerekir. Bu dönemde yapılacak okuma, tamamen sözlü okumadır. Çocuk, yetişkinlerin yardımıyla resimleri anlama ve kendi dilince anlatmaya çalışır. Kitapla olan bağın doğru kurulması, okul öncesi çağda yapılabilecek en doğru yöntem olacaktır. Bilinçli olarak okuma yazmanın okul çağına bırakılması ve yaşıtlarıyla aynı ortamda o zevki yaşamasına fırsat verilmesi gerekir. Bu çağ çocukları, gördüklerini ve duyduklarını algılama, anlama ve anlatabilme becerisi kazanabilmelidir. Kelimeleri doğru olarak söyleyebilme, düzgün cümleler kurabilme ve akıcı konuşabilme becerisi bu dönemde kazanılır, geliştirilir ve pekiştirilir.

İş hayatı ve maddî imkânsızlıklar bahane edilerek 0-6 yaş çocukları eğitimsiz ve bilinçsiz ellere bırakılmamalıdır. İnsan hayatının kazandıklarının yüzde 75’i bu yaşlarda oluşur. Bu yaşların, kişilik gelişiminin şekillendiği en önemli yaş aralığı olduğu unutulmamalıdır.

Okul çağı çocuklarında okuma alışkanlığı

Bir fiil okuma ve yazma becerisi genellikle okulda öğrenilir. Okula başlama yaşı, okumaya en müsait yaştır. Bunun dışında çocuğun özel ilgi ve yeteneği, ailenin bilinçli yaklaşımı sayesinde istisna da olsa erken yaşta okumayı öğrenen çocuklara rastlamak mümkündür. Konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından çocuğun erken yaşta okumaya teşvik edilmesi, hayat boyu taşıyacağı yanlış uygulamalara sebep olabilir.

Erken yaşta okuma ve yazma öğretmek yerine anlama, algılama ve düşüncelerini doğru ifade edecek anlatım çalışmalarına yer vermek, yerinde bir davranış olacaktır. Bununla birlikte, el becerilerinin gelişmesine katkı sağlayacak çalışmalara da fırsat verilebilir. Hatâlı kalem veya kitap tutuşu ya da yetersiz okuma hızı, doğru bir yöntemle işe başlamamanın etkilerindendir. Bunun örneklerini birçok yetişkinde görmek mümkündür. Doğrusu, okuma yazma öğretimini okula bırakmakta yarar vardır.

Çocukların zihinsel gelişimleri ve psikolojik özellikleri yetişkinlere göre farklılık arz edeceği için, okuyacakları kitaplar da ona göre seçilmelidir. Çocuk kitapları; konu, dil, üslûp ve fikir bakımından çocuğun rahatlıkla okuyabileceği, anlayabileceği, kavrayabileceği ve o işi yapmaktan zevk alacağı düzeyde olmalıdır. İlk başlarda okunacak metinlerdeki ritim bütünlüğü ve ses akışı önemlidir. Yaş ilerledikçe mânâ ve fikir örgüsü öne çıkmaya başlar. İlköğretim çağı çocuklarının yaş seviyeleri bilgi edinmekten çok bilgiye ulaşmayı öğrenmelerini gerektirir. Böyle bir dönemde çocukların gereksiz bilgi birikimi sağlayacak yanlışlıklardan kaçınmakta yarar vardır. Öncelikle okul programları buna göre hazırlanmalıdır.

Çocuğun her gelişim devresinde farklı duygu ve düşünceler sergiliyor olması, okuma alışkanlıklarının kazandırılmasında da gelişim dönemlerine uygun davranışlar geliştirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Okuma alışkanlığının bilinçli olarak gelişip pekiştiği en etkili dönem, ilköğretim (ilkokul ve ortaokul) çağıdır. İlköğretim çağı, 7-14 yaş aralığı çocuklarını kapsamaktadır. Fiziksel ve zihinsel gelişimleri göz önüne alındığında, okuma alışkanlığını 7-9 yaş, 10-11 yaş ve 12-14 yaş grupları olarak üç ayrı kategoride ele almakta yarar vardır.

