Nükleer enerji ve Ahmed Yüksel Özemre

Her dönem mutlaka konusunda uzman bilim insanlarının görüşleri önem arz ediyor. Dönemin yetkilileri buna kulak vermeli ve gerekli adımları atmalıdır. Türkiye nükleer enerji konusunda gecikmiştir ama treni de kaçırmamıştır. Treni kaçırmamış ise bunu son yıllardaki iradeye borçludur. Yoksa Ahmed Yüksel Özemre hocamız 40-50 yıl öncesinden nükleer enerji konusunda Türkiye’yi bilgilendirmiştir. Siyasî iradelerin, zamanında nükleer enerji konusunda atılım yapmayı tercih etmemesi, bilim insanlarına yüklenmemelidir.

TÜRKİYE, coğrafyada kalıcılığını daim eyleyecek ve sürdürecekse mutlaka nükleer enerjiye ciddi yatırım yapmalıdır. Bu konuda son yıllarda güzel gelişmeler söz konusu. Geldiğimiz süreçte ise Türkiye’nin nükleer enerji ve nükleer silah konusunda geç kalındığı hakkında söylemler yükselmeye başladı.

Türkiye’nin neden nükleer enerjiye yatırım yapması gerektiğini bir örnekle açıklamak yerinde olur. 

Mersin Nükleer Enerji Santrali, enerji ihtiyacının yüzde on kısmını karşılayacak. Dokuz tane daha benzer santral olsa enerji ihtiyacı konusunda dışa bağımlılık bitecektir.

Nükleer enerji konusu insanları kutuplaştıran da bir konudur. Zira tehlikeli olması durumunda ciddi sonuçları olur. Buna iki örnek vermek gerekirse biri Çernobil kazası, diğeri ise nükleer silahlardır. Kıyaslama açısından Türkiye’ye en benzer örnek Fransa verilebilir. Fransa’da yaklaşık elli altı santral bulunmaktadır. Buna ses çıkarmayanlar Türkiye’nin santral çalışmalarına karşı çıkıyor. Bunun tek sebebi, Türkiye’nin bu konuda dışa bağımlılığının sürmesi isteğidir.

Gelelim Türkiye’nin nükleer enerji konusunda en baştan itibaren resmî mâkâmları bu konuda bilgilendirip de resmî mâkâmların bir şey yapmadıklarına, yaptırmadıklarına. Bu konuda ilk akla gelmesi gereken kişi, hiç şüphesiz rahmetli Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre’dir.

Ahmed Yüksel Özemre’nin nükleer enerji konusunda derdine ve resmî mâkâmlara olan iletimlerine girmeden önce kısaca bu konudaki özelliğine bakmak gerekir. 

Özemre’nin bu konuda dört özelliği bulunmaktadır. Birincisi Türkiye’nin yetiştirdiği ilk “Atom Fiziği” profesörlerindendir. Alanında öncü hocalardandır ve çok sayıda kitabı da bulunmaktadır. Bunun için kaynak site detaylıca incelenebilir. 

Ne gariptir ki öncü olmasına ve bunca hoca yetiştirmesine rağmen gereken ilgi ve değeri görmediğini de ifade etmek gerekir. Zira Türkiye’de bu alanda kitaplar genelde yabancı kaynaklardan çeviri olurken rahmetli Özemre tâ ilk baştan Türkçe kitaplar yazmıştır. Diğer bir garip durum ise yazdığı kitapların da ders kitapları olarak okutulmaktan uzak tutulmasıdır. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki Özemre’nin alanında yazdığı kitapları hemen her fizikçinin müracaat ettiği kitaplardandır.

Özemre’nin diğer bir özelliği ise sosyal alandaki yazarlığıdır. Bu alanda yazdığı kitaplar nedeniyle 2006 yılında ödül almıştır. Yani rahmetli Özemre, ülkenin derdiyle derlenen ve her yere dokunmak isteyen ender şahsiyetlerdendir. 

Üçüncü özelliği ise çok iyi bir bilim elçisi olmasıdır. 

