6 Eylül’de
okulların ders başı yapacağı açıklaması öğrencileri ve velileri sevindirdi.
Bugüne kadar Ziya Selçuk Hocamın tüm gayreti de bu yöndeydi zaten. Nisan ayında
Millî Eğitim Bakanlığı’nın Youtube üzerinden gerçekleştirdiği “Küresel Salgın
Döneminde Çocukların Ruh ve Beden Sağlığı” konulu yayınında önceki dönem Millî
Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, Dünya’daki referans ve kaynakları işâret ederek
okulları açmanın gerekliliğini vurgulamıştı.
Ayrıca
konuşmasında, Türkiye’de okulların kapalı kalma durumu ile ilgili olarak şu
ifâdelere yer vermişti: “Emin olun, Dünya’da OECD ülkeleri içerisinde en çok
okul kapatan 4’üncü ülkeyiz. Okulları en çok kapalı tutan ülkelerin başında
geliyoruz.”
Tam
tamına bir buçuk yıldır okullarından uzakta kalan tüm çocuklar öğretmenlerine,
arkadaşlarına, sıralarına ve teneffüslere özlemle dolu…
Büyük
özveri göstererek üniversite kazanan milyonlarca öğrenci henüz fakülte
binalarını bile görebilmiş değil.
Kabul
edelim, haydi ilk beş altı ay belirsizlikler çoktu da, fakat sonraları anlaşıldığı
üzere ve verilerle de desteklenen görüşe göre, bulaşın artmasında okullar ilk
sıralarda değillerdi. Hattâ bilimsel çalışmalar vaka artışlarının okul kaynaklı
olmadığını gösteriyordu.
“Ülkemizde
pandemi sürecinde okullar kapalı kalmalı mı, yoksa açılmalı mı?” sorusuna
cevaben birçok görüş ortaya atıldı ve savunuldu. Böyle bir tartışmaya Dünya’da
pek rastlanmadığı gibi, zaten ilkokulların toplumdaki diğer tüm alanların
kapanması mecburiyeti doğana kadar açık kalması noktasında geçtiğimiz eğitim
yılının ortalarından beri bir görüş birliği mevcuttu.
Okulların
kapalı kaldığı dönemde uzaktan eğitim sürdürülse de -istisnalar hâriç- bu
sürecin öğrenciler açısından pek verimli geçtiği söylenemez. Okulların kapalı
kalması öğrenciler üzerinde psikolojik, fizikî ve sosyal anlamda sıkıntıya yol
açtığı gibi öğrenme kayıplarını ve okuldan ayrılma riskini de arttırmıştır.
UNICEF’in verilerine göre pandemi sürecinde Dünya genelinde yaklaşık 24 milyon
çocuk okuldan ayrılmış durumdadır. Aynı zamanda uzaktan eğitim orantısız
biçimde en savunmasız olanları etkilemektedir.
Yakın
dostum, fen bilimleri öğretmeni Çiğdem Hocam, bu konu üzerine sohbetimiz
sırasında, özellikle pandemi döneminde “fırsat eşitliği” konusunun kendisini
belirgin şekilde hissettirdiğini ifâde etti. “Özel ders, etüt merkezi bir
tarafa, internete ulaşamayan onlarca çocuk var” dediğinde aklımdan geçen şu
oldu: Eğitim kesintiye uğramaya devam ettiği müddetçe 21’inci yüzyıla ayak
uydurabilmek adına ihtiyaç duydukları beceri ve yetenekleri bu çocuklar nasıl
edinecekler?”
Okulların
açılacağı haberinin hemen akabinde, Türkiye’de son günlerde vaka sayılarındaki
yükseliş nedeniyle “Okullar açılır fakat bir süre sonra geri kapatılır” gibi
bir düşünceyi hâkim kılma çabası da yeniden nüksetti. Geçtiğimiz süreçte,
Dünya’da pek çok ülke okulların açık kalması noktasında sıklıkla karar
değiştirdi. Ne var ki, -üzülerek yazıyorum- ülkemiz salgın nedeniyle en uzun
süre okulları kapalı kalan ya da uzaktan eğitim yapan ülkeler arasında!
Oysa
okulların açılması konusunda DSÖ Avrupa’nın açık ve net bir önerisi var. Temmuz
başlarında DSÖ Avrupa, UNICEF ve UNESCO ile birlikte bir toplantı düzenledi ve
okulların açık kalması gerekliliğine dair çağrısını tekrarladı. Çünkü UNICEF’in
raporuna göre, “salgın tedbirlerinin en üst düzeyde olduğu dönemde Dünya
genelinde öğrencilerin yüzde doksanı okulların kapatılmasından olumsuz
etkilendi; okul çağındaki çocukların üçte birinden fazlası uzaktan eğitime
erişim imkânından mahrum kaldı ve bu bağlamda okulların kapalı kalmasının yol
açtığı sonuçlar gerçekten yıkıcı boyutlarda; çocuklar bu dönemde okuma ve temel
matematik becerilerini yeterince geliştiremediler”.
Tıpkı
sağlık ve ekonomi gibi eğitim de ortak paydalarımızdan biridir. Birçok kez
yazılarımda vurguladığım üzere, sağlık da, ekonomi de önemli; ancak bunların
korunması ve sürdürülebilir olması için eğitim, bu olmazsa olmazların başında
gelir.
Bu
nedenle öncelikle eğitimin her biriminde, yüz yüze eğitim hususunda kararlı
davranılmalı ve herkes aşı konusunda üzerine düşeni titizlikle yerine
getirmelidir.
Her
konuda olduğu gibi Koronavirüs ile mücadelede de eğitim şart!
Çocuklar
bir yıl daha okuldan uzak kalırlarsa, bu yıl olduğu gibi önümüzdeki yıl da
YKS’de barajı daha da aşağı çekmemiz kaçınılmazdır. Bu yıla özel
gerçekleştirilen “ikinci ek yerleştirme”nin de önümüzdeki yıllarda
tekrarlanması gerekli olacaktır. Elbette tüm gençlerimizin üniversite eğitimi
almasından yanayım, buradaki niyetimse eğitim-öğretim kalitesinin
yükseltilmesinin gerekliliğini vurgulamak. Bu mânâda artık boşluklar
doldurulmalı.
Son
olarak…
Tüm
oteller, düğün mekânları, eğlence yerleri ve alışveriş merkezleri açıkken de
risk var. Bu nedenle okulların kapalı kalması ya da çocukların geleceğinin
haftada 1-2 güne sıkıştırılması gibi konuları artık gündemden çıkarıp, yerine
hangi tedbirlerin nasıl uygulanacağı ve maksimum dikkat vurgusu başlıkları
konulmalıdır.
Tüm
öğrencilerimize sağlık ve başarı dileklerimle...
https://www.unicef.org/turkey/bas%C4%B1n-b%C3%BCltenleri
https://www.cnnturk.com/turkiye/bakan-selcuktan-sinavlar-ertelensin-cagrisina-net-yanit