Nereye kadar?

Yoksa bugün olduğu gibi sınırlarımızı kapatıp, “Herkes başının çâresine baksın!” diyerek birbirimizin performansını mı izleyeceğiz? Ya da birbirimizin zayıf düşmesi ve virüse karşı kaybetmesini fırsat olarak mı göreceğiz? Geride kalanların gezegende daha güçlü olacağı yanılgısıyla, bilinmeyen bir düşman daha gelene kadar birbirimizle savaşmaya devam mı edeceğiz?

BİR arkadaşımdan mesaj aldım…

Avusturya’da yaşayan Türk bir hanımefendi, Covid-19 nedeniyle vefat etmiş.

Coronavirüs tedbirleri nedeniyle Avusturya’da beş kişi ve daha fazlasının bir araya gelmesi yasak olduğundan, cenaze de Türkiye’ye getirilemediğinden, cenazeyi dört kişi defnetmiş…

Dört kişi ile cenazesi defnedilen bir mevta…

Sadece dört kişi ile…

Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin!

Ancak afetler ve savaş zamanlarında böylesi durumlar olur; cenazeler can güvenliği ve savaş şartları nedeniyle defnedilemez. İlk fırsatta ve hemen, bazen topluca, arzu edilen bir yere değil de uygun görülen ilk yere defin yapılır.

Eski zamanlarda, savaşta uzun süren çatışma ve saldırılarda ölen ve yaralananlar için savaşan taraflar kısa aralıklarla ateşkes uygularmış. İki taraf da yaralılarını cepheden veya çatışma hattından alabilsin, ölülerini gömebilsinler diye…

Savaşan iki taraf da birbiriyle iletişim hâlinde olur, savaş hâlinde bile sınırlı da olsa bu dengeyi korurlarmış...

***

Bir savaş için en az iki taraf gerekli.

İki taraf varsa, insanoğlu her zaman savaşmak için sebep bulmuş tarih boyunca.

Kimin haklı olduğunun pek önemi yok!

Savaş, her zaman bir yöntem olarak zihinlerde yaşatılmış.

Ve tüm yıkıcılığına rağmen bugün dahi insanlığın vazgeçemediği bir olgu olarak varlığını sürdürüyor.

Ancak bu sefer durum farklı!

Çünkü düşman küresel ölçekte ve görünmüyor.

Bir virüs, insanlığın ortak düşmanı olarak tüm devletleri ve milletleri tehdit ediyor.

Evet, bir savaş var ve savaşın iki tarafı hazır. Ancak bir tarafta insan var, diğer tarafta virüs…

Bugüne kadar kendi türüne karşı savaşmaya alışmış olan insan, bakalım geleceğin savaşlarına hazır mı?

Virüs gibi mikro canlılar ya da dünya dışı yaratıklar gibi tüm insanlığı tehdit edecek bir ortak düşmana karşı savaşmak mümkün mü, göreceğiz…

Yoksa bugün olduğu gibi sınırlarımızı kapatıp, “Herkes başının çâresine baksın!” diyerek birbirimizin performansını mı izleyeceğiz?

Ya da birbirimizin zayıf düşmesi ve virüse karşı kaybetmesini fırsat olarak mı göreceğiz? Geride kalanların gezegende daha güçlü olacağı yanılgısıyla, bilinmeyen bir düşman daha gelene kadar birbirimizle savaşmaya devam mı edeceğiz?

Maalesef, Avusturya’da dört kişinin defnettiği bir Türk kardeşimizinki gibi, yabancı topraklardan ülkesine bile getirilemeyen bir cenaze olarak yapayalnız mı bitecek hikâyemiz?

İnsanoğlunun birlik olmak için, bilimkurgu filmlerindeki gibi uzaylıların gezegenimizi istilâ etmelerini beklemeye gerek yok.

İşte bir virüs, neredeyse üç ayda tüm dünyayı dize getirdi ve insanoğluna çâresizliğini hatırlattı! Bir anda evlerimize kapanıp bilim insanlarının çözüm bulması için duâ etmeye başladık.

İnanıyorum ki, insanlık bu krizi de aşacak.

İnanıyorum ki, insanlık, bugüne kadar her krizde olduğu gibi bu krizden de ders alacak.

Ama herkes kendi dersini alıp, maalesef diğer insanlar ile kaldığı yerden savaşmaya devam edecek…

Ne zamana kadar?

Yeni bir tehdit ile karşı karşıya kalana kadar…

İnsanlığın tek millet olduğunu öğrenemeden sonumuz gelmeyecek diye düşünüyorum.

Hattâ sadece insanlık değil, tüm gezegen ve ekosistem ile barışmadan ve tüm insanlığa hitap eden bir sistem kurgulamadan, dünyada savaş bitmeyecek gibi duruyor.

***

Dünyadaki milyarlarca insana rağmen yalnız kalan, tek başına evinde ölüp giden Corona vakaları var.

Allah’tan her şeyin hayırlısını dilemeli… Ölümün bile…