
GÜNÜMÜZ dünyasında hâkim anlayış, Batı’nın maddeci yönüdür. Bu bütün dünyaya sirayet etmiştir. Buna göre bütün insanlık vücudu da buradan besleniyor. Batı’nın üstün olarak görünen yanı budur.
Batı’nın üstünlüğü, aslında fen ve sosyoloji bilimlerinin gösterdiği hedefin rayını değiştirip dünyaya pazarlamış olmasıdır. Fen ve sosyoloji anlayışı tamamen materyalist, sebep-sonuç ve nedensellik ilkeleriyle dikte edilmiştir.
“Bu yanlış yolda ilerlerken Batı nasıl olup da diğer ülkelere göre daha refah ve galebe çalıyor?” sorusu sürekli zihinleri işgal eder. Bunun tek nedeni vardır: “Rahmet” terimi insanlara nispet edilmiştir. Bu nedenle, “insanlığı hiçbir şekilde ayırmaksızın bu dünyada şefkat ve merhamet eden, acıyan” anlamındaki Rahmân, duaları kabul ediyor. Fiilî duaları günümüzde en iyi yapanların başında ise Batılılar geliyor.
Batılılar çalışmalarını Doğuluların din anlayışı gibi yapıyorlar. Bu nedenle “Rahmân” terimi açısından karşılık buluyorlar. Bu dünyada ekonomik açıdan refah seviyeleri yükseliyor. Çalışma olarak bilinen fiilî duaları Doğulu ve Müslüman ülkeler de yapsalar, zamanla onların da ekonomik refah seviyeleri yükselecektir.
Batılıların ekonomik seviyeleri yükselince insanlığa sundukları fen ve sosyolojik hayat anlayışı perdelenmiş oluyor. İnsanların çok büyük kısmı maddî refah seviyesine odaklandığından, fikrî açıdan iyi ve doğrunun rayından ayrışan Batılıların bu hatalarını görmüyor. Batılılar bu ekonomik refah içerisindeyken mânâ, maya, ruh ve gelenek açısından içi boşalmış bir şekilde yuvarlanıyor. Bu yuvarlanışsa insanlığın umurunda bile olmuyor. Müslüman ülkeler bundan paylarına düşeni alıyorlar.
İyi ve doğru tercihinde raydan çıkan ve gazaba uğrayan olmaksa tercih edilen bir hayat tarzı değil. Raydan çıkmak ve gazaba uğramaktan sakınanların gideceği yol bellidir. Bu durum gayba inanmak, namaz kılmak ve rızıktan hayra harcamaktır.
İnsan, evrenin en mükemmel canlısı olmasının yanında ölümlü de bir varlıktır. Bu kadar mükemmel bir canlının sonlu olması, “gayb” diye bir şeyin olduğunu göstermektedir. Geçmiş ve gelecekte bilinmezlikten çıkacak olan gayb âleminin insanlığı beklediği aşikârdır. Bu nedenle insan ölümlüdür.
İnsanın ölümlü olup gayb âlemine rücû edeceğini şöyle görmek gerekir: Bilinmeyen bir âlemdeyken, anne karnında bir pıhtı şekline bürünüp dokuz ay sonra dünyaya teşrif eden canlı, geri dönüşü olmayan bir yolculukta ilerliyor. Her ilerlediği durak, bir öncekine göre çok daha konforlu. Bu nedenle en azından ileri doğru bir gayb var. İnsanlık sanki ölmek için doğmuş. Ancak bu ölüm daha büyük bir doğuş için.
İbadet bireyin tercihidir. Ancak verilen rızıkların ve nimetlerin hayra ve insanlığın yararına olması gerekir. En azından dünyada insanlığın hayatının devamı için gerekli olan gıda, su ve hayvansal ürünlerin hayır dışında harcanması, iyi ve doğrudan sapmak ve raydan çıkmaktır. Bir şeyler doğru gitmiyorsa en büyük nedeni budur.
Dünyada insanlığın hizmetine verilen nimetlere tablacılık yapıp hayatın idamesi için ticaret yapmak yanlış değildir. Ancak bu nimetleri Yüce Bir Yaratıcıdan bilmemek çok büyük hata ve yanlıştır. Bu, bir insanın doğru, ahlâklı ve nitelikli yetişmesi için bir tercih niteliğindedir.