Bu kategorize işlemini 6 yaşından başlatıp 13 yaşında bitiren uzmanlara da rastlanmaktadır. Bir yıl önce veya bir yıl sonra başlayıp bitmesi bir ömür içinde önemli değildir. Çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimine göre herhangi biri göz önünde bulundurulabilir. Bunun dışında, 14-18 yaş aralığında olan ve ilk gençlik dönemi olarak nitelendirebileceğimiz ortaöğretim çağı çocuklarını ele almak gerekir.

7-9 yaş aralığı çocuklar

Okulun ilk yıllarına denk gelen 7-9 yaş aralığı çocuklarının somut düşünme becerilerini kullandıkları görülür. Bu yaş aralığı çocukları okuma-yazma becerisini kazanmaya başladığı bir dönemdir. Bu dönemde kendi çabalarıyla okuma zevkini yaşamaya başladıkları görülür. Kahramanları çocuk olan öykü kitaplarına, hayvan ve doğa ile ilgili kitaplara bu yaşlarda daha fazla ilgi duyarlar.

Hayatın gerçeğini tanımada yeterli bilgi birikimine sahip olmayan bu çağ çocuklarının, olması mümkün olmayan işler yönünde merakları öne çıkar. Bu ilgileri sayesinde eşyaları ve hayvanları konuşturan masallardan hoşlandıkları görülür. Bilmeceler, bulmacalar, kısa şiirler ve fıkralar bu yaş çocukların ilgilerini çeken başka türlerdir.

Somut düşünme dönemi olan bu çağda resimli anlatımlara yeterince yer vermekte yarar vardır. Görsellik, anlama ve algılamayı kolaylaştırdığı gibi anlatım kolaylığı da sağlar. Kitaplardaki resim oranı sınıf seviyesinin yükselmesine göre azaldıkça, yazı oranı artmaya başlar. Bu yaşlarda sesli okumaya ağırlık verilmelidir. Yüksek sesle kitap okumak, okumayı öğrenmeye ilgiyi arttırdığı gibi zihinsel ve dil becerilerinin gelişmesine de katkıda bulunur.

Yetişkinlerin çocuklarla karşılıklı sesli kitap okuma çalışması yapmasında yarar vardır. Bu tür aktiviteler, dinleme becerisini geliştirdiği gibi biri okurken diğerinin dinlemesi sayesinde de yapılabilecek hatâların önüne geçilmiş olunur. Çocuklarla birlikte kitap okuyarak geçirilecek özel zamanlar, aynı zamanda yetişkinlerle aradaki bağın güçlenmesine katkıda bulunacağı gibi ona değer verildiğini göstermenin bir başka yolu olarak da yer bulacaktır.

Çocuğun okumaya geçtiği dönemde, sevdiği kitapları tekrar tekrar okumalarına fırsat yaratılarak, okuduklarını doğru anlamalarına ve hızlı okuma yeteneği geliştirmelerine yardım edilmiş olunacaktır. İstemedikçe ve gereğinden fazla tekrardan sakınılmalıdır. Fazla tekrar, bıkkınlık yaratacağı gibi okumaya karşı tepki oluşmasına da sebep olabilir. Çocukların kendi kendilerine okuyup anlamaya başladıkları döneme girdiklerinde, çeşitli sorularla ne anladıklarını anlatmalarını isteyerek okuduklarını içselleştirmelerine yardım edilmiş olunur. Bu tür çalışmalar sayesinde okul başarıları yükselecektir. Yapılan okuma aktivitesinin işe yaradığını gören çocuk, süreklilik sağlayacak ve yeni okumalara istek duyacaktır. Bu sayede yaşam boyu sürecek okuma alışkanlığı kazanmalarının ilk adımı da bu dönemde atılmış olacaktır.

10-11 yaş aralığı çocuklar

Soyut düşünme becerilerinin gelişmeye başladığı 10-11 yaş aralığında, çocukların ilgi alanları da değişecektir. Bu yaş çocuklarının macera ve mizah tarzındaki kitaplara ilgi duymaya başladıkları görülür. Kişisel merakların ayrışmaya başladığı bu dönemde bireysel ilgi alanlarına uygun olarak kitap seçimini tercih ederler. Genellikle bol yazılı kitaplar ilgilerini çekmeye başlar. Bu dönemde öğrenmek amaçlı okuma yapıldığı gibi, zevk aldıkları için de kitap okurlar. Böylece bağımsız okuma dönemine girilmiş olunur.

