BİR neslin önde gelen
özelliklerini var eden temel unsurların başında, çocukluk ve gençlik
dönemlerindeki deneyimleri gelmektedir. Bu deneyimler bir neslin tamamını
kapsayacak bir bütün hâlinde kaleme alınacak olduğunda sosyal yani genellenebilir
ortak unsurlar kolaylıkla zikredilebilmektedir. Bunların başında, dönemin ortak
dinî, siyâsî, ekonomik ilerlemeleri ve gerilemeleri, çeşitli toplumsal olayları
ve sanat anlayışı gelmektedir.
Bir
nesil ele alınarak incelenecek olduğunda, bu nesli ilk olarak kendi temel
unsurlarıyla yargılamak sağlıklı olacak ve incelemenin başarısını
arttıracaktır. Lâkin iki ayrı neslin de aynı dünyada ve aynı günde yan yana
yaşamlarını idame ettirdiği göz önünde bulundurulacak ve birbirileriyle
kıyaslanacak olduğunda, durum kıyasta farklılığı gerektirmektedir.
Böyle
bir kıyas hâlinde, ilk olarak nesiller aynı şekilde kendi içlerinde gözlemlenmeli
ve sonrasında yaşadıkları süre zarfınca belirli dönemlere ayrılarak
incelenmelidir. Bu dönemlerin belirlenmesi önce gelen neslin ardından gelen
neslin doğumuyla mümkündür. İlk nesil ve ikinci neslin birbiriyle kıyaslanması
esnasında ikinci neslin ilkin deneyimlerine hiçbir şekilde sahip olmadığı göz
önünde bulundurulmalıdır. Elbette ilk neslin de ikinci neslin deneyimlerini
aynı şekilde deneyimlemediği barizce bilinmektedir. İkinci nesilden bir bireyin
ikinci nesil deneyimlerini tadarken önceki deneyimleri yenilerini anlama
biçimini etkilemektedir.
Konu
iki neslin de birbiriyle güzel bir biçimde anlaşmasını sağlamaya geldiğindeyse
önem arz eden, nesillerin birbirlerinin önceki ve sonraki deneyimlerini
kavramaları ve aralarındaki farklılıkları hoş görüyle kabul etmeleridir. Genç
nesil kendisinden önceki neslin, henüz o yokken yaşadıklarını -yani geçmiş
tarihini araştırarak, okuyarak, bizzat onlardan anılarını dinleyerek- göz
önünde bulundurmalıdır. Böylece karşısındaki yaş almış neslin bireylerini daha
iyi anlaması sağlanabilecektir.
Yaş
alan nesil ise genç neslin kendi yaşadıklarını yaşamadığını, her ne kadar
bunları öğrense de öğrendiklerinin aynı duygusal ve aklî birikimi meydana getiremeyeceğini
bilmelidir. Bir diğer ifadeyle, önceki neslin sonraki nesilden beklentisi,
kendi kazanımlarının aynısı olmamalıdır. Bu durum ancak hayâl kırıklığına,
üzüntüye ve öfkeye yol açacaktır.
Anlama
çabası ve anlayışın ardından iki neslin arasındaki mesafeyi yakınlaştıracak bir
diğer etken ise birlikte vakit geçirilmesidir. Bu vakit geçirme, ezber ve
zoraki olmaktan ziyade karşılıklı ve keyifli süreçler şeklinde olmalıdır. Genç
neslin yargılanmadığı, yaşlı neslin ise dediklerinin kâle alındığı bir ortamda keyifli vakit geçireceğinin umulması
muhtemeldir.
Saygı,
yaştan bağımsız bir şarttır. Kişi kaç yaşında olursa olsun, ona saygıda kusur
etmemek mühimdir. İki kuşağın da birbirinin deneyimlerine önem ve değer vermesi,
ilişkilerini pozitif yönde etkileyecektir. Bunun yanı sıra, vakit geçirilecek
ortamın da, yapılacak aktivitenin de ortak zevkler göz önünde bulundurularak
kararlaştırılması, keyifli vakit geçirme ihtimâlini arttıracaktır. Yahut bir
plânda bir tarafın, bir başka plânda ise bir diğer tarafın istediği ortamda
vakit geçirilmesi, nesillere hem yeni ortamlar tanıtacak, hem de onların hoşnut
olmalarını sağlayacaktır.
Öz bir cümle ile ifade etmek gerekirse, her ne olursa olsun, önyargısız yaklaşım, zamanla kazanılan yargıların değişimine müsaade göstermek, yeniliğe açıklık ve eskiyi öğrenme talebi, nesillerin arasındaki mesafelerin azalmasına vesile olacaktır.