Zamanında yurt dışına gittiğinde kendisini takip eden birisini görüp çay ocağına çekip yakasına yapışacak kadar da cesurdur. Kendisini takip eden kişiye niçin takip ettiğini sorduğunda ise “Üsküdar nasıl?” cevabını alınca şaşırır. Evet, kendisini takip eden kişi ekmeğini kazanmak için mübadele ile yurt dışına gönderilenlerdendir. Özemre’yi takip etme görevi vardır. Ancak tam suikast yapılacak zaman yanlış bilgi verip Özemre’nin suikaste uğramasını da engellemiştir. Yabancılar da Özemre gibi değerli bir bilim insanının, atom fiziği profesörünün yetişmesini istememiştir.

Dördüncü ve son özelliği ise nükleer enerji konusundaki hassasiyetidir. Nükleer enerjinin Türkiye için çok kritik ve önemli bir tercih olacağını vefatından öncesine kadar sürekli olarak resmî mâkâmlara iletmiştir. Aşağıdaki kaynakta bu durum bütün açıklığı ile görülebilir. 

Özemre nükleer enerjinin Türkiye için çıkış yollarından birisi olduğunu da her defasında kaleme alıp, ilgili mercilere iletmiştir. Nükleer enerji konusunda Özemre’nin bilgilendirdiği çok sayıda resmî erkânın içinde şimdilerde hayatta olanlar da var. 

Bir bilim insanı olarak rahmetli Ahmed Yüksek Özemre, Türkiye’nin neden ve nasıl nükleer enerji sahibi olması noktasında kafa yoran ender şahsiyetlerdendir. 

Özemre, üzerinde durduğu nükleer enerji konusunda öncelikle faydalı kısmı öne çıkarmıştır. Reaktörlerin bir serbest piyasası olan nesne olmadığını uzman ekipler ile bunun başarılması gerektiğini her defasında dile getirmiştir. Özellikle nükleer enerjinin Türkiye’ye kazandırılmasının bir “amaç” olması gerektiği defalarca ifade etmiştir. Küçük ve detaylı olmayan çalışmalar ile nükleer enerjiye değil de uzman ekipler ve çok ciddi detaylı dokümanla bu işe girilmesi gerektiğini belirtmiştir. Benzer konular içinde bir de bürokratik engeller kaldırıldığında reaktör üreticilerinin koşa koşa Türkiye’ye gelip yatırım yapacaklarını düşünmenin doğru olmadığını da ifade etmiştir.

Netice itibariyle Özemre, nükleer enerjinin Türkiye’ye niçin ve nasıl getirilmesi gerektiğini en ince ayrıntısına kadar resmî erkâna zamanında ifade etmiş bir değerimizdir. Son yıllarda Mersin’de konuyla ilgili çalımalar Özemre’nin ne kadar haklı olduğunu ortaya koymuştur. 

Pandemi sürecinde ülke, Sağlık Bilim Kurulu’nu kurarak istendiğinde doğruların yapılmasının örneğini ortaya koymuştur. Nükleer enerji konusunda da zamanında gerekli atılımlar yapılsaydı bir adım daha ileride olunabilirdi. Demek ki her dönem siyasî mâkâmların bilim insanlarından görüş alıp gerekli yatırımları yapmalarının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle siyasetin ülkenin yatırımlarında öncülük edip atılım yapması tetiklenmelidir. 

Bu minvalde dijital teknoloji de buna olumlu yönde bir örnek gösterilebilir. Ancak nanoteknoloji konusunda gerekli atılım ve yatırımlar bir türlü istenilen ölçütlere erişemedi. Demek ki burada da bir eksiklik bulunuyor.

Sonuçta her dönem mutlaka konusunda uzman bilim insanlarının görüşleri önem arz ediyor. Dönemin yetkilileri buna kulak vermeli ve gerekli adımları atmalıdır. Türkiye nükleer enerji konusunda gecikmiştir ama treni de kaçırmamıştır. Treni kaçırmamış ise bunu son yıllardaki iradeye borçludur. Yoksa Ahmed Yüksel Özemre hocamız 40-50 yıl öncesinden nükleer enerji konusunda Türkiye’yi bilgilendirmiştir. Siyasî iradelerin, zamanında nükleer enerji konusunda atılım yapmayı tercih etmemesi, bilim insanlarına yüklenmemelidir.

-------------------------

Kaynak

https://ozemre.com