Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir

İmamoğlu’nun daha önce Fransızlarla, ABD’lilerle, Almanlarla görüşmelerine şahit olmuştuk. Bunları değerlendirirken, İmamoğlu’nun bir şov peşinde olduğunu düşünüyordum. Zira bir kibir abidesinin dünya ülkeleriyle irtibat kurarak özel bir imaj peşinde koştuğunu fark etmek, hele bu buluşmaları neden özellikle tüm medya imkânlarıyla sunduğunu görmek kolaydı. Fakat İmamoğlu iki görüşmeyi sakladı: İngiltere Büyükelçisi ve Danimarka Konsolosu ile görüşmeleri…

İSTANBUL’daki kar yağışı birkaç gündür ana haber bültenlerinin ilk gündem maddelerinden.

Söz konusu kar yağışından evvel ekranların karşısına çıkarak İstanbul’un birkaç günlük yol haritasını kamuoyuna izah eden İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, şehirdeki yoğunluğu en aza indirmek üzere okulların tatil edildiğini, memurların iş günlerinde idarî izinli sayılacaklarını, tüm kaymakamlıklar ve belediyelerle organize şekilde bir haftalık şiddetli kar sürecinin nasıl idare edileceğini uzun uzadıya anlattı.

Yerlikaya’nın medyada yer aldığı günlerde bir kişinin ismi esamesi okunmuyordu: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu…

Doğrusu ben kendisiyle aynı konumda olsam, “Vali Bey benden rol mü çalıyor?” diye düşünür, daha fazla ekrana çıkardım. Ancak İmamoğlu, adeta hiçbir yerde görünmemeye çalışır gibiydi.

Sonra Yenişafak gazetesinde bir haberle karşılaştık.

Meğer geçtiğimiz ay yaşanan kilitlenme sırasında İngiltere Büyükelçisi ile görüştüğü ortaya çıkan İmamoğlu, bu kez de Danimarka Konsolosu ile görüşmüş.

Bu detay çok ama çok enteresan geldi bana…

Daha önceki sınavda rezil olarak kalmış bir belediye başkanı olan İmamoğlu, “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirden anlamayanın hakkı kötektir” deyişini akıllara getirdi.

Ancak konu sadece bu kadarlık bir hacme sahip değil.

İmamoğlu’nun daha önce Fransızlarla, ABD’lilerle, Almanlarla görüşmelerine şahit olmuştuk. Bunları değerlendirirken, İmamoğlu’nun bir şov peşinde olduğunu düşünüyordum. Zira bir kibir abidesinin dünya ülkeleriyle irtibat kurarak özel bir imaj peşinde koştuğunu fark etmek, hele bu buluşmaları neden özellikle tüm medya imkânlarıyla sunduğunu görmek kolaydı.

Fakat İmamoğlu iki görüşmeyi sakladı: İngiltere Büyükelçisi ve Danimarka Konsolosu ile görüşmeleri…

İngiltere’nin Türkiye’deki kliklerini gözlemlemek kolay değil. Bunun için yanına eklemlenecek çerçeveler gerekiyor. İngiltere’yi anlamak içinse bir de Avrupa’daki hanedanları anlamak gerekiyor.

İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth’in geçtiğimiz yıl ölen eşi Prens Philip’in nereli olduğunu hatırlayalım: Danimarka…

Tüm dünya, Prens Philip’in bir gölgede yaşadığını tartışıp durdu. Peki, Prens gölgede mi yaşıyordu, gölge miydi?

İmamoğlu’ndan evvel “çatı aday” olarak görünmek istenen 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bugünlerdeki “ortak aday” hezeyanlarını nasıl okuduğunun yanı sıra İngiltere ile bugünkü irtibatını merak ediyorum.

Gittiği yerlerde “-cağım”, “-ceğim” şeklindeki “birinci tekil şahıs ve gelecek zaman” eklerini kullanarak kalabalıklara hitap eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu görüşmeleri nasıl okuduğunu da merak ediyorum tabiî.

Ama yok, yalan bir ifade kullandım. Merak filan etmiyorum Kılıçdaroğlu’nun ne düşündüğünü. Yazık… Kimse kiminle görüştüğünü söylemiyor zaten kendisine. Yoruyorlar oradan oraya adamı. Sadece İstanbul’daki olsa iyi; Ankara’daki bir başka söz dinlemiyor, İzmir’deki bir başka, Antalya’daki bir başka, Eskişehir’deki bir başka… Çok yazık… Bir de Kahraman Gündüz ağabey gibileri hakkında mantıklı mantıklı yazılar yazıyor. Bu adamdan ne istiyorsunuz Allah aşkına? Bu adam bir an olsun gün yüzü göremeyecek mi? Eskişehir Günyüzü değil, gün ve yüzü ayrı…