EVRENSEL
ve de insan fıtratını esas alan; insan-doğa, insan-yaşam, insan-çevre,
insan-ekonomi, insan-hayvan ve/veya insan-semâ bağlamında fıtrata saygı ile
ilerleyen ve bu yolda her hukuku korumayı esas alan bir hukuk devleti, bir
düzen mümkün mü?
İnsan artık, dijital ile hiç olmadığı kadar birbirine bağımlı
olacak. Dil bilmemek dahi artık dezavantaj değil. Yüksek bağımlılık, karşılıklı
kabullenme kapasitesini de çok daha güçlendirecek.
Tolerans, tahammül ve başka akıllarda var olmayı öğretecek
bize dijital iletişim, dijital ilişki, dijital bağlılık ve de dijital hukuk.
İnsanlık, inanılmaz düzeyde bir maddî ve mânevî mutluluk
arayışında olacak bu sebeple.
Terör örgütlerinin çıkış noktalarında çok ciddî savrulmalar yaşanacak
ve kendilerine yeni çıkış noktaları, yeni propaganda yolları arayacaklar. Bunu
mümkün kılamayan her örgüt ya yeni fraksiyonlara bölünecek ya da önce dağılacak
ve sonra da çökecek…
Meselâ daha çok zenginlik isteyenler veya zenginlere nasıl
kazandıklarının sorgulanışı yapılacak örgütlü şekilde…
Etnik kimlik üzerinden değil, maddî ve mânevî mutluluk
üzerinden insanlar konuşmayı seçecekler.
İnsan, yaşamının başkası için çok önemli olduğunu fark ederek
başkasına önem vermeyi de görüp öğrencek. Bu anlamda dijital çapta iletişim ve dijital
hukukun avantajlarını yakalamak ve bunu dizayn etmek önemli!
Şimdiki devletler bu temelde kendilerini yenileyebilecekler
mi? Evet, bu sorunun cevabını her devlet açısından göreceğiz. Görmek
zorundayız!
Bu yenilenmeyi gerçekleştiren devlet, tercih edilen devlet
olacak zira…
Yenilenen kalacak, yenilenmeyen içinse çöküş kaçınılmaz
olacak!
Evrensel ölçekte pratik bağımlılığın sonucu olacak bir
paradigma mı oluşacak, bunu mu bekleyeceğiz, yoksa yeni nesil tanrı (para)
piyasasının kurallarının egemen olduğu yeni bir yüzyılı daha mı?
Yeni çağın sözde tanrısının (paranın) kurbanlarını ve
krallarını mı tanıyacağız? Değilse, ne zaman bu topraklarda yeni baştan bir
sorgulama yaparak, “Neden yenildik? Batı kâinatı ve varlığı nasıl okudu? Nasıl
kazanıp egemenlik inşâ etti?” sorgulamasını mı yapacağız?
Şimdi değilse ne zaman?
Hanif kimliğimiz ile insanlığın fıtratını korumayı esas alan maddî ve mânevî mutluluğun resmini hangi sûrette çizecek, ne zaman kaleme alacağız?