2023 Seçimleri, bugüne kadar gördüğümüz en zor seçimlerden
biri olmaya aday. Şer ittifakı, ismen değilse bile cismen Millet İttifakı ile
birlikte hareket edecek gibi görünüyor. Bu da 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde
yüzde 52,5 oy alan Cumhur İttifakı için tehlike çanlarının çaldığını
gösteriyor.
Bir önceki seçime göre 2018 Genel Seçimleri’nde yüzde
8’e yakın oy kaybına uğrayan AK Parti ve MHP’nin, var olan desteğini arttırması
şart. Bu artış ya yeni seçmenleri kazanmaktan, ya eski seçmenlerinin bir
kısmını geri döndürmekten ya da sayısal katkısı olabilecek yeni ortaklar
edinmekten geçiyor.
Uzun süredir, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Saadet Partisi
Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk arasındaki dirsek temasının ne
sonuçlar doğuracağını bekledik. Sonunda Asiltürk’ten ilk hamle geldi. Sosyal
medya hesabından yaptığı 50 mesajlık açıklama ile Saadet Partisi’nin yanlış
yolda olduğunu, bu sebeple partinin oy kaybettiğini, yeni bir yönetimle bunun
önüne geçilmesi gerektiğini anlattı mesajlarında.
Saadet Partisi içinde bir ağırlığı olduğunu biliyoruz
kendisinin, lâkin bunun partide genel başkanlığı değiştirmeye yetip
yetmeyeceğini göreceğiz.
Saadet Partisi’nin Millet İttifakı içindeki yeri
şimdilik sembolik görünüyor aslında. Mevcut oyu yüzde 1 civarında olan bir
partinin herhangi bir ittifaka matematiksel olarak büyük bir katkısından
bahsetmek zor olabilir. Ancak burada, birbirine çok yakın sonuçlar alması
muhtemel iki ittifaktan bahsediyorsak, o “1” puanın bile önemini atlamamak
gerekir!
Bir de, muhtemel saf değişikliğinin sosyolojik ve
psikolojik sonuçlarını düşünmek gerekir.
Erbakan’sız Millî Görüş hareketinden ayrılan Erdoğan
ve ekibi, bugünkü Saadet Partisi’nin neredeyse bir tabelâ partisine dönmesine
sebep olmuştu. Ancak sebep sadece AK Parti değildi. Asiltürk’ün dediği gibi,
yanlış politikalar izleyip olmaması gereken bir ittifakın içine girdiğinden
beri kan kaybetmeye devam etti parti. Aynı dönemde AK Parti’nin de kısmen oy
kaybettiğini gördüğümüze göre, demek ki Millet İttifakı’na oy vermeyi zül sayan
Saadetliler, kendilerine en yakın parti olan AK Parti’ye gitmediler. Muhtemelen
sandığa bile gitmediler. Eğer Saadet Partisi, özüne döndüğünü gösteren bir
politika izler ve Millet İttifakı’nın bir parçası olmaktan çıkarsa, sandığa
gitmeyen seçmenini de aktif hâle getirebilir diye düşünüyorum. İşte o zaman,
peşinen Cumhur İttifakı içine girmeseler bile, Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde
Erdoğan lehinde oy kullanmaları kaçınılmaz olacaktır.
Şer ittifakındaki bu ayrılık, eski ortakları
tarafından eleştirilecektir elbette ama eleştirinin dozu ne kadar artarsa
Saadet seçmeni o kadar arzulu gider sandığa. Ben, böyle bir ortamda, Saadet
Partisi’nin yüzde 3 civarındaki oyunun sandıkta Cumhur lehine iş göreceği
kanaatindeyim.
Buna göre işin matematiğine tekrar bakacak olursak,
mevcut 1 puan Cumhur’a kayınca ve hatta 3 puana yükselince, makas 4 puan lehte değişecek
demektir. Bu, çok önemli bir puan!
NATO Zirvesi’ndeki liderler turuna göz atınca,
Erdoğan’ın eskisine göre daha çok kabul gören bir imaj çizdiğini
söyleyebiliriz. Erdoğan Türkiye’sinin Çin, İran ve Rusya karşısında daha
efektif bir güç olduğu, Erdoğan’sız bir Türkiye’nin ise kullanılmaya daha
müsait olsa bile gücünü kaybedeceği öngörülmüş olabilir. Dolayısıyla Erdoğan
karşıtı cepheye alenen verilen desteğin bir miktar azalacağı kanaatindeyim ben.
Siyâsî, stratejik ve belki de maddî desteği azalan içerideki şer ittifakında da
buna bağlı olarak hedef birliğini tesis etmek zorlaşabilir.
Ama bu yetmez. Zira rüzgâra bağlı olarak değişen
destekler her an yeniden tersine dönebilir. Özellikle AK Parti, yakın geçmişte
yakaladığı seçmen desteğinin son seçimde neden eridiğini teşhis etmek ve
tedaviye bir an önce başlamak zorunda. 2018’de henüz DEVA ve Gelecek Partileri
yokken kaybedilen 7 puana yakın oy, parçalanmanın ardından birkaç puan daha
eriyecektir hâliyle. O hâlde sorun, yaklaşık 10 puanın nasıl kazanılacağıdır.
Saadet ile gelecek 3 puanın üzerine 7 puan daha…
AK Parti’nin, Erdoğan hayattayken hiçbir yere
gitmeyecek yüzde 30’un üzerinde oyu olduğunu düşünüyorum. Bu seçmen kitlesi,
bir iktidarın en önemli başarı kriteri olan ekonomiye bile bakmaz. Bilirler ki
Erdoğan, vatan, millet ve ümmet için zararlı biri değildir. MHP’de de kesseniz
başka partiye oy vermeyecek en az 7-8 puan oy karşılığına sahip bir seçmen
kitlesinden söz edebilirsiniz. Onlar da Bahçeli ne derse onu yapmayı emir telâkki
ederler. Bu kemik kitlenin dışında, özellikle ekonomik sebeplerle yönü
değişebilen bir seçmen kitlesi olması da gayet normaldir. Ki bu oranın yüzde
15’e yakın olduğunu müşahede ettik bugüne kadar… İşte asıl hedef, bu 15 puan
olmalıdır!
Bu geçişken kitleyi yeniden heyecanlandıracak ekonomik
ve siyâsî gelişmelere ihtiyaç var. Küçük de olsa, Saadet Partisi gibi
desteklerle Erdoğan’ın yeniden kazanacağına olan güven kazanılmalı, devlet
ekonomisindeki olumlu gelişmeler bireysel ekonomiye bir an önce
yansıtılmalıdır.
Cumhur İttifakı’nı büyütebilecek hiçbir etken, hele ki hiçbir seçmen küçümsenmemeli, Türkiye’nin Erdoğan’la nereye geldiği ve daha nerelere gidebileceği herkese anlatılmalıdır. İki yılımız var; unutmayalım, sayılı gün çabuk geçer!