Düşünmeye ve sorgulamaya başlanılan bu dönemde, önceden edinilen bilgilerle okuma sayesinde edinilen bilgiler arasında bağlantılar kurmaya başlayan çocuk, daha fazla okumaya ihtiyaç duyacaktır.

Kitap okuma ile ders çalışmayı birbirinden ayırmak gerekir. Okuma alışkanlığının gelişmesi, özellikle ders dışı kitapların okunmasıyla sağlanmalıdır. İstek dışı bir faaliyet olan ve bir görev addedilen ders öğrenme amaçlı okumalar, okuma alışkanlığının kazandırılması aşamasında olumsuz etki yapan unsurlar arasında sayılabilir.

Okumada isteklilik ve süreklilik sağlamanın en doğru yolu, çocuğun ilgi duyduğu alanlarda kitap seçimine fırsat yaratmaktan geçer. Gazete ve dergilerin çocuk sayfalarıyla tanışması, boşlukları tamamlama, bulmaca çözme, bilmecelere cevap verme gibi aktivitelere katılmasına rehberlik edilmelidir. Basit ve kısa cümlelerle yazılmış şiirleri sesli okutup dinleme, benzerlerini yazma denemeleri yapmasına teşvik etmek yönünde destek verilebilir. Kendisine ait çalışmaları herhangi bir basılı kaynakta görmesi, çocuğun okumaya ve yazmaya olan ilgisini olumlu yönde etkileyecektir.

Bu yaş grubunda önemle sakınılması gereken bir husus, içinde bulunulan çarpık eğitim sisteminin hastalığı hâline gelen "sınava hazırlık" amaçlı test kitaplarıyla çocukların meşgul edilmemesidir. Bu çağda çocuğun algılama, anlama ve kavrama kapasitelerinin geliştirilmesi yönünde imkânlara yer verilmeli, edebî zevk, estetik ve ritim gücünü geliştirecek uygun ortamlar hazırlanmalıdır. Bu yaş grupları yerli ve millî klâsiklerle tanışmalı, hattâ uzmanlar tarafından belirlenecek belli sayıda kitap, her öğrenciye okutulmalıdır.

12-14 yaş çocukları ve erken gençlik dönemi

"İlk gençlik dönemi" diyebileceğimiz 12-14 yaş aralığı çocuklarda, yetişkin edebiyatına yönelme başlayacaktır. Gazete, dergi, öykü ve romanlar ilgilerini çekecektir. Bu dönemde düşünsel yapı ile cinsiyete göre konu seçimi kendini gösterecektir. Okuduklarının içeriğini öğrenecek ve analiz edebilecek okuma becerilerine sahip oldukları bir dönemdir. Bu dönemde okuma; bilgi edinme, anlamlandırma ve zevk almayı sağlayan bir araç hâlini alır. Bu döneme "bilinçli kitap seçimi ve okuma dönemi" de diyebiliriz. Eleştirel okuma becerisi bu dönemde kazanılır. Olayları çeşitli yönleriyle inceleyerek alternatif bakış açısı geliştirebilme yetisinin kazanıldığı bir yaş aralığıdır. Kendi görüşünü geliştirme ve başkalarının görüşlerini hoşgörüyle karşılama becerisi bu dönemde gelişir.

Ülkenin sınav sisteminin beraberinde getirdiği test çözmenin hastalık hâline gelmesi, ağırlıklı olarak bu ilk gençlik dönemime rastlar. Çocukların yaşları gereği kendilerini bulma dönemi sayılan bu yaş grubunda dünya nimetlerini tanıma ve tatma imkânı bulması gerekirken her dakikalarının test kitapları başında geçirilmesi gibi büyük bir yanlıştan dönülmelidir!

Öğrencinin okul şartları, sınıf düzeyi ve derslerle ilgili başarı düzeyi de dikkate alınarak yapılacak bilinçli bir plânlama ile ders çalışma ve kitap okuma süreleri belirlenmelidir. Emsâlleri ile günün gereği olarak aynı kulvarda yarışabilmesi için sınav hazırlığı yapması sağlanırken, içinde yaşadığı dünyayı anlamlı hâle getirebilmek için ne olup bittiği konusunda geniş bir ufka sahip olması için de okuma alışkanlığını sürdürebilmelidir.

