
14 MAYIS 2023 tarihine odaklı bir Türkiye’de değil, dünyada yaşıyoruz şu an. ABD’nin, AB’nin, Ortadoğu’nun, Türk Devletleri Teşkilatı’nın, Rusya’nın, Çin’in, Mısır’ın, Venezuela’nın, El Salvador’un, Sudan’ın, Katar’ın, İngiltere’nin, Filistin’in, İsrail’in odaklandığı bir tarih 14 Mayıs. Türkiye’de ne olacaksa olacak, acayip bir karın ağrısı bir günde çıkacak.
Doğrusu karın ağrısı basit bir organ spazmını anlatmaz. Çünkü birbirinden çok farklı nedenlere bağlıdır. Fakat en istemsizi telaştandır. Zira kaygı, endişe, stres veya tedirgin edici her faktör telaşı artırır. Telaş da karın ağrısını…
Seçim gibi bir gerçeği kendisine karın ağrısı etkisi oluşturmayacak şekilde geçirmek de mümkündür, imkânları teperek o ağrıyı artırmak da. Altılı Masa yani arada bir akıllarına gelen ismiyle Millet İttifakı, “Recep Tayyip Erdoğan” ismi karşısında öyle özel telaşlara sahip ki kendisini en güçlü sakinleştiricileri alsa da teskin edemeyecek bir hâlde. Bu yüzden İP Genel Başkanı Meral Akşener’in masadan kalkması büsbütün ümitsizliği yaşatmışken, Akşener’in geri dönüşü seçim olmadan zaferi yaşattı. İşte bu, kaygının sürüklediği panik atağın sevinçte de nüksetme manzarasıdır. Zira Altılı Masa ve taraftarları Erdoğan’a, Cumhur İttifakı’na, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesine karşı kazanamayacaklarını adları gibi biliyorlar. Hangi denklemi yaparlarsa yapsınlar, bir fonksiyon örtem olmuyor, bir fonksiyon boşa çıkıyor, tüm mutlak değerler negatife yol alıyor.
Cumhur İttifakı ise hakikî bir sükûneti yaşıyor. Bakmayın ittifakın başka partilerle genişletilmeye çalışılmasına; bu işlemler endişeden değil, 2023 sonrası Türkiye’nin politik aklının dizaynı için makul bir zemin oluşturuluyor. Olağanda bir araya gelinmesi daha uzun sürecekken, daha kısa bir zamanda Türkiye’nin yeni ve tertemiz anayasasını ve eğitimden kültüre, sanayiden bilime, teknolojiden savunma ve işbirliği hamlelerine, çalışma hayatından dış ilişkilere değin yüz yıllık bir yol haritasını çıkartacak mutabakat zemininin çalışması bu. Tıpkı Kovid-19 pandemisi hengâmesinde Ayasofya’nın tekrar cami hüviyetine kavuşturulması gibi…
Hatta Cumhur İttifakı bir gerçeği yaşıyor. İzah edeyim…
Şehit Lider Muhsin Yazıcıoğlu bir konuşmasında demişti ki, “Biz siyaseti iktidar olmak için yapmıyoruz. Öbür tarafta Allah ‘Neden iktidar olmadın?’ diye sormayacak. Sorarsa, ‘Vermedin ki’ deriz”.
Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun böylece anlattığı imanı Recep Tayyip Erdoğan nezdinde bu ülkenin tüm erdemli siyasilerinin taşıdığını biliyoruz. Yani siyaset, bir iktidar elde etme oyunu değil. O iş, FETÖ tipi “Başarıya giden yolda her şey mubahtır” diyenlerin işi. Siyaset, evvelâ “Nasılsanız ancak öyle yönetilirsiniz” hakikatiyle güdülür. Zira kadere yazılı iktidarı ancak Allah verir. Yani altı değil, yedi değil, sekiz değil, ellisi birleşip yüklense “bir” değil, bir olamaz. Bütün denklemler, bütün plânlar O’nundur.
Cumhur İttifakı’nı destekleyen vatandaşlarımızın da kaygıları var. Maalesef. Diyorlar ki, “Kazanımlar ne olacak? Diktatörlük onlar gelirse başlayacak!”. Ne olacaksa olacak. 80 yıl iktidar mıydık, iktidarda mıydık?
Yapbozu tamamlayan çocuğun şımarık arkadaşı gelmiş de bütün parçaları dağıtmış, çocuk başlamış ağlamaya. “Neden ağlıyorsun?” diye soran annesine, “Ne emeklerle yaptım ben onu” demiş. Çocuğu susturan, annesinin şu cevabı olmuş: “Adı yapboz… O bozmasaydı sen bozmak zorunda kalacaktın. Öyle olmasa oyunun ne anlamı kalırdı ki?”
En başta dedik ya, 14 Mayıs sadece Türkiye’nin odaklandığı bir tarih değil. Dünya o günü bekliyor. O günün gecesini bekliyor. Bizse şükür namazını kılmak üzere hazırlık yapacağız. Karın ağrısı çıkacak ya, ondan…
Şimdi Ramazan’ın bereket dolu günlerinde Türkiye’mizin sıhhati, afiyeti, metaneti, hürriyeti, istiklâli ve düşman karşısında dirayeti için duaya durduk. Sesli, sözlü, kalemli değil sadece, eylemli, mücadeleli, tercihli, bile isteye taşın altına vücudumuzu koyarak… 14 Mayıs’a kadar bir bayram, 14 Mayıs gecesi de bir ikinci bayram için… Allah vaktine eriştirsin, muhabbetine kavuştursun!
Hayırlı Ramazanlar!