Öğrencinin cevaplayabilmek için onca çaba sarf ettiği soruları anlaması gerekmektedir. Yeterli okuma alışkanlığına kavuşamamış bir kişinin karşılaştığı soruyu doğru anlaması ve çözüm için uygun yöntem geliştirmesi mümkün değildir. Günümüz eğitim sisteminde bile başarılı olmak için iyi bir okuyucu olmak gerektiğini akıldan çıkarmamak gerekir. Bu yaş grupları yerli ve millî klâsikleri okumaya devam ederken evrensel klâsiklerle de tanışmaya başlamalıdırlar. Konunun uzmanları tarafından belirlenecek belli sayıda yerli ve evrensel klâsiklerden oluşan kitaplar her öğrenciye okutulmalıdır. Bu sayede okuma kültüründe belli bir seviye yakalanmış olacaktır.

***

 

Leyla’nın öğretmenine mektubu

 

SEVGİLİ Öğretmenim,

Öğretmenim olduğunuz için ne kadar mutluyum, bir bilseniz... İzniniz olursa bazı düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum...

Kitap okumanın faydaları hakkında bizi bilgilendiriyor, bundan hayat boyu yaralanacağımızı söylüyorsunuz. Kitap okumanın bilgi ve görgümüzü arttırmakla birlikte kelime hazînemizi de geliştireceğinden bahsediyorsunuz ya, işte o konudan bahsetmek istiyorum!

Bizim apartmanda çok sevdiğim komşumuz Nazım amca var, o da sizin gibi kitap okumanın çok önemli olduğunu söylüyor. Bizim gibi çocuklarla olsun, yetişkin insanlarla olsun yaptığı sohbetlere bayılıyorum. Ne kadar da çok şey biliyor öyle… Mahallemizde herkes onunla konuşmak, çeşitli konularda sohbet etmek, sorular sorup cevabını almak istiyor. Nazım amcayı ne zaman görsem kitap, dergi, gazete gibi şeyler taşıdığına şâhit oluyorum. Sizin anlattıklarınızdan anladığım kadarıyla iyi bir okuyucu olsa gerek.

Annem-babam da sıklıkla sizin gibi söylüyorlar, ancak kendilerinin kitap okuduğunu hiç görmedim öğretmenim. Zaten evimizde kütüphanemizde yok. Bizim salondaki vitrini biblolar ve vazolar süslüyor. Bir de kapağının açıldığını hiç görmediğim ansiklopediler var. Ne işe yarıyorlarsa?

Geçenlerde bir arkadaşım sizin de kitap okumayı sevmediğinizi söyledi, inanmak istemedim. Çantanızdakilerin ders kitapları olduğunu söyledi. "Arkadaşım doğru söylüyor olamaz" diye düşünüyorum. Siz okuduğunuz kitapları evde bıraktığınız için görememiş olabileceğimizi söyledim ona. Doğru söylemişim, değil mi öğretmenim?

Yan sınıftan bir arkadaşım var, adı Hatice. Onunla mahalleden komşuyuz. Ders çalışmak ve bazen de oyun oynamak için buluşuyoruz. O bana anlattı, her gün sınıfta okuma saati uyguluyorlarmış. Herkes okuduklarını sınıfta anlatarak arkadaşlarıyla paylaşıyormuş. Onların öğretmeni de her okuduğu kitabı anlatırmış. Keşke,l siz de okuduğunuz kitapları bize gösterseniz, içinde ne yazıldığı konusunda bize bilgi verseniz, okuduğunuz hikâyelerde, romanlarda geçen olayları bizlere anlatsanız ne iyi olur!

Bazen okul dışına çıkıyor, eğitim gezileri yapıyoruz ya, ben kütüphaneye hiç gitmedim. Sınıf arkadaşlarımın çoğu kütüphaneye hiç gitmemişler. Keşke bir dahaki gezimizi şehir kütüphanesine yapsak, ne iyi olur! Benim gibi arkadaşlarım da çok sevinir. Hem ödünç kitap almayı da öğreniriz. Okulda kütüphanemiz yok, sınıf kitaplığımız yok, evimizde de kitap yok zaten. O sayede kitap bulma imkânımız olur, ben de arkadaşım gibi çok kitap okuyabilirim.

Sağlıcakla kalın sevgili öğretmenim... (Leyla